27 Ekim 2019 Pazar

Koydum Fikirlerimi önüme#2


Evet hayat ne umdum ne buldumlarla dolu.Bu yıl yapmayı planladığım çoğu şey hala yığılmış bir kenarda dokunulmamış bekliyor beni.Hiç aklımda yokken bir arkadaşımın babasının tavsiyesi ile yeterli hukuk bilgisine sahip olmak adı altında açık öğretimden Adalet okumaya karar verdim.Madem hukuk okuyoruz Ütopyalar Distopyalar hukukla ilgili kitaplar derken çoğu şeye ilgimi bırakmıştım.Benim en büyük hatam bu bir türlü  paralel götüremiyorum bir çok işi.
Kamera aldım gelsin yarışmalar gitsin fotolar diye su an nereye koyduğunu bile hatırlayamıyorum.Sürekli bir dağınıklık bir boş vermişlik hali kendimle ne yapacağımı bile bilemiyorum.Yaşamının en yaşam dolu zamanları bir umursamazlığın pençesinde kaybolup gidiyor.Velhasıl koydum fikirlerimi önüme hepsi yok olmuş 

25 Ekim 2019 Cuma

Dınlemek yada Dınlememek

Kötü ve yoğun bir gün geçirmişimdir.akşam yemek yemem.Annem fark eder "ne oldu ?" Diye sorar.Istemeye istemeye başıma gelen olayları sinirli bir şekilde anlatmaya başlarım elimde kulaklık vardır .annem ben konuşurken "koparacaksın kulaklığı "der.Ben kulaklığı bırakır anlatmaya devam ederim.Hareretimden kulaklığı alır ve çekiştirmeye devam ederim annem "kopacak şimdi "der.Ben sinirlenir "anlatmayacağım "derim.Ablam olmaz hadi anlat der beni sakinlestirir ve ben oturur anlatmaya devam ederim annem "yine müdahale eder"sesini kıs".Ben sinirlenir "tamam ANLATMIYORUM"der odama giderim.Kulaklık mutlu annemin kuralları gerçekleşmiş benim sorunlarım eşeysiz bir şekilde üreyip çoğalmışlardır.Ne güzel yaşasın kurallar!o hiç yıkılmayan prensipler!Çocuklarına annelik değil gardiyanlık yapan aşırı müdahaleci ebeveynler!Birini dinlemenin ne demek olduğunu bilmek ne büyük  meziyet !En azından yazı yazarken kimse seni bölmüyor.Bölünen konuşman mı yola kan ponpalamakla vazifeli olup onun dışında bütün duygusal yüklemelere maruz kalan kalp mi ?ısviçreli bilim adamları bir araştırsın sonuç mu ?sonuç kimin umrunda.

16 Ekim 2019 Çarşamba

Biriktirtirmenin Gücü adına

Biriktirmeye çok erken başladım.Daha küçük bir çocukken her denize gidişimizde bir pet şişeye sahilden topladığım taşları katardım.En çokta yassı olanları severdim.

Bu taşlardan en çok hoşuma gidenleri yanıma alır beş taş oynamak için okula götürürdüm.Rakip ne kadar çetin olursa olsun veyada kaybeden ben bile olsam sorun değildi.Çünkü onun bir kaç dakika önce aldığı bozuk çakıl taşları,benim bilmem kaç yıl dalgaların dokunuşları ile pürüzsüzleşmiş taşlarımla boy ölçüşemezdi.Bir ara cipslerden çıkan tasolar vardı ki nedense hiç ilgi alanıma girmedi.Alman bir komşumuzun bana hediye ettiği küçük ve bir o kadar garip yaratıkları sakladım.Hala bir kısmı duruyor hatta.
Annemlerin sakin ve deniz kabukları ile dolu bir koy keşfetmesi ile taş toplamayı bırakıp deniz kabuğu işine giriştim.Kendimce bu kabukları sınıflandırdığımı hatırlıyorum.Daha sonra lavobonun önüne süs diye konulmuştu.Bende bir kaçı ile çerçeve süsleyip mahalledeki bir kaç arkadaşa hediye etmiştim.Şimdi bakıyorum da ne istifçilik yapmışım ne koleksiyonerlik.Toplayıp toplayıp dağıtmışım.Sonraları ortaokulun ilk yıllarında eski binadaki dosyalar dijitale geçtiği için eski arşivlerin atılması gerekiyordu.Öğretmenin peşine takılıp bir oda dolusu kağıdı çöp kutusuna atarken ilk kez orada bir pula hayranlıkla bakmıştım.Saçları örgülü bir anadolu kadının rengarenk bir çizimiydi
.Hemen üzerinden söktüm.Sonra bir demet mektubun pullarını alıp uzun bir müddet sakladım.Uzun bir zaman biriktirmek isteyeceğim bir şey çıkmadı.Yada ben okul ve sınavlarla dolu olduğum için göremedim.lisedeyken taşınırken içi eski paralarla dolu bir kutu bulunca bu istikrarsız biriktirme güdüsünün annemden geldiğini gördüm.İçinde ciddi anlamda eski paralar vardı.Bir kısmı çocukluğundan ,bir kısmı dedelerinden kalmaydı.Sonra bir kaç tanesini kent müzesine bağışladık bile. Üniversitenin ilk yıllarında bir sahafta gördüğüm eski fotoğraflar bana bir şekilde ilham verdi.Şimdi değil ama bir vakit o fotoğrafları alıp sahiplerine ulaştıracağım dedim
Aradan kısa bir zaman geçmedi ki bir arkadaşım Alman kiracılarının kaçtığını evi eşyayla dolu bıraktıklarını anlattı.Eşyalar arasında albümlerde vardı ki bundan 30-40 yıl evvelden dünyayı dolaşmaya başlamış bir insanın fotoğrafları beni çok heyecanlandırdı.Sonra uluslararası bir dava olup çözülemediği için mahkeme evin içindeki eşyalar arkadaşımgile kalmış.Oda cilt cilt albüm getiremeyeceği için bana 50 yakın fotoğraf getirmişti.
.Postcrosing ile tanıştıktan sonra kartpostal,madeni para,magnet biriktirmeye başladım.Ama genel olarak eski ve hikayesi olan şeyler daha çok ilgimi çekti.Istikrarsızlığım ve düzensizliğim devam etsede içimde yatan bir koleksiyoner var. Alman düşünür Walter Benjamın’in koleksiyoncu için söylediği, “yalnızca uzak ya da geçmişe karışmış dünyayı değil, daha iyi bir dünyayı düşleyen insandır” tanımlaması koleksiyonerlik hakkındaki düşüncelerimin son halini verdi.Bu biriktirmenin ötesinde bir iş.Bu ilham verici bir şey.Benim istifçilikle koleksiyonerlik arasında ki hikayem böyle.Umarım bir gün gerçek bir koleksiyoner olurum.Esen kalın