27 Ocak 2022 Perşembe

yaşasın kar!


 “Hiçbir değerim yoksa bugün, ileride de bir değerim olmayacaktır ama ileride bir değerim olacaksa bugün de vardır demek. Buğday, buğdaydır çünkü. Şehirliler ilk başta onu görüp de çimene benzettikleri halde.”  Van Gogh.

Zihnimdeki düşünceler ateşböceği gibi oradan oraya uçuşuyor. Odaklanamıyorum. Düşüncelerim hasat vakti silkenen zeytinler gibi pıt pıt pıt düşüyor. Ne yapacaktım? Ne yapmalıyım? bilemiyorum. Böyle zamanlar varoluşumu hafifletmek, yaşamla bağlantımı koparmak için uyuyorum. Uyuyorum ve düşüncelermi halının altına itilen toz taneleri gibi bilinçaltıma yığıyorum. Ne zamandır rüya göremiyorum diye hayret ederken geçen gece annem kar yağıyor diye uyandırdı. Uyanırken rüya gördüğümü ayrımsadım. Tekrar uykuya daldığımda yeni bir rüya beni kollarına aldı. Dün bildiğiniz lapa lapa yağdı kar. O ne güzel bir neşe!

Bugün kütüphaneye uğradım. 4 tane kitap aldım. Ne gördüm ne beğendiysem aldım. Çocukken aldığım içinden ne çıkacak diye merak ettiğim sürpriz yumurtalar gibi. 

Tatile girdik. Arkadaşlarımla görüşmek, kitap okumak ve hobilerime vakit ayırmak için sabırsızlanıyorum. Örgü şişi aldım ve yeğenime bir atkı örmek istiyorum.  

Umarım minicik kış tatilimiz dolu dolu geçer. Neşe ve heyecan doluyum.

 

9 Ocak 2022 Pazar

Gelinin kız kardeşi ve benim postallarım




Ocağın ilk haftasını geride bıraktık. Bu hafta kendimce yeni yıl matraları hedefleri vs tarzında hazırlıklara girişmediğim için olsa gerek benim için hiç bir şey ifade etmedi. Üniversite yıllarımda adet edindiğim bir alışkanlık vardı. Aralığın son günü en yazlık giysilerimi giyer ve kışa merhaba şenliği yapardım. Karın ortasında rengarenk gömlekler, yağmurun altında çiçekli elbiselerle anılarım var. Neden fotoğraf çekilmedim ki. Fotoğraf çekilme konusunda sosyal medyadaki tarzda değil de eski zamanlarda boyunlarında fotoğraf makinesi ile gezen yahut kutularca filmleri olan tarzda bir insana ihtiyacım var yaşamımda. Anılar hep zihnimde kalıyor. O an o kadar çok o anda olmakla meşgul oluyorum ki sonrasında ayrımsıyorum. Galerim bulut fotoğraflarıyla dolu. Bir de aile fotoğrafları.
Bu hafta çocukların büyük bir kısmı hastaydı. Çocuk az olduğu için sınıfın cıvıltısı azdı. Öğretmenlerden hasta olanlar olduğu için ağır aksak b,r haftaydı. 2022 ayağın sürüye sürüye ağır ağır girdi. Hafta sonu öğretmen arkadaşlardan biri evlendi. Bu hafta sonu uzun zamandır aramadığım arkadaşlarımı aradım. İyi geldiler. İş hayatına atılmadan neler isterdim nasıl biriydim anımsattılar bana.
Kahvaltıya anneannemlere gittik. sonrasında biraz evi temizledik. Dönerken mahallenin miihenk taşlarından Hanife Teyzeye uğradık. Abim bir kasa muz getirmiş iş yerinden. Muzlu bir şeyler yapayım dedim. Hem karşımıza yeni bir komşu taşındı. Muzlu kek yaptım tarif için tık. Ben sevdim Bir tabak karşı komşuya katıp tanışmaya gittik. evin annesi yokmuş. Kız açtı kapıyı. Garipti. Keşke hiç açmasa yokmuş gibi davransaydı dedim. Özensiz davranılmak beni hayal kırıklığına uğratıyor. Gerçi bu benim düşüncem. Kız teşekkür etti ama. Tanışmaya geldik karşı komşunuzuz, bir ihtiyacınız olursa vs dedik. Kız annem yok teşekkür ederim dedi. sonra keki kendi tabaklarına katıp bize tabağı uzattı. Reality showlardaki kaynanalara benzemek istemiyorum ama garipsedim. Karantina dönemi bulaşıklıktaki tabaklar akşam menüleri hep komşulardan olurdu. Bir tepsi poğaca 3 bize kalan 10 tanesi komşu paylaşım sistemine. Çok komikti. Acaba bu akşam ne yiyeceğiz diye gülerdik. Bilmiyorum karşı komşumuz için heveslenmiştim. Öğlen depoya indiğimde adam kadına bağırıyordu. Annem 1 gecede taşınmaları bana garip geldi dedi. Burası küçük yer. Yaşam alanım kısıtlı. Küçücük bir kanat çırpış dev gibi dalgalara sebep oluyor.
Güzel haber kuzenim tavşan sahiplenmiş onu görmek için sabırsızlanıyorum.
Beni mutlu eden bir diğer şey babasının vefatı sebebi ile yasta olan arkadaşımın ilerleme kaydedebilmesi ve ona destek olabilmekti. Birde yıllar önce gittiğimiz bir yerin duvarında okuduğum ve katıla katıla güldüğüm bir yazıyı babamın hatırlamasıydı. Annem bile unutmuş. Babama bugün neler yaptın dedim. Hani şu senin papağanlı yer var ya oraya gittim. Dedi ilk duraksadım. sonra anımsayınca bir garip oldum.
sonra dün kınada elbisem uzundu. Görünmez zaten diyip ayağıma postallarımı geçirmiştim. Gelinin kardeşinin ayakkabası çok sıkmış bir platform. Annem ''şeymayla değiş'' demiş. Kızı biliyorum ablamın arkadaşı değiştik ayakkabıları. Ayakkabılar bana iki numara büyük. Hareket edemiyorum. Gülmekten öldük. Nedimelik işi başlayacağında beni kızlar aralarına aldılar. Normalde bana sormadan benim yerime karar veriyor diye anneme kızardım ama durum o kadar komikti ki kızamadım. Yürürken ayakkabı ayağımdan fırlayıverecek diye ödüm koptu. Düğüne postalla gitmem mi ironik, onu gelinin kız kardeşine vermem mi daha ironik bilmiyorum. Ama cvme gögsümü kabarta kabarta eklerim.
Bİrde bu hafta iki güzel hediye aldım. Biri masa takvimi diğeri fotoğraf albümü her hafta birini mutlu et.
52 hafta maratonuna katılmak için çok heyecanlıyım.

"Büyürken yapmayı en çok sevdiğin şey neydi?" 




Keşfetmekti. Bir kitabı,bir ara sokağı, bir şairi, bir insanı. Bilmediğim görmediğim duymadığım her şeyi keşfetmek için delice bir can atardım.







2 Ocak 2022 Pazar

Esseintes Dükü ile birtakım benzerlikler

 

Sık sık ve belirli hiçbir nedeni olmadan, kim olduğun konusunda ipin ucunu kaçırırdın. Sanki bedeninin için­deki varlık bir sahtekara, daha doğrusu kimliksizliğe dö­nüşmüş gibi olur, benliğinin yavaş yavaş gövdenden dışa­rıya aktığını hissederken dünü mü yarını mı yaşadığımı, karşındaki dünyanın gerçek mi, yoksa bir başkasının kur­duğu hayalin bir parçası mı · olduğunu kavrayamadan afallamış bir kimlik ayrışmasını içinde dolaşırdın
Merhaba 2022! ne garip bir başlangıçtı. Hoşgeldin demek bile gelmedi içimden. Aslında her yılın başında hedefler koyardım. Geçen yılın muhasebesini yapardım. Ama bu yıl okuduğum atomik alışkanlıklar sayesinde her ayın sonunda değerlendirmeler yaptım. Mevsimlik hedefler koydum.  Böyle olunca dönemsel dağılmalar ve uzun süreli duraklama süreçleri yaşamadım. Kışlık hedeflerimin başında sağlıklı beslenmek ve spor yapmak var. Onun haricinde okuma ve dil çalışma rutinlerime sadık kalmak yeterli. Biraz sıkıldığım bir zamandayım. İçime dönüklüğüm arttı. Ne zaman içime dönmek istesem ve toplumsal normlar beni tam tersi olmaya itse işler iyi gitmiyor. İçimden gelmediği gibi davranamıyorum. Bugün dayımlara gittik. Annemler, teyzem, anneannemler. Hiç ortama karışasım iki çift laf edesim gelmedi. Biraz kitap okudum. Biraz kuzenimle oynadım. Ablamı, kardeşimi görüntülü aradık. Neyse ki kimse beni zorlamadı. Uykun mu var dediler. Üzerime gelmedikleri için minnettarım.
Farklı siyasi görüşlerden akrabalarla haber izlemek akrabalık bağlarının sağlamlığı ve tadın tuzun açısından kesinlikle yapılmaması gereken bir şey. Kimse fikrini değiştirmek istemiyor. Gençler orta yaşlıların körkütük bağlılıklarını anlamıyor. Orta yaşlılar inandıklarının  sorgulanmasını anlamıyor. Ben haber izlemekten hiç hoşlanmıyorum.
Bu yıl neşe dolu bir yıl olsun istiyorum.  Dünyadaki yerimi bulmak istiyorum. Her gün bana bahşettiğin gençlik bu muydu? diye haykırmak istemiyorum.  Aynaya baktığımda kendimi değil de bir yabancıyı görmek istemiyorum.
Bu hafta karşı komşumuz temelli taşındı. Artık memleketine döndü. Onun evine kiracılar gelecek. Hem heyecanlı hem de  stresli bir bekleyiş. 
Button hep hevesle okumak istediğim bir yazardı. Yanılmamışım. Daha ilk  saayfalarında kendimi buldum. Kaybettim.Bir şeylerin ayrımına vardım. 
Paramı har vurup harman  savuruyorum. Zaten ben har vurmasamda enflasyondu dövizdi anlamadığım gri  soğuk kelimeler paramı  savuruyor. Bari istediğimi yapayım diyorum.  Bu konuda yol almak isterim.
Paul  Aster İç dünyamdan notlar kitabını öyle severek öyle hayran hayran okuyorum ki sözcüklerle anlatamam. Her cümlenin altını çizmek istiyorum. Her cümleyi döne döne okuyorum. Öyle güzel ki.
Bu hafta sipariş ettiğim kaban geldi. İçinde kayboluyorum. Minicik kalıyorum. Terziye vermem gerek.  Ama terziye gitmek. Ölçü vermek için o kadar zor ki. Zaten  alışveriş merkeziydi çarşıydı gitmem için birinin saçlarımdan sürükleyip götürmesi gerek. Niye böyle oldum ki. İçimdeki evren dışındakinden daha mı büyük? Yoksa ben Button'un kitabındaki o adam mıyım? Hani şu okuduğu Dickens romanlarındaki Londra'yı görmek için yola çıkan ama yolda   "İnsan, koltuğun da oturarak da seyahat edebiliyorsa eğer, hareket etmenin ne anlamı var? Londra'nın kokusu, havası, vatandaşları, yemekleri ve hatta çatal bıçakları yanı başında olduğuna göre, Esseintes Dükü zaten şu anda Londra'da sayılmaz mı? Orada bulacağı nedir, taze hayal kırıklıklarından başka?" Meyhanedeki masasından hâlâ kalkmamış olan Esseintes Dükü şöyle düşünür: "Aklımdan zorum olmalı benim.... Nasıl oldu da sadık hayal gücümün sağladığı imgeleri reddedip, herhangi bir nine gibi yurtdışına seyahat etmenin gerekli, ilginç ve yararlı olabileceğini düşündüm, anlamıyorum."
Böylece Esseintes Dükü hesabı öder, meyhaneden ayrılır ve valizlerini, bavullarını, atkılarını, şemsiyelerini ve bastonlarını da alarak ilk trenle villasına döner. Bir daha da asla evden dışarı adımını atmaz.