23 Haziran 2019 Pazar

Bir Küçük liste meselesi

Dün 21 yaşına girdim.Ne 21 mi oldum?Bu kulağa oldukça ilginç geliyor. 17 yaşından beri yaptığım bir liste var.17 bitmeden yapılacak 17 şey gibi.Her yıl liste daha da uzuyor.Düşünsenize 60 bitmeden yapılacak 60 şey madde 60"huzur evini havaya uçur."Şaka bir yana bu liste işi beni farklı alanlara yönlendiriyor ve değerlendirilen boş zamanların sahibi yapıyor.
şu an araştırma evresindeyim.Şunlar pintereste bulduğum bir kaç fikir.Fikirlerinizi paylaşabilirsiniz!
Listeyi bitirdiğimde siz sevgili okuyucularımla paylaşmak için sabırsızlanıyorum.

21 Haziran 2019 Cuma

Posta kutusundaki mızıka

Bir kitap düşünün ki tekrar tekrar okuyup her defasında aynı sıcaklığı hissettiğiniz.Bana anneannemin sandığını karıştırırken karşıma çıkan ve ilgimi çeken bütün o ilginç mendiller,minik bohçalar gibi hissetirdi.Öyle naif,öyle narin ve öyle değerli. Nasıl böyle manidar bir cümle kurabilmiş dedim tekrar tekrar okudum.
Kitap 166 sayfa.Normalde 1 günde bitireceğim bu kitabı 2 ayda falan okudum.Aynı çocukken tadını çok sevdiğim için ağzımda erittiğim çikolatalar gibiydi.
okuma tavsiyesi:bir fincan kahve ile yalnız başına mümkünse ahşap bir sandalyede okunabilir veya Kendinizi Ali Ural'ın "Sevgili Dost"hitabının sahibi zannedeceğiniz herhangi bir hal üzere olsada olur.
"Sevgili Dost, Her defasında bu iki kelimeyle başlıyorum mektubuma. Çünkü bu iki kelimeden her biri, gücünü diğerinden alıyor. Sevgili olunmadan dost, dost olunmadan sevgili olunmuyor"

19 Haziran 2019 Çarşamba

Kendine 1 iyilik yap

İyilik üzerine yazılmış bir kitap mı? O kapağın ucuzluğu da ne? Ilk bakışta kitabı görünce yapabileceğimiz muhtemel yorumlar böyle.kendine 1 iyilik yap kitabını bundan yıllar önce 7.sınıfın yazında okumuştum.O zaman ki baskısında oldukça naif çizimler,küçük iyilik tavsiyeleri vardı.Ben de bir heves yıllar sonra aklıma gelince hemen hem kendime hemde bir kaç(özel ders verdiğim öğrencilerim olmuştu)ögrencime aldım.Fakat kitabı alınca yıllar sonra sevdiği bir arkadaşını görüp değiştiğini görünce hissettiğimiz o üzüntüyü (keşke türkçede bunun karşılığı olan bir kelime olsa)hissetim.Eski çizimler yoktu.Ama yinede iyilik üzerine güzel hikayeler,alıntılar ve tavsiyeler vardı.Kitabı gelişme çağında ki genç dostlarınıza küçük kuzenlerinize alabilirsiniz.Ama tabi onlara hediye etmeden kendizde bir göz atın mutlaka.
Sonuçta iyilik kimimizin içinde bulunan parlak ve işlevsel bir cevherken kimikerimizde etrafı kömür kaplı bir elmas olabiliyor.Bu kömürü bazen bir söz,bazen bir hikaye,bazense başkasından gördüğümüz 1 iyilik çözüyor.En iyisi iyi olmak ve iyilik yapmaya devam etmek.Sonuçta insanlar o iyiliği haketmese de biz iyi bir insan olmayı hakediyoruz
Okuma tavsiyesi:10 ilâ 16 yaş arası çocuklarla (öğrenci olur,yeğen,komşu çocuğu olur)bir piknik örtüsü kapıp en yakın agaçlık alanda sesli okunabilir.Yanında taze sıkılmış portakal suyu enfes olacaktır.
Eğer güzel gözlerin olmasını istiyorsan, insanlara iyilikle bak, eğer saçların güzel olsun istiyorsan, bırak çocuklar ellerini geçirsin saçlarından, ince bir bedense isteğin, ekmeğini açlarla bölüş ve güzel dudaklara sahip olmak için sadece güzel sözler söyle... Audrey Hepburn Daima iyilerle ve iyi olmanız dileğiyle..

17 Haziran 2019 Pazartesi

Hoşgeldiniz !

Bloğuma,Çerçici dükkanıma,küçük bit pazarıma hoşgeldiniz!gel abla gel!günlük burda,yorum burda!gezdim gördüm burda!ilham burda!noktalama işaretleri yok burda! Her cumartesi pazar yeni yazı bloğda:)

Bülbülü Öldürmek

Yazarın ilk ve tek kitabı olduğu için açıkçası bende okumadan önce merak uyandırdı. Bir de pulitzer ve oscar ödüllü olduğunu öğrenince kitabı hemen temin edip okudum.
Kitap 1930'lu yıllarda Alamaba da geçiyor. 9 yaşındaki Scout'un ağzından anlatılıyor.Buda kitabı daha sade daha anlaşılır kılıyor.Bir çocuğun gözünden beyaz-siyah çekişmesini görüp onun o saf o masum bakışına eşlik ediyorsunuz.Bülbülü Öldürmek ırkçılık hakkında düşündürecek ve Üzücü olaylara karşı sağır ve kör olan insanları ve önyargının farketmeden gelip yerleştiği zihinleri gösterecek bir kitap. Kitap biraz yavaş ilerliyor fakat istikrarlı ilerliyor aynı yazarı Harper Lee'nin "nasıl yazıyorsunuz ?"sorusuna verdiği cevap gibi.Onun haricinde ben gerçekten kitabı çok sevdim.Herkesin okuması gereken bir kitap. Mülteci sorunlarının gündemden düşmediği,elinde ki silaha düşmanca söylemler yazıp camilere saldırdıkları,Milli takımımıza mikrofon yerine tuvalet fırçası uzattıkları şu zamanlarda ırkçılığın var olduğu acı bir gerçek.Malcom X'in dediği gibi "Irkçılık ideolojik bir düşünce değil, aksine psikolojik bir hastalıktır.".Ve unutmadan"Bütün savaşlar iç savaştır çünkü bütün insanlar kardeştir. Her kişi, insan ırkına, doğduğu ülkeye olan borcundan sonsuz daha fazla borçludur." Umarım bir gün Nazım Hikmet'in dediği gibi "bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine" olabiliriz.Esen kalın

16 Haziran 2019 Pazar

Yarım Bardak Hava

Hepimizin bildiği bir görseldir.Yarım bardak su ve soru şudur "yarısına kadar dolu bir bardak mı?yoksa boş bir bardak mı?Bu soruyu ilk sorduklarında ilk okuldaydım ve şöyle demiştim"yarısı dolu,yarısı boş bir bardak"Doğru cevap ararsanız
(yarısı dolu bir bardak teknik olarak dolu bir bardaktır )Aslında öyle değil mi?o boş sandığımız yer hava ile dolu değil mi?Yaşamdan pay biçecek olursak geçirdiğimiz güzel günler su ,kötüler hava olamaz mı?Bardakta havanın da bir değeri yok mu ?Yaşamda geçirdiğimiz günlerin Kötüleri olmasa iyilerin bi önemi kalır mı?Her gün yasla veyahut da düğünle geçer mi?Günün yüzlerce cebi var ve bazen aynı cebe hem tatlı hem tuzlu günler katıyorsun.Sevgili okuyucu bugün öyle güzel başlamıştı ki.Bütün bi öğleden sonra "sanki her sey mümkünmüş gibi,sanki yaşamaya değermiş gibi hissettiren "bir arkadaşmlaydım.Bakın bana ne almış♡
Çikolata zannetmeyin o bir defter:)Sonra aksam üzücü bir haber aldım.Şimdiyse tatlı ve tuzlu kurabiyelerle aynı tabağa konmuş un kurabiyeso gibiyim.Biraz tatlı biraz tuzlu ama çokça unlu..

15 Haziran 2019 Cumartesi

Kendi Şehrinde Turist ol

Hadi ama dürüst olalım hepimizin şehrinde gezilecek görülecek bir yer elbette vardır.Önce onu bulup sonra keşfe çıkalım.Varsa kameramızı alıp güneş gözlüklerini takıp hepimiz bir turist olalım.
(Bu bloğu açmadan önce kısa süreli bir wordpress maceram oldu buda o zamanlardan kalma) Bunu bir çok kez yapmıştım zaten.Ama bugün en profosyonel turistligimizdi.😊
Kaptan ordan 2 hindistan cevizi suyu.(oldukça profosyonel)
Sağol abi siz mi yetiştiriyorsunuz ?😅 Şaka bir yana hinditan cevizi suyunun gerçekten ilginçti tadı.Ama pek fazla beğenmedim.Para verip alınmaz,misafirlikte hatır için içilse de "ay nerimanlara bir daha gitmem.neydi o hindistan suyu canım"dedirtir.
Bu arada nerede olduğumuzu söylemeyi unuttum.Sidedeyiz.Kışın 12 bin nüfusu yazın 1milyona kadar çıkan Antik kent.Antalya /Manvgata bağlı bir yer."eskiden nere baksam sendin,şimdi ise turist"dedikleri mekandır kendileri.Antik Romadır,beyaz mermer sütunlardır,denizdir severseniz gelin.Minik güzel pansiyonlarda mevcuddur efendim
.(gibi) şamata bir yana hakikaten güzel bir akdeniz kasabası.Tarihi ise oldukça eski.Bakmak isteyenler için Gezimanya sitesinde oldukça geniş bilgiler var.
burası ise Apollon tapınağı. Roma Barışı olarak bilinen dönemde inşa edilen iki tapınaktan biri Side Apollon Tapınağı’dır. Bu tapınak adını; ışık, güzellik ve sanat tanrısı olarak hafızalarımıza kazınmış, Side kentinin baş tanrılarından olan Apollon’dan alır.
Burası side çarşıdan sahile inince karşılaşılan liman.Bizim turist işlerine dönecek olursak tabiki hediyelik eşya dükkanlarına girip magnet anahtarlık vs aldık
Gerçekten güzel dükkânlar var.
Ve hatta kuru yemişcilerden adını bilmediğimiz bilmem kaç tür tropik meyve bile aldık.Snack test yapmak için.Tam o esnada beklediğimiz soru geldi."hangi memleketten geldiniz?"Yeeeessss.Sayın okuyucular.Bizi turist sandılar.Şuraya buz gibi bi navigasyon sesi"hedefinize ulaştınız."
Bu fotoğrafta da çok önemli bir soruna değinilmiş😊 Son olarak.Bir memnun turist, bin turist yollar demişler bakalım ben kaç tane yollayacağım.Ha birde: Hiç bir mavi Akdeniz’den güzel değildir. Mavi dolu günler dilerim...

Çizim severlere Bir öneri

Doodles İngilizce bir kelime.Başka şeylerle meşgulken, o sırada yaptığımız anlamlı veya anlamsız karalamalara verilen isimdir.Doodles By Sarah benim uzun zamandır takipte olduğum bir kanal.Kısa ve her zaman yeni bir şeyler oluyor.Güzel tebrik kartları ve bujo önerilerinde oluyor hatta insatagram’dan Sarah’ı etiketleyip yaptığınız çizimleri videolarının sonuna görebilirsiniz.
.Hayal kırıklığımı gizlemek için bütün gün resim yapıyordum; bir anlamı ya da teması olmayan, küçük, çılgın resimlerdi bunlar. Kaynayıp duran zihnimin kaba ve pervasızca kâğıda yansımasıydı. Christy Brown Zihninizde uçuşan pervasız düşüncelerin kağıtlara rengarenk konması dileğiyle...

Yeryüzünün kalbi

Yeryüzünün Kalbi Özgür Balpınar'ın ikinci kitabı.Birincisi "Göğü yere indirelim".Benim okuduğum ilk kitabıydı.
Peki konusu ne ?derseniz; Afrika’nın Mbuti Kabilesi’nden Türkiye’ye gelen bir çocuk Bamba. Uzun yolculuğu sonrasında birdenbire kendini ağaçsız ve çiçeksiz, betonların arasında buluyor. Bu ülkede çiçeklerin para karşılığında satıldığını, sebzelerin ve meyvelerin poşetlenip pazarlandığını, ağaçlarınsa şehirlerden çok uzak tepelere dikildiğini üzülerek fark ediyor. Bamba bir karar veriyor: Çevresindeki insanlara çoktandır unuttukları, sokakların neşesini, yeşilin kıymetini, hayvanların dostluğunu, paylaşmanın ve sevginin önemini hatırlatacak, farkında olmasalar da bütün güzelliklerin aslında her an onları çevrelediğini gösterecek. Tanıtım bülteninde yazan bu yazı oldukça güzel anlatmış.
Kitap cok fazla romantizmin etkisinde kalmış.Aynı Charles Dickens'ın kitaplarındaki gün.Havada uçan sinekle tabakta duran muzun bile bir sebebi var.Her şey o kadar anlamlı ve bir sebeten dolayı ki.Onun haricinde beni rahatsız eden başka bir şey olmadı.Ileride öğrencilerime tavsiye kitaplar verirken adını veririm.Öğretmen arkadaşların bi göz atması güzel olur.
.Son olarak kitap en çok sevdiğim mesaj şuydu "dünyayı degiştiremiyorsan eğer dünyanı değiştir ".İnandığında gri duvarlar bile rengarenk olur.
Bir parkta kuş cıvıltıları ve çocuklar sesleri eşliğinde okumanız tavsiyemdir.

14 Haziran 2019 Cuma

Kağıt kürek işleri

Bugün kitapla,kağıtla dolu bir gündü.Eda benim bi mektup arkadaşlığı eşleşmesi sonucu arkadaş olduğum biri.Benim tek Türk mektup arkadaşım.Liseden arkadaşlardan bazıları ile böyle görüştüğümüz için pek fazla Türk mektup arkadaşı ihtiyacı duymadım.
Birde iki tane kitap almıştım.Biri çok sevdiği bir yazardan birisi ise Küçük Kara Balık onları da şöyle paketledim.
Son olarak kitap yurdundan sipariş ettiğim kitaplarda geldi.Keyfime yok diyecek.
Filin yolculuğunu daha önce kütüphaneden alıp okumuştum çok beğendiğim için kendi kütüphaneme de aldım.Mektup kitabı hakkında hiç bir fikrim yoktu.Mektup tarihi ile alakalı ilginç bilgiler olduğunu okuyunca kesinlikle almalıyım dedim.Mucizeleri saymak dahilik üzerine yazılmış bir kitap.Daha önce hiç bu konuda bir kitap okumayınca bir denemeliyim dedim.Son olarak A.Ali Ural'ın Posta Kutusundaki Mızıka kitabını çok sevdiğim için hiç tereddüt etmeden bu kitabını da aldım.Önümüzdeki iki hafta sertifika eğitimleri var çok yoğun olduğu için aklımın kalbimin köşesine saklıyorum.Sonra rahat rahat okur yorumları sizle paylaşırım.Sağlıcakla kalın.

13 Haziran 2019 Perşembe

Yaşamak Bir Ağaç gibi..

Daha önce hiç shinrin-yoko kelimesini duydunuz mu?
Japonca bir kelime.Orman terapisi de denilebilir: Huzura kavuşmak, dinlenmek ve mutlu olmak için ormanın derinliklerine dalmaya deniliyor.Bir nevi orman banyosu yani.
Biraz daha açacak olursak; Japonya’da 80’li yıllarda “Duyularınızı uyandırın, zihninizi rahat bırakın” mottosu ile hayata geçen Orman Terapisi, bugüne kadar gerçekleştirilen birçok bilimsel araştırmayla, ağaçların salgıladığı “fitonsit” isimli partiküllerin insan sağlığına olan olumlu etkisi kanıtlandı ve Japon Sağlık Bakanlığı shinrin-yoku’nun (orman terapisi) tıp literatürü içinde değerlendirilmesini sağladı.
Bende hazır orman bulmuşum bir orman banyosu yapayım dedim.Akan suyu ,kuşların ötüşünü dinlemek insanı gerçektende çok rahatlatıyor.
Birde Japonların bir kelimesi daha var "Komorebi"Ağaç yapraklarının arasından süzülerek geçen gün ışığı, ışık demetleri anlamına geliyor.
Ormana gittim; çünkü bilinçli yaşamak istiyordum. Hayatı tatmak ve yaşamın iliğini özümsemek istiyordum.-Henry David Thoreau
Nazım Hikmet'in bir şiiri ile bitirelim o zaman. Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim...

12 Haziran 2019 Çarşamba

Sevgili Bloğum

Bulutların ötesinden merhaba! Eskiden okuduğum bloglar gibi yazmak istiyorum bugün.Bugün ne yaptım temalı.Ay banane hiç tanımadığım birinin ne yaptığından canım!Bilmiyorum siz sever misiniz?Ama ben öyle yazıları okumayı pek severim.Büyük olasılıkla günlük tutmayı sevdiğim için.Başkalarının günlüklerini okumakta mutlu ediyor.O halde başlıyorum yazmaya. Sevgili bloğum Bugün yol yorgunu olup çok geç uyanmam gerektiği halde bir mesaj beni uyandırdı.Saat 1'de gitmem gereken bir konferans vardı.Bende kalktim.Saat daha 07:45 vay canına!üüürüüü!(horoz sesi)Kalkıp valizleri boşaltım.Evi topladım.Hatta süpürdüm bile.Işte buda kanıtı
Sonra inanmazsın ne olur ne olmaz diye akşam için yemek bile yaptım.Bil bakalım ne?
Bu arada Patlıcanın Osmanlı'da bir zamanlar yasaklanmış olduğunu biliyor muydunuz? İnsan inanamıyor ama patlıcan bir dönem, çok yenildiğinde insanları delirttiğine inanıldığı için, bir dönem de patlıcan közlenirken Istanbul'daki ahşap evlerin çoğunda yangın çıktığı için yasaklanmış. Patlıcanın içerisinde az miktarda nikotin vardır ve bu sebeple koca dünyada patlıcanı tüketen tek canlı türü insanlardır. Yani tüm patlıcanlar bizim. Ne mutlu ki artık yasak değil, gönlümüzce közleyebilir, yoğurtlu salatasını yapabilir, yerken zevkten dört köşe olabiliriz.(yemek.com) Sonra dün aldığım bantları bant kutuma özenle(!)yerleştirdim:)
Ve bütün bunlar temizlik,yemek,bittiğinde daha saat 11 di.Biraz internette gezinip bloga yazı bile girdim.Ve daha bir kişi yazımı okuduğu halde bak bir kez daha sana yazı yazıyorum.
Hatta sonra çarşıda ki eksikleri bile aldım.1.fotodaki şehir merkezinde yer alan yerde mevcud bulunan bir harita bu arada.Sonrada akşam oldu zaten. Bu arada yine bir yolculuk haberi geldi ve şimdi Ispartaya eş dost ziyaretine gideceğiz.Hazırlanmam lazım.Bizim kızların dediği gibi hayatım öylesine spontane gelişiyor ki?kitap olsa bir sonraki sayfada ne yazacak kimse tahmin edemezdi herhalde.Sevgili okuyucu ışte böyle bak kilometreler öteden açtın günlüğümü okudum.İyiki basılmadın yoksa vay haline !

Yarının Suyu

Çevre, çevrecilere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir. (Barış Manço) Bugün size çok güzel bir sosyal projeden bahsetmek istiyorum.
Finish ve National Geographic bir belgesel hazırlamışlar"25 litre ".Ben daha izlemedim ama kesinlikle izleyeceğim.
birde site kurmuşlar yarının suyu diye.Sitede Su ayak izinizi hesaplayabilir bunu azaltmak için kararlar alıp söz verebilirsiniz.Birde youtube da 5 dakikada 25 litre adında çok güzel bir video var.Muhakkak ki izleyin derim.Ben zaten dikkat etmeye çalışıyorum bu yüzden cok yüksek bir rakam beklemiyordum.Fakat sonuç beni şoke etti.
Aslında mantıklı biz suyu sadece çeşmeden akıttığımız kadarı ile hesap ediyoruz.Ama sorularda her şeyi soruyor.Haftalık et tüketiminden tutunda aylık kıyafete harcadığın paraya kadar.Sebebi ise HER ŞEYİN BİR ‘SU AYAK İZİ’ VAR Aslında suyu doğrudan değil dolaylı olarak daha fazla tüketiyoruz. Bir malın veya hizmetin üretimi için kullanılan su kaynaklarının toplam miktarına suyun ayak izi denir. Su ayak izi, suyun tüketim göstergesidir. Üretimde kullanılan suya sanal su ya da gizli su da denmektedir. Bir örnek verecek olursak:
Ben siteye bir göz atın derim.Sonuçta Barış Manço'nunda dediği gibi bu ciddi bir iş.Farkında olanlardan olmanız temmeniğimle...