31 Mayıs 2022 Salı

Rüzgar gibi geçti Mayıs

*Ben bir dünya değilim, ya da bir dünyanın uzantısı değilim.
Bir rüzgar gibi geçti gerçekten mayıs. Karne ayından önce olduğu için oldukça yoğun bir zamandı. Geziler, şenlikler, finallerdi birde 4 günlük İstanbul gezisiydi derken ancak şimdi yazabiliyorum hafta anatomisini. Eteklerimde o kadar çok şey birikti. Konuşacak, anlatacak ve çokca kafa yoracak.
İlk olarak İstanbul gezisi çok güzeldi çok deneyim kazandım. Hint yemekleri yedim. 1 saat  sırada bekleyip Bubble Tea'nin tadına baktım. İtalyan Mutfağından parmesan tekerleğinde Alfredo yedim. Makarna yapma tutkumu perçinledi. Bir sürü yere gittim. Ama zannettiğim gibi alışveriş yapamadım. Cidden herşeyin fiyatı artık her yerde aynı. Hiç bir yerin özelliği kalmamış diye düşündüm. O yüzden en iyisi paramı gezmeye vs harcayayım alışverişi internetten yaparım dedim. Uzun zamandır kendimi kütüphane ile dizginlesem de artık tamam. Önümüzde ki hafta bir sınavımı daha verip yaz için kitap alımına başlayacağım.
Başka, başka. Aslında bir deneyim daha kazandım. Bir arkadaşımın aracı olması ile bir oğlanla tanıştım. Çok kafanız uyar dedi. Bence tam senin istediğin gibi dedi. Cidden oğlanın özellikleri, kariyerleri istediğim gibiydi. Gel gör ki buluşup konuşunca içi boş bir kukla ile konuşurmuş gibi hissettim. Hani Şu alışveriş merkezlerinde olan kendi oyuncaklarını tasarladığın yerler olur. Orada oyuncağın kıyafetini rengini ayarlar en son içini pamuk şeker makinesine benzeyen bir aletle pamukla doldurursunuz.  Öyle hissettim. İlk kez görüştün biraz konuşunca geçer vs deseler de olmadı. Omzumda bir yükmüş gerçekten. Herkes olur olur bu iş dedi. Küçük yer burası müdirem bile duymuş. Kıvrandım durdum. Böyle görünüşte bir sıkıntı yok ama neden içsel olarak bir şeyler eksik diye. Aman neyse ki sonra bir şekilde olmadı. O kadar rahatladım ki.  Annemler üzüleceğim zannetmiş. Şu kadar üzülmedim aksi gibi içimde gelecek ile ilgili bazı kararsızlıklar geçti. Kariyerimde ilerlemek istediğimi anladım. Çocuklara öyküler kurup anlatırken yazsana öğretmenim bunları dediler. Biz okuruz dediler. Ne güzel şey Şeymili Baykuş öğretmenin dili dediler. Oh dedim. Oh işte yaşam bu. Bir şeyler yaparken içinde  zerre şüphe olmaması. Bir podcastte diyordu. Eğer içine minnacık bile sinmeyen bir şeyi yapmazsan yaşamın çok güzel olur diyordu. Oh ne doğruymuş.
İşte bu mayısta böyle geçti. Yaz için heyecanlıyım. Hoş geldin Haziran. Hoş geldin yeni yaşım. Hoşgeldin yeni güneşli günler.
Yıllar yılı beni yozlaştırdığını düşündüğüm şehrimi içten içe daha bir sevmeye daha bir bağlanmaya başladım. Artık arkadaşlarımla başka başka kafelerde buluşuyoruz. Bu da dışından beğenmeyip içine girince bayıldığım bir kafeden minyatürler.

Şehri bölen ırmağı gören arkadaşım burası küçük Amsterdam dedi. Al sana yüzyılın algı değişikliği.

*Whitman'ın okuduğum ilk şiir kitabıydı. Bazı yerlerinden pek bir  şey anlamasam da çok sevdim.
 Ben bir dünya değilim, ya da bir dünyanın uzantısı değilim. Çok nihilist bir cümle gibi geliyor kulağa ama ben çok sevdim. Beni içine çekti. Böyle güçlü bir cümleymiş hissiyatı verdi.

 

9 Mayıs 2022 Pazartesi

Gurur ve önyargı



Gözlerini kapatır düşünde Böyle görür bir şehrin itirafını

 Ben küçükken Hugo ve Tolga abi gibi yahut Kasaba gibi telefonla aranarak oynanan interaktif oyunlar meşhurdu. Bizim evimizdeki ev telefonu tuşlu değil çevirmeliydi. Yine de bir keresinde annemden yalvar yakar izin alıp aramıştık. Fakat hat bir türlü düşmedi. 

bazen yaşamımın bazı anlarında kendimi bir bilgisayar oyunun içindeymiş gibi hissediyorum.  Yapmaktan kaçındığım şeyleri yaptığımda yeni bölümün kilidi açlmış gibi hissediyorum. Mesela iş yerinde konuşmadığım bir kız vardı. Onu tanıdığım ilk süreçte işe giderken yolda karşılaşmıştık. İş yerine bir sokak kalmıştı. Yanına gelip beraber yürüyelim mi demiştim. Yok ben kendim yürürüm demişti. Öyle olunca bende kıza gıcık olmuş bir daha yaklaşmamışım. Ara sıra konuşsak merhabalaşsak bile bir duvar vardı aramızda. Cuma günü ondan yardım istedim. Benim duygularım içimde ataşböceği gibidir. İçimde oradan oraya dolaşır ve gökyüzüne çıkmak için can atarlar. O an bana böyle içten yardım eden birine karşı olumsuz bir duygu beslemek istemedim. Ona tatlı bir şekilde bu olayı hatırlattım. Çok şaşırdı. O an muhtemelen beni yanlış anladığını söyledi. İçtenlikle özür diledi. Bende bir davranışına bakıp yargılamanın yanlış olduğunu söyledim. İş çıkışı  ona seslendim. Durdu beraber yürüyelim mi dedi. Tamam dedim. Birlikte yürüdük. Yolunu uzattı. Yeni bir yol keşfetmiş olurum dedi. Çok garipti. Yol boyunca konuştuk. Konuşurken keyif aldım. İçimde ki def küflü kara tabular çatırdadı. Yeni bir karekterin yol haritasını açmışım gibi hissettim.

İkinci olarak ne zamandır köye gitmiyordum. Dedem ve babaannem vefat edip orada da sevdiğim biri kalmayınca yolum düşmedi. Bugün babamın halasının yemeği vardı. Baya yaşlı bir nine. Almanya'da yaşıyor. Bayramlarda gelir. Kopmuş aile bağlarını dokur gider. Bu sene büyük çaplı bir girişimde bulundu ve kendi torunlarından tutun kardeşlerinin çocukları dahil bir sürü kişiyi çağırdı. Normalde o kadar yolu çekmezdim ama merak ettim akrabaları. Gittim iyi ki gitmişim. Bu kez yeni bir mekanın kilidi açılmış gibi hissettim. Köyü gezdik, papatya topladık, akrabalarla hoş sohbet ettik. Gerçi sohbet ne kadar hoştu tartışılır. Kadınların yüksek sesle konuşmalarından, bin yıllık meseleleri dökmelerinden başım ağrıdı ama olsun. Herkesten öğrenilecek bir şey var. Hiçte sevmediğim bir kadın  tarla kavgası yapan amcalarımı anlattı. ''küçücük bir köy ama ne savaşlar dönüyor aklınız şaşar.'' dedi. Bu cümle hoşuma gitti. Harita bir nokta bile değil o köy. Torosların ev sahipliği yaptığı onlarcasından yalnızca biri. Çoğu zaman varlığını bilenlerin bile unuttuğu bir yer. Aklıma skandallarından sonra iyice soğuduğum bir yazarın tarif ettiği köy geldi hatta üzerinde düşünürken. 

Bu hafta Ahmet Hamdi ile geçti. Suriyeli bir şairin kitabını okudum. Garibime gitti. Kafamdaki  Suriyeli tanımına uymuyordu. Şiirler çeviri kaynaklı olduğunu düşündüğüm tam bir tat bırakmadı. Ama bazı cümleler gerçekten dokunaklıydı. Nazım Hikmet'in okumadığım bir kaç şiir kitabını okudum. Şiir okumak güzel şey. Yaşamını bir şiirmişcesine yaşamak daha güzel şey.

*Adını ilk okuyunca Wattpad'in yeni nesil yazarlarından gibi bir his verse bile Asıl adı Ali Ahmet Sait Eşber olan Suriyeli bir şairdir. Günümüz Arap şiirinin en büyük ustalarından satılmaktaymış. 1971‘de İstanbul'da ilk Nazım Hikmet Uluslararası Şiir Ödülü'nü almıştır.