Kendi içindeki dünyanın biçimini değiştirdiğini, içinde yaşadığın dünyanın da iki saat önceki dünyayla aynı olmadığını, bir daha da asla aynı olmayacağını ve olamayacağını hissedersin.
Bu sonbahar güzeldi. Hele kasım ayı. Kitap okuma anlamında çok verimliydi. Eski tempomu yakaladığım için çok mutluyum. Kitap okumayı unuttuğum fikrine kapılıp çok korkmuştum. Okuyacağım kitapları çalışma masama koyup, bitirme hedefleri ayarlayıp günlere böldüm. Her akşam rutin bir şekilde yemeğimi yiyip kahvemi yapıp kitap okumaya koyuldum. Kitap bitince biraz ingilizce çalışıp belgesel yahut film izledim. sosyal medya bağımlılığından kurtulduğum için mutluyum.
Okul 2. öğretmenler gününü geçirdik. Çok güzeldi. Hala masam çiçeklerle dolu. Pahalı parlak hediyelerde vardı. Ama galiba ben en çok çiçek buketini sevdim.
Genel olarak sonbahar hedeflerine ulaştım. Ayda bir kere aile büyüklerini aradım. Ailemle kaliteli zaman geçirmek için vakit ayırdım. sağlıklı olmak için uyku düzenimi ve tüketim alışkanlıklarımı gözden geçirdim. Normal şartlar altında yılın bu zamanlarında tamamen dağılmış olurdum. Yeni yılı hevesle bekler, şu olaylar bitsin toparlanacağım derdim. Bu fikirden kurtulduğum için mutluyum. Yılı mevsime bölüp her mevsimin içinde kendi hedeflerimi koyuyorum. Böylesi daha iyi.
Kış mevsimi için hedeflerim 5 kilo vermek, rutinlerime bağlı kalmak, bir dilin a2 seviyesine gelmek. Dil konusunda kararsızım. Eskiden olsa göz kırpmadan İspanyolca derdim. Şimdi Korece ilgimi çekiyor yükselen kültürünün etkisiyle.
Bu günlerde çok neşeliymişim. Tatil dönüşü bile modum yüksekmiş öyle dedi öğretmenler. Gerçekten vücudunun ihtiyaçlarına spor, yeme, içme önem vermek yaşam kalitesini artırıyor. Birde Şiddetsiz İletişim kitabını okuyorum. Böyle ders kitabı gibi notlar alarak. Çalışarak, uygulamalarını yaparak. Kendimi ölçüp tartarak. Dünyayı çevremi değiştiremem ama bakış açımı değiştirebilirim fikrinin dibine vurarak. Galiba bu oldu bana. Her şey aynıyken ben şefkatimi ve anlayışımı arttırdım.
Kitap kulübün ikinci toplantısına katıldım. Çok güzeldi. Yazarın sancılarını dinlemek, kitabı yazınca sancılarının dindiğini söylemesi acaip hoşuma gitti.
Kıyamet parkı bir günde okuyup bitirdim. İnstagramda Alper Canıgüz'ün katıldığı bir toplantıdan röportajını izledim. Çok garip! O kadar alışmışım ki sevdiğim yazarların başka bir çağda var olmasına. Onun bu çağda var olması benimle aynı ülkede yaşayıp aynı olaylara maruz kalması bir garibime gidiyor.
Miss Representation belgeselini izledim. Güzellik dayatmasının kadınlar üzerindeki etkilerinden bahsediyor. Amerika merkez alınarak çekilmiş bir belgesel. Beni en çok hayrete düşüren şey bu algının sadece insanları tüketime yöneltmesi, halk tabakasını etkilemesi değil bununlar beraber siyasi tabakadan kadınları, mahkemelerde tutulan tutanakları bile değiştirmesiydi. Mesela politika yapan kadınların görünüşleri yaptığı işlerden daha çok haber oluyor. Aynı olaya bir kadın hakim ile erkek hakimin verdiği kararda farklı yüklemler kullanıyor. Yahut televizyonda 15-33 yaş arası kadınların var olması sembolik imhadır ve o kitlenin yok sayılmasıdır gibi vurucu şeyler vardı.
Orhan Veli'nin mektuplarının olduğu bir kitabı okumaya başladım. Ama gamsız kedersiz kimseye eyvallahı olmayan bir adamın aşık olduğu kadının bir sözcüğüne takılıp kendini heba etmesi, zayıf ve kırılgan cümleleri beni derinden sarstı. Düşününce şair olmak için böyle bir tutuma sahip olmak gerekir. Ama nedense benim için Orhan Veli farklıydı. Gerçekten okur kendini buluyor şiirlerde. Şair orada ama yok. O sözcüklerden bir ayna yapıyor. sende o aynada kendine baktığını fark etmeden hayran hayran cümleleri peşi sıra okuyorsun.
sonbahar gitti.
Neyse ki ben artık tüm mevsimleri ve haftanın tüm günlerini seviyorum.
Yaşamak güzel şey
Rick And Morty'nin yeni sezonunu beklerken.
Alışveriş listeme eldiven, atkı yazarken
Akşam üzeri geçtiğim yolda
akşam sefalarının kokusunu içime çekerken
Güzel şey yaşamak.
Raflarda okunacak kitaplar
Kavanozlarda buram buram kokan kahveler varken.
Güzel şey yaşamak
23 yaşındayken
ve içimde neşeli ezgiler cıvıldarken.