29 Eylül 2022 Perşembe

İnsanlığımı Yitirirken

Şu an ben ne mutluyum ne de mutsuz.Sadece her şey geçip gidiyor.Benim şimdiye kadar pandomim sayesinde yaşamayı sürdürdüğüm bu “İnsan” dünyasında, gerçek olduğunu düşündüğüm tek şey bu.
Osamu Dazai- İnsanlığımı Yitirirken 
Çok severim Eylül'ü. Ama daha tam Eylül havası gelmedi bize. Pencereden usulca giren soğukları saymazsak ağaçlar daha turunculara  bürünmedi. Bu ay her ne kadar koşturmacalı gezmeli geçse de doyasıya kitap okudum. Zihnim berraktı. Okudum, okudum durmadan yeni kitaplara daldım. Yeni yaşamlara yelken açtım. Bu sonbahar Japon edebiyatından eserler okumak istiyorum. Bu hafta iki eser okudum. Ezelden haiukuları çok severim. Kuzeye Giden İnce Yol'u okudum. Kitap şair Başo’nun yaptığı yolculuk esnasında karşılaştığı yol manzaraların ve yazdığı haiku(kısacası Japon şiiri diyeyim) konu alıyor. Okurken Başo'nun yaptığı gibi yollara düşesim geldi. Kitapta geçen haiukular berrak olsa da daha önce daha çok hoşuma gidenler olmuştu. Okuduğum diğer kitap İnsanlığımı Yitirirken.(kitap hakkında ayrı bir yazı yazmak istiyorum) İsmi o kadar hoşuma gitti ki. Özellikle kapak tasarımı muhteşem bence. Doğrusu serinin tüm kitaplarının tasarımı Japonya'nın ruhunu yansıtıyor. 
Bu hafta bir farklılık yapıp her zaman hafta sonu gittiğimiz denize pazartesi gittik. Aman Allah'ım o ne güzellik. Bambaşka bir yerdi sanki. Sahilde tek tük insan vardı. Gökyüzüne bakınca aklıma Monet geldi. Yumuşacık renkler, ılık bir hava. Sanki bir film sahnesinde gibi hissettim. Hani hikayede flashbacklerde gösterilen türden mutluluk dolu bir andı. İnsan öyle bir havada yaşamdaki tüm üzüntüleri unutur. Sanki bir anlığına tüm savaşlar durur. Bilmiyorum.Keşke bir Monet olup o anı resmetseydim.
Ablamlar şimdi kayınvalidesinin yanına gitti. Biraz üzülüp çokça bir oh çektik. Gerçekten insan garip bir varlık. Her şeyin yokluğuna alışabiliyormuş. Ablam evinde kendi düzenine alış biz kendi düzenimize. Şunu nereye koydun yok bu kayboldu yok şu nereye gittilerle geçti bir ay. O da   hemfikirdi “sizi gördüğüme sevindim ama insanın kendi evi diye bir şey varmış” dedi. Birde küçük bebek olunca koca ev sirke döndü. Sessizliğe yalnız kalmaya çokça ihtiyaç duyan ben ilk başta çok zorlandım. Ama sonra ona da alıştık. Akşam giderlerken(daha yurt dışına çıkmıyorlar bir yirmi gün daha buradalar sadece şehir değiştirdiler) yüne de gözümüz doldu içimiz burkuldu. Eve girince ayağımıza takılan oyuncağın eksikliğini hissettik.
Her şey alışmaktan ibaret demişti bir arkadaşım. Yalnızca alışmak işte bu kadar. Eni konu tüm yaşamımız bu. Geçmişe dönüp bakınca nasıl yaşamış, üstesinden gelmiş, bu koşullara katlanmışız diyoruz. Ama işte yaşam eni konu alışmaktan ibaret.
Geçen iki yıl çalıştığım okulun müdiresi ortaokulda Türkçe öğretmenimdi. Ben 6.sınıftayken beni bir yarışmaya katmak istemişti. Yüz temel eser yarışmasıydı galiba. Belli kitapları okuyup bir teste giriyordun. Çok ısrar etmesine rağmen kabul etmemiştim. Çünkü okumak zevk alarak yaptığım bir şeydi. Hem laf olsun diye demiyorum hala okumak bana nefes almak gibi gelir. Okumayı sever misin dediklerinde sen nefes almayı sever misin? Okumak benim için nefes almak gibi diyen Scout gibiyim.(bülbülü öldürmek kitabı Başkahramanı) Ama kötü yanı işte bir kitap bitince çoğunluk hisler kalıyor bende. Konusu neydi ne anlattı bunu bile unutuveriyorum. Sonra bazen sabit fikir dergisi falan okuyup o güzelim kitap tahlillerini okuyunca içim gidiyor. Bende de çokça bir şeyler var içimde kaynıyor ama damıtıp kelimelere dökemiyorum. Bunu aşmak istiyorum bu yıl. 
Üniversite zamanı yabancı ülkelerden atıştırmalıklar deneme gibi bir alışkanlığım vardı. Ablam da bir sürü atıştırmalık getirince bir deneyelim dedik. Ama çikolataları yerken çok zorlandım. İçinde şeker kamışı kullandıkları için mi bilmiyorum ama sanki içinde bal varmış gibi geldi. Kakaonun o güzel tadını alamadım. Başta bunun içinde şeker yok bal koymuşlar bildiğin bal bu diye tuttursam da sonradan onun şeker kamışı olduğunu anladık. Damak tadım hiç alışık olmadığın için yiyemedim.
Yine bir düğün bombası atılmış gibi geçen hafta bir düğün bu hafta 2 nişan olmak üzere pek hoşlanmadığım davetlere maruz kaldım. Evrende her gün cevaplansa da tekrar her gün milyonlarca kez sorulan o muazzam soru ''bugün ne giysem?'' ha bir de ''bugün ne yesek?'' versiyonu var ki o daha zor zannımca.
Artık nispeten telaşeli günler bittiği için planlarıma ağırlık verebilirim.
FİGHTİNG!!!!!!

19 Eylül 2022 Pazartesi

Belki bir gün uçarız






Bana göre yaşanabilecek en güzel günler geçmişte, insanlara göre ise gelecekteydi. Hangisinin doğru olduğunu bilmiyordum. Bildiğim kesin olan tek şey vardı, o da o günlerin şimdiki zamanda olmadığıydı.

Belki Bir Gün Uçarız, Aylin Balboa

 Vay canına Eylül başlayalı bir yazı bile yazmamış olmanın hayreti içindeyim. Gerçi koşturmaca dolu günlerdi. Amanın ablamlar geldi, bebek sevdik, teyze olduk, torunumuz oldu, vay teyzemlerdi vay dayımlardı derken neredeyim ne yapıyorum ben kimim unuttum. Küçükken de çok misafir geldiğinde ahşap yemek masasının altına saklanırdım. Sonra o dantelli örtü beni gizlesin diye küçülürdüm. Sonradan öğrendim ki duyusal hassasiyeti olan çocuklar böyle rahatlatıcı ortamlar yaparmış kendine. 

Kitap okuma modum aynı hızda devam etse de bir türlü kütüphaneden aldığım kitaplara gitmiyor elim. Kitap kulübünün kitaplarını da okuyasım gelmiyor. Durmadan e kitap okuyorum. Resmen basılı kitap okumayı unuttum deyip bir dizi Japon klasiği sipariş verdim. Japonya sanki haberimin olmadığı memleketim gibi. Küçüklüğümden beri Japonya'yı sever orası hakkında bilgi edinmek, belgesel izlemekten keyif alırım. Twitter'da gezerken harika bir haikuya denk gelip İthaki'nin Japon klasiklerini keşfettim. Hal böyle olunca iyi dedim hazır indirimde 16 kitaplık bir Japon Edebiyatı serisi aldım. Zaten hep içim giderdi. Bir ordan bir burdan okuyasıya belli bir ülke edebiyatına yöneleyim de o ülkeyi daha iyi anlayabileyim.

İki adet part time iş buldum. Haftada  üç gün çalışıp diğer günlerini planlarıma  yoğunlaşarak geçirmeye çalışıyorum. Tabi ki ablamlar olduğu için hala yoğun bir gezme programı var. Ama yine de vakit ayırmaya çabalıyorum. 

Sonbaharın tatlı esintileri pencereden içeriye doluyor. Kendime güzel çaylar bir ajanda aldım. Artık yaşamımı toparlamak yeni kararlar almak için yılbaşını beklemiyorum. Günün her saati yeni bir başlangıç yapmak için uygun.

Birde savunma sanatı öğrenmek istiyorum. Bir kaç arkadaşımı ayartıp grup dersleri alabileceğim bir yer buldum heyecanlıyım.

Sonra zaten bildiğim bir yazardı ama Şermin Yaşar'a bir kere daha hayran kaldım. Nasıl böyle güzel kurgu yapabilir? Nasıl hem bu kadar bizden hem de ilginç öyküler yazabilir. Deli Tarla kitabını okudum ve çok sevdim.

Bana asıl okuma zevki sunan ve yeni keşfettiğim bir yazar olan Aylin Balboa'nın Belki Bir Gün uçarız kitabını çok mu çok sevdim.

Sizin eylülünüz nasıl geçiyor? Yeni yazarlar keşfetmeli mutlu sonbaharlar dilerim.