27 Nisan 2021 Salı

Çiçekler açtı ruhumda #8

Bir pencere yeter bana bir tek pencere, bilince ve bakışa ve suskunluğa... 
 Füruğ Ferruhzad

Haftalık seri yazmaya başlayalı tam 8 hafta olmuş. Pek mutluyum. İstikrar kelimesi kişisel sözlüğüme girebilir böylelikle.
 
Değişen yaşam içerisinde bazı sabit noktalar vardır. Bu noktalar akıp giden nehrin kenarında dalları suya sarkmış salkım söğütleri gibidir zannımca. Her ne olursa olsun sabit kalır. İşte yukarıda ki fotoğrafta öyle. Doğdum doğalı aynı kalmayı başarmış manzara. Uzakta ki toros dağları hemen altında  yeşilce dizilmiş çamlar. Çok mu çok mutluyum. Çünkü akım geçtiği için karşı tarlaya ev yapılamazmış. Orada da incir,zeytin ve badem ağacı var. sahibi hanife teyze çok yaşlı. Kendi haline bırakılmış bir bahçe. Elimde olsa bu bahçeyi alırdım. Mahallelinin toplanabileceği güzel bir bahçe haline getirirdim. Aslında düşündüm de neden olmasın. Yani satın almasam bile ödünç alabilirim. Hanife teyze pamuk gib bir anadolu kadınıdır. Bir keresinde delicesine yağan yağmurda anahtarımı unuttuğum için dışarda kalmıştım. Yakında başka evler olmasına rağmen ilk ona gitmiştim. Bir dut ağacının gölgelediği mavi demirlerle örülü 2 katlı bir evi var. Bana titreyen elleri ile sımsıcak bir çorba ikram etmişti. Şu an bayramdan bayrama ziyaretime utandım. Oysa ki her gün işten gelirken evinin önünden geçiyorum. Bunu şu an ayrımsamamın hayreti içindeyim.
Şuraya dünyanın dört bir yanından insanların pencerelerinden manzarayı izleyebileceğiniz çok sevdiğim bir siteyi bırakayım window swap. isterseniz kendi manzaranızı kaydedip gönderebilirsiniz. Bunu kesinlikle yapmalıyım.
Bu hafta çoook istediğim kitapları almanın mutluluğu içerisindeyim. Özellikle kaçırdıklarımız kitabı benim içinde bulunduğum ruh durumuna tam oturdu. Fakat shakespeare  atıfları çok fazla. Bende shakespeare'i ana dilinde okumayı istiyorum. Bunun için hazır bulunuşluluğum yok. İngilizce çalışmalarımı sıklaştırmalıyım. Ne çok şey kaçırıyorum.Bazen bir dilek hakkım olsa dünyada ki tüm dilleri öğrenmeyi isterdim diye düşünüyorum. Böylece tüm o güzel eserleri anadilinde okuyabilirim.
Dünkü kapanmaya sevinmemin bencilce olduğunun farkındayım. Çünkü çok fazla insanı olumsuz yönde etkiliyor ve gerçek manada insanlar sıkışıp kalıyor. Keşke mesele insan olunca diğer tüm şeyler geri planda kalsa. Niye ülkece iyiymiş pozları veriyoruz? Ülkenin tüm  meseleleri devasa bir halının altına  süpürülüyor. Ayaklarımızın altında çıtırdamaları işitiyoruz. Göz yaşları ve alın teri damlıyor halıya.

Siyasetin yozlaşmasıyla tüm değer yargılarımızı yitirmiş ve politikaya iyice yabancılaştırılmıştık.
Gündüz Vassaf

Nazım'ın yine de iyimserlik mısraları geçiyor içimden böyle zamanlarda. Galiba ruhuma bahar geldi. İçimdeki çiçeklerin kokusunu alıyorum. Çiçekleri elbiselerimi giyiyorum. sakin ve neşeli sesimi duyuyorum. Ah ne hoş! Ne hoş! Başımızda bulut gezdirmemek. Gönlümüzde kat kat çiçekler büyütmek.






25 Nisan 2021 Pazar

Mart İlhamları

Mart ayı ruhi bunalım ve hastalıkla geçtiği için kısa kitaplar okumuşum. Mart ayının dökümünü nisanın 3. haftası yazabildiğime bakarsak Mart baya bir tembel geçti. Alışkanlık takipleri çentiksiz kalmış. İzleme ve okuma listelerinin dışına çıkılmış ve bolca boş zaman geçirilmiş. Fakat artık  ortaya çıkardıklarımdan  yani sonuçtan ziyade sürece odaklanıyorum. sistemin öğrettiği şekilde değil öz şefkatli bir şekilde kendime yaklaşmaya karar verdim.
Okudum
Okuduklarım arasında en çok çocuklara fazla tüketiminin etkilerini anlatan Güneşi bile tamir eden adam kitabını çok sevdim. Behiç Ak hem yazmış hemde çok güzel bir şekilde resimlemiş. Kitap Japoncaya bile çevrilmiş ve ödül almış. Bir çocuğa hediye etmek için çok güzel bir seçenek.

Dinledim
Ntv radyo cidden iyi işlere imza atıyor. Edebiyattan sanata, moda akımlarından yemeğe bir çok alanda kaliteli programlar yapıyor. Telefonumda kullandığım podcast uygulamasını silip yerine bunu yükledim. Özellikle Bir bisiklet hikayesi programına bayıldım. Bisiklet ile uzun yolculuk etme fikrini zihnime kaydettim.

İzledim
beni neden öldürdün adında siber zorbalık adında bir belgesel. neden listemin dışına çıktım bunu neden izledim bilmiyorum. Amerikada ki çetelerden bir üye yok yere bir kızı öldürüyor. Kızın annesi pek tekin değil. Zamanında kokain ticareti yapmış. Katillerin peşine düşünüyor. hatta bütün çeteyi öldürme planı yapıyor. İşin bu kısmı oldukça ilginçti. Geri kalan kısmı gündüz kuşağı cinayet masası programları gibiydi.

Keşfettim
sürdürebilirlik üzerine çok güzel bir site keşfettim. solhliving. sadece araştırmalara değil birinci elden deneyimlere yer verildiği için bana çok ilham verdi. Özellikle şampuana geri başlamayı düşündüğüm bir zamanda okuduğum  sampuansiz hayata merhaba  yazısı beni tekrar harekete geçirdi.


 

18 Nisan 2021 Pazar

silkinmeli bir yazı

Belki sonunda parlatıyorum çeliği ve yapıyorum
Kendimi görüp yeniden tanıyabileceğim aynayı.
 

Geçen hafta oldukça ağır bir şekilde boğazlarım iltihaplandı. Pazartesi öğlen izin alıp sağlık ocağına gittim. Doktor pek bir şey yok deyip bir antibiyotik ve spreyle gönderdi. 2 gün kendimi zorlayıp okula gittim. Ama boğazım başım çekilemeyecek bir hal aldı. Perşembe sabah tüm vücudumu kaplamış bir ağrı vardı. Yahu neden kendimi zorluyorum dedim. Dünyayı ben mi kurtaracağım. Kötüyüm işte. Niye işte iş işte iş. Ama raporlu iken bile okuldan ayrılmak için müdire ile karşı karşıya gelmek bir çile. Yine de aman be dedim. Doktora gitmek için aldım. Benim aile hekimi geç kalacak olunca diğer doktor kontrol etti. İltihabın artmış biraz ateşin var dedi. Tam muayene bitince benim doktor geldi. Yine bir kaç ilaç verip gönderecek oldu. Diğer doktor ''geçenkilerin dozu az gelmiş hocam.'' deyince baktı tekrar kontrol etti. 10 gün sabah akşam iğne verdi 2 gün rapor. Sabahtan akşama kadar gözümü açamadan yattım. Cuma günü biraz gözüm açıldı. Cumartesi tamamen ayağa kalkabildim. Perşembe günü okul çıkışı bir okuldan bir arkadaşım uğradı. Çok hastaydım konuşamadım bile ama mutlu oldum. Hastalığımdan duyduğum suçluluk azaldı.

Sonra dün yahu dedim. Ne bu hal Nil. Tamam okulda mobbing'in mantık dışı şeylerin, haksızlığın biri bin para. Ama toplan daha 22 yaşında gencecik kızsın. Güzel günlerin, güneşli baharların, çiçekli kırların var görülecek.

Sonra bünyemi toparlamak için bir kaç takviye gıda ve vitamin araştırdım. Kiler dolabındaki kuru otları ulaşabileceğim bir yere koydum. Suyuma maden suyu limon nane ekledim. Biraz cilt bakımı yapıp bir kaç araştırma yaptım. Uzun zamandır bir cilt bakım rutini oluşturmak hedeflerim arasındaydı. Üzerimdeki ölü toprağından silkelenmek için bir kaç baharlık elbise aldım. Şöyle neşeli, efil efil şeyler giyersem herhalde neşelenirim diye düşündüm.

Sonra malum Ramazan ayı paylaşmak ve birilerine yardım etmek için paha biçilmez bir ay. Bir çocuğa bayramlık almak. Yahut küçük de olsa bir hediye vermek muazzam hissettiriyor. Açılır bir kumbaraya para atmaya başladım. Hem elden hemde online bir çocuğu mutlu etmek istiyorum. Hazır çocuk bayramıda yaklaştı.

Sonra içinde katkı maddeleri bulunduğundan pek tercih etmesem de kendimde yapacak gücü bulamadığım için bir pastaman aldım. Çilekler süsledim. Aslında babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi pastası yapmak istiyordum ama uğraşamadım. Salla pati yaptım bir şeyler.

Sonra çalışma alanımı düzenledim. Her türlü fazlalığı attım. Ayaklarımı lavantalı sıcacık suya sokup, tavşan kulaklı tokalarımı taktım. istediğim bir sertifika programına kaydoldum. Almayı planladığım 1 deneme ve 2 felsefe kitabını aldım.

Uzun zamandır görüşemediğim arkadaşlarımı aradım. İyi geldi. Durup bir yerde beslemek lazım kendimiz. Şubat ayından bu yana sanki bir saatin dişlileri arasında ezilip duruyorum. Çok kötü bir çöküş dönemindeydim. Şu iki günde toparlandım.

Aman aman maşallah diyiniz efendim. Zira son iki günü son iki aydan daha verimli ve bereketli geçirdim. Şimdi kuş gibi hafif hissediyorum.

Yarın gideceğim işi düşününce kalbime bir örgü şişi yahut dantel mili saplanıyor. Bıçak saplanıyor demek çok arabesk kaçıyor. Aklıma tofaş marka arabayla günün her saatinde bangır bangır müzikle gezen tipler geliyor. Oysa örgü şişi deyince aklıma annemin ''ÖĞRENMEN LAZIM'' deyip salladığı şişler geliyor. Bu daha yakın bir duygu.

Neyse bahar geliyor gerçekten içim neşeyle dolmaya başladı. Bıraksalar neşeli bir ezgi bile mırıldanacağım kendimce. Şarkılar yazardım küçükken böyle bahar aylarında sarı tulumu giyip çiçekler toplayıp şarkılar uydururdum. Ah ne hoştu bütün bir öğleden sonrayı yapayalnız kırlarda geçirmek.

Yalnız kalmayı seviyorum. Hatta yalnız kalmaya ihtiyaç duyuyorum. Bu benim için yemek içmek gibi zaruri bir ihtiyaç. Havalar ısındı. Yakında balkon mevsimi başlar. Oh ne hoş ne hoş. Kapımdan içeri giren hava, şu kendince havalanan perde bile mutlu eder beni.

Hadi Nil. Hadi kıpırda!

13 Nisan 2021 Salı

Nasıl öldüm? haftalık anatomi#6


Galiba içimde öten kuşu dinlemeyi bıraktığımda ölmeye başladım. İstemediğim kararlara ilk karşı koymayışımda . Ve her sabah kalkıp olmadığım biri gibi davranmaya başladığım zaman ölümüm hızlandı. ve alelacele işe koşarken bir kaldırım kenarına yaşam denilen o parlak mücevheri düşürüverdim herhalde.
Zaten hiç bir zaman güçlü bir bünyeye sahip olamadım. su altında en az nefes tutanda beden dersinde ilk yorulanda ben oldum. Annem nane molla derdi. Öylece bu vasfı kabullendim.  Bedenen ve ruhen tükenmek üzereyim. Belki de tükenmişimdir. Boğaz iltihabım nüksetti ve bütün vücudum ağrıyla doldu. İş iyice çekilmez hal aldı.  Kendimden görünmez kanlı ve pörsümüş bir pelte ayrılıyor her gün. Ve ben bütün bu çekilmezlerin içinde bir şeylere tutunmaya çalışıyorum. 
Geçen haftadan beri bakanlar kurulunu bekliyorum. 10 yaş altı çocuğu olan anneler izinli deyince oh dedim kesin bizim okullar tatil. Hatta öyle anlayıp uzun zamandır yapmadığım Afrika yerel mutluluk dansımı bile yapmıştım. Fakat oda ne? sınavı olan yaşlar açıkmış. Yani 8,12, ve okul öncesi.
Şubattaki yarı tatili bir hafta yapıp iş başı yaptık. Yani nerdeyse hiç tatil dönemi geçirmeden 9 aydır çalışıyoruz. Okul biter bitmez yaz okulu başlayacak ve yine ders başı. Yahu diyorum böyle yaşanır mı? her gün aynı yolları gidip hiç durmandan dönüp etrafına bile bakmadan mola vermeden, yaşanır mı? ekonomi felaket olduğu için para zaten temel ihtiyaçları zor karşılarken insanlar tabi ki tatil yapmayı, kitap okumayı, ülkenin önemli meseleleri üzerine kafa yormaya zaman ayıramıyorlar. 
Açıkcası yaşadığım ve büyüdüğüm, havasını soluduğum bu güzide vatanı bırakıp yad ellerde olmayı hiç düşlemedim. Gezelim görelim gün sonunda vatan bellediğimiz bu topraklar için bir şeyler yapalım. Ama olmuyor işte eğitim hayatımın en güzel ve verimli yüksek lisans  dönemi yarım kaldı. Yarım bıraktırıldı. sonra iş hayatında vizyonumun kesişmediği bir sürü okul. Yahu okul öncesi müfredat altında ezilir mi?  Minicik kalem tutamayan eller bir yarışa itilir mi? Körler arasında gören bir adamın hikayesi düşüyor zihnime. Bir aralık bulunca üzgün fakat tereddüt etmeden gideceğim yurtdışına. Öğrenmeye devam etmek için. İşimi yahut her ne yapıyorsam onu tüm kalbimle inandığım bir şekilde yapmak için.

Emile zola nasıl ölünür ? eseri kısa, çarpıcı. 1 saatte bitti. Ölümle karşılaşan farklı sınıftan insanlar ne yapar? Ölen ölünmüyor ve yaşam devam ediyor ne garip gerçek demi? İşte kitap bunları bir şamar gibi vuruyor yüzümüze. Oh ki ne sevdim Bana fransız üsülü hayatın acı gerçekleri ile dövülmüş kitaplar lazım. Acımı perçinlemek yahut benimki de acı mı yahu demek için. Kalın sağlıcakla.

Para ölümü zehirlerse, ölümden bir tek öfke çıkar. Tabutların üzerinde insanlar dövüşür.

6 Nisan 2021 Salı

çoğunluğun zorbalığı haftalık anotomi#5

 
                                                  


                                              

Ölü sözleri koyuyorum kâğıda
Başka dillerin yaladığı pullar gibi

 

Pazartesi ile salı arasında o kadar fark var ki. Dün neşeli ve enerjiktim oysa bugün tüm enerjim bitmiş bir halde. Pandemi sürecinde çocuk olmak çok zor. Çocuklar ev okul ev okul. Hafta sonu yasaklar. Okulda sınırlı alan, bir program. Bu sıkıştırılmışlıkla nasıl bir yetişkin olacaklar merak ediyorum.

 Evimizin üst katına yeni bir komşu taşınmış. Yaşamım o kadar işle dolu ki eski kiracının gidip yenisinin yerleştiğini ruhum bile duymadı. 

Bu hafta çocukken yaptığım bir şeyi anımsadım. Reçelle sütü karıştırıp değişik içeçekler elde etmek. Dolapta dut reçeli vardı. Biraz sütle kaynatınca ortaya pek hoş bir şey çıktı. Birde çilekle denedim. Yıllık inüsilin ihtiyacımı karşıladı.



Bu hafta bol okumalı izlemeli ve boyamalı bir haftaydı. Okulda sanat atölyeleri başladığı için bir elimde palet bir elimde fırça taş,kağıt, saksı ne bulduysam boyadım.

Can yayınları kısa klasikler serisinden  ''çoğunluğun zorbalığı kitabını okudum pek sevdim. 

Fransız hukukçu, tarihçi Tocqueville, 1830'lu yıllarda Amerika Birleşik Devletleri'ne gider ve Amerikan demokrasisi, siyasal sistemi ve toplumsal yapısı hakkında gözlemler yapar. Bu gözlem ve çözümleler 2 cilt halinde Amerika'da Demokrasi adıyla yayınlanır.

Çoğunluğun Zorbalığı bu kitaptan seçilmiş bölümlerden oluşuyor. Demokrasi hakkındaki kelimeye dökmekte zorlandığım çoğu fikri bu kitabın satır aralarında buldum.

"Kraliyet iktidarının itibarı yok oldu ama yerini kanunların üstünlüğü alamadı, günümüzde halk yetkeyihor görüyor ama ondan korkuyor da ve bu korku, eskiden saygı ile sevginin yetkeye kazandırdığından fazlasını şimdi ondan eksiltiyor."

Günümüzde içi boşaltılmış onca mefhumdan biri olan demokrasi kelimesini anlamamız daha doğrusu yeni baştan düşünmemize sebep olacak bir kitap. Ciltli halini alıp okusam mı diye düşünmedim değil.


“Adına halk da dense kral da, demokrasi de dense aristokrasi de, bir monarşide de uygulansa bir cumhuriyette de diyeceğim aynıdır: Herhangi bir güce her şeyi yapma hakkı ve yetkisi verildiğini gördüğüm anda, işte orada tiranlığın tohumları atılır ve ben de gidip başka yasalar altında yaşamaya çalışırım.”

 

''Demokrasiye sahip olduk fakat kusurlarını hafifletip doğal avantajlarını ortaya çıkaracak araçlara değil, dolayısıyla neden olduğu kötülükleri şimdiden görüyor ancak sağlayabileceği faydaları henüz bilmiyoruz.''

*Kanonik, Yunanca "kanun, kural" anlamına gelen "kanon" kökünden türemiştir. Kanonik farklı alanlarda en genel manasıyla iki anlamı ifade eder: 1-Genel olarak kabul edilen, standart; 2-Durumu temsil eden modele

 Memlekette benim gibi sıradan insanların anlamakta güçlük çekeceği bir takım üst kapalı olaylar oluyor. Dedem anneme şu kızı memleket karışmadan evlendirin demiş. Her hal ve halükarda bu işe öncelik tanımak bir hayli ilginç. Dedem böyle diye dursun ben kendimi little womandaki Jo'ya benzetip kendi ayakları üzerinde duran kadınları okuya durayım.