hafta anatomisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hafta anatomisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Şubat 2025 Pazar

havası kaçmış balon



Düşümde düş gördüğümü gördüm. Ve ansızın düş değildi artık.

 Eskişehir helvası almış kardeşim. Çok şekerli geldi bana. Sert bir kahveyle yenilebilir pekala. Tatili bitti. Okula döndü artık. 

Bahar geliyor hepten. Çiçekler fışkırıyor dallarından. Aile dostu bir  teyzenin yanına gittik. -1 gördüm ilk defa. Ama görseniz çiçekler soğuk umurlarında bile değil.

Melisa Kesmez'in yeni kitabı çıkmış alıp okumak istiyorum hemen. 

Artık iyiden iyiye bıraktık Türk kahvesini. Osmanlı kahvesi var. Daha yumuşak kremamsı bir tadı var.

Bu hafta derslerim çok iyi geçti. Öncesinde notlar hazırladım. Olabildiğince basite indirgedim konuları. Şiir yazdım ama beğenmedim. Çok düz yazıyorum. Dizesiz uyaksız öyle seviyorum diye.

                                           

Yakın ilişkileri çokta yakından takip etmiyorum ama. Bir podcast programı. Genelde psikoloji üzerine konuşmalar oluyor. Bu bölümünde öykü vardı.  Öykü tam yaşadığım alengirli ilişkiye ışık tutmuş. Modernliğimiz yüzünden mi yoksa çağ mı karakterleri yozlaştırdı bilmiyorum.


                               

Sosyal medyada gezerken sonu ters köşe denilen bir film izledim. Keşke ters köşe olduğunu bilmeden izleseydim. Başından sonu belliydi. Film boyu heyecan hissetmedim o yüzden. Bu alıntı çok doğru. Zihin süpürgeleri var. Biz kaldıramayız diye arada sırada tozları uçuştura uçuştura ortalığı temizliyorlar.

                                         

Tülay Gök'ün youtube kanalından katıl aldım. Bir videosunda böyle bir anekdot vardı. Birileri de yazmış yoruma. Alıntılamak istedim. 

Bu hafta başladığım yarım kaldığım bir sürü kitap olmasına rağmen başka bir kitaba başladım. Kitap saçlarımdan tuttu. Beni peşine taktı. 2 günde bitirdim. Benim sevdiğim konu. Ya öyle olmasa şöyle olsa. Ya böyle olsalı alternatif yaşam temalı. Bilim kurgu değil salt yaşam. Çok da alıntı not aldım.

                                                    

-Şimdi mutlu olduğum günleri de elimden almak istiyorsun. -Şu an yitirdiğini sandığın kadar çok şeye sahip olmadığını söylemek istiyorum sadece.

Bu hafta geçen haftaki gibi güzel geçti. Kendimi işe verdim. İşten arta kalan zamanlarda canım ne istiyorsa onu yaptım. Arkadaşlarımla buluştum, güzel yemekler yedim; ağladım, güldüm. Bir sokaktan geçip, bi şey görünce zihnimde beliriyor hemen. Sonra geçiyor. Bizden olmazdı, olmadı diyorum. 

                                        

Haritalarda bir şelale gördük. Yorumlarda yazın kuruyor. Anca baharda akıyor yazıyordu. Y. yine de buralara gelmişken gidelim dedi. Ben o kadar yol gitmeye gerek yok dedim. Muhtemelen kuru dedim. Gittik ama. Ortada şelale yoktu. Aşınmış kocaman bir kayalık vardı. Kaç km yol gitmiştik. Geçen annemler dönerken bir anda karşımıza bu küçük şelalecik çıktı. Çok garip hayat çok. koş, uğraş ama yakalayama. Umursama, yoluna devam et ama karşına çıksın. Bilmiyorum o kadar garip hissettim ki.

Bu hafta Ramazan ayından önceki son hafta. İş yoğunluğu istediğim gibi. Hatta bir atölye çalışması düzenleyebilirim. Bana bağlı. Zihnen istemiyorum ama yine de materyallerimi hazırladım. İstediğim bir miktar alırsam neden olmasın? Bilmiyorum. Bir yerimde delik olmuş da gitgide hava kaybeden ama uçmaya devam eden bir balon gibiyim. Hareketimin sebebi rüzgar. Değilse için boş bomboş.

18 Kasım 2023 Cumartesi

ne olurdum bilmem

 

İşler ters gittiğinde onlara eşlik etme.
geçen yazmıştım bisikletimin frenleri patladı nerede duracağımı bilmiyorum diye. kısa süren bir macera oldu. uzunca anlatmıyorum ama yaşamımda geri dönüp bakınca garip olarak hatırlayacağım bir anıydı. kafam dumanlıydı ve ben çok kendimde değildim.

kitap kulübüne geri dönmek zihnimin tüm parçalarını toparlıyor.

canım arkadaşlarım beni denize götürdüler ve zihnimi öylesine güzel tesellilerle doldurdular ki. üzülmem elde  değil.

sonbahar öylesine güzelsin ki. yağmur yağdı bolca kışlıklarımı çıkardım. önceden krem renklerde giyinirken bugünler vintage kazaklar hoşuma gitmeye başladı. bi kaç kazak aldım. 

suyumun içine İngiliz karbonatı atıp içiyorum. yüz yogasına başladım. sabahları sabah sayfalarını yazıyorum dedemin yasını tutamadan saçma sapan bir durumun içine girdiğim ve insanları soktuğum için kötü hissetim. ama çevremden öylesine güzel destek gördüm ki. ne kadar şanslı olduğumu anladım. insanların ne kadar kötü olabileceklerini gördüm. kötülüğün iyi insanların zihinlerinde var olandan daha büyük olduğunu anladım. iyi olsam da başıma kötü şeylerin gelebileceğini bir kez daha hatırladım.

paramı Euro olarak biriktirmeye başladım. Almancamı ilerlettim. İngilizce kitaplar okumaya başladım. hala yeterli değilim ama iyi bir gelişim gösterdim.

tamamen kendimi  vererek bir yemek yaptım ve güzel oldu mutlu oldum. işlerimi ayarlayıp yağlı boya kursuna gitmek istiyorum. eskiz defterime çizim yapmaya   devam ediyorum. programımı ayarlayıp bir kaç atölyeye yazılmak istiyorum.

bu ay çok ağladım. zaman durdu kaldı akmayacak sandım.

olumlu düşünmeye ve güzel niyetler ile hareket etmeye karar verdim. güzel para kazanıp bir güzel harcadım. dedemi özledim. öldüğünü unuttum. hatırlayınca tekrar üzüldüm. 

yaşam dolu bir aydı. yaşam bir tahterevalli gibiydi bende bir aşağı indim bir yukarı çıktım.

2 Kasım 2023 Perşembe

içimde biriken tüm o göz yaşları


Midemi bulandırıyorlar. Hepsinin, her şeyin üstüne ku­sacağım, bütün okuduklarımı, öğrendiklerimi.
-Boş Dolaplar

Bence aşık olmak yokuştan aşağı son sürat giden ve frenleri patlamış bir bisiklete binmek gibi. Direksiyona söz geçiremiyorsun, nerede duracağını ve canının ne kadar yanacağını kestiremiyorsun. Korkunla karışmış o özgürlük hissinin eh ne kadar olursa o kadar tadını çıkarıyorsun.

Benim de lanet olasıca frenlerim patladı ve ben son sürat giden bisiklette bunu inkar ederken bir yandan da canım ne kadar acır bunu hesap etmeye çalışıyorum.

…………….

Bir kadını öldürdüler. Bir çilek tarlasında. Cesedi kanlara bulanmış bir halde. İçim ilk defa bu denli acı doldu. Ekranlardan, haberlerden acı bir nebze geçiyormuş. İçimiz haberleri duyunca acısa da  içimizde hiç bilmediğimiz bir yerlerde acı çekebilen daha nice kıvrımlar varmış ve o kıvrımlar yanı başımızda birinin başına bir şey gelince daha çok acırmış.

Kadını hatırlamıyorum ben. Ama çocukken bayramlarda şeker toplamak için  çaldığımız  açılan bir kapının ardındakilerden biriydi. Yüzü yok zihnimde. Kapıyı çalıyoruz şeker şeker var mı bayramınız mübarek olsun diyoruz o da billur tabakta şekerleri uzatıyor. Biz badem şekerlerini seçerken gülümseyerek bekliyor.

Sonra o kız büyüyor evleniyor anne oluyor. Yemek yapıyor ev temizliyor çocuk bakıyor birde üstüne bağa bahçeye işe gidiyor.

Görmüştüm işe gittikleri bahçeleri o denli güzeldi ki . nizamla ekilmiş çilek bahçeleri. Güneş o denli güzel batmış bulutlar o kadara ahenkle süzülmekteydi ki. O anın içinde sonsuza kadar kalmak istedim. O bahçenin önünde boylu boyunca durmak ve o bahçenin sonsuz güzelliğine şahit olmak istedim.

O bahçeye gitmiş kadın. Yevmiyeye. Kocası ne bileyim bir sebepten kızmış gitme oraya demiş. Gidersen seni öldürürüm demiş dediler. Çok önceden bile öldürme planı yapardı dediler. Aslında adam boşa sıkmış ama kadın düşerken elindeki bıçak önemli bir damarını kesmiş kan kaybından ölmüş dediler. Adam çocukları arayıp ben ananızı vurdum gidin dedenize deyin demişte dediler. çocuklar anasını çilek tarlasının ortasında kanlı bulmuşa dediler.

Bir kadın öldürüldü. Akdeniz'in en güzel bahçelerinin birinde. Kırmızı kanlar içinde.

Bir kadın öldürüldü.

Kocasının istemediği bir şeyi yaptı diye.

Bir çocuk gördü annesini

Çilek bahçesinde kanlar içinde

Bir baba kucağına kızını aldı

Ve koşarak arabasına taşıdı

kan ter içinde.

sonra ilk kez bu kadar çok yönetmen olmayı diledim. açılış sahnesinde sonsuz güzellikte bir çilek bahçesi. yakın çekimde küçük bir kız bahçede ağzından yüzünden kanlar akmış. annesi ona sesleniyor duymuyor. annesi defalarca seslenip cevap alamayınca endişeleniyor. bahçeyi boydan boya arşınlıyor. annesini görüyor otlar üstünde. gözü pek seçemeyince korkuyor kızı öldü zannedip korkuyor. sonra kız gözlerini  açıp kıkırdıyor. kadın anlıyor kanlar meğer çileğin kıpkırmızı lezzetli sularıymış. annesi oh deyip gözünü kapatıyor.

küçük bir kız annesine sesleniyor. defalarca seslenip cevap alamayınca endişeleniyor. bahçeyi boydan boya arşınlıyor. annesini görüyor otlar üstünde.  gözü pek seçemeyince çilek yedi zannedip kıkırdıyor. yaklaşınca kırmızı suların kan olduğunu görüyor. kızı  içten içe acı dolu bir ah deyip sımsıkı gözlerini kapatıyor.

Filmin sonunda da başında da gözlerini kapattıkları bir sahne birincide anne neşeli sesle gözlerini açıp kızına sarılıyor. ikincideki karanlık ayak sesleri ve feryatla bölünüyor. 

...

Bugünlerde içimde o kadar çok birikmiş göz yaşı var ki. Bu cinayet dedemin vefatından iki gün önce oldu. İki gün sonra vefat etti. Dedem ölünce onun sadece dedem değil babam da arkadaşım da olduğunu fark ettim. Onu hatırlamak içimi acıtıyor. Anneannemin ilk eşi gölde boğulmuş cenazesini hiç görmemiş. Hep bir yerlerden çıkıp gelecek gibiydi demişti. Ben gördüm dedemin cenazesini ama yine de hep bir yerlerden çıkıp geliverecek gibi.

....

haberlere bakamıyorum bile. soykırım soykırım diye ortalığı yıkanlar dünyanın gözü önünde soykırım yapıyorlar. canım acıyor tek savaşımız dünyadaki tüm çocuklar çikolata tattırmak olmalı. büyümez ölü çocuklar şiiri geliyor aklıma Nazım Hikmet'in

....

ablamlar geldi yeğenimde geldi. bir kedi var bizim mahallede gip gri çok güzel bir kedi. mama su verirken asla yaklaşmazdı yanıma kendini sevdirmezdi. yavruları olmuş üç tane. bugün yeğenim onlara balık verdik hiç ayrılmadı bir kaç tane daha verdik. yanımıza girdi sokuldu. aldığı bütün balıkları yavrularına götürdü kendi hiç yemedi. annelik nasıl böyle evrensel olur dedim. nasıl tüm canlılarda bu denli tezahür eder. o kedi öyle yiğit geldi ki gözüme. çünkü biliyorum kişiliğinden ödün verip sokuldu bize. sonra balıkları anneannemlerde pişirdik. annemle dalga geçtim erkek kardeşim çok sever balığı. ne  zaman o olmadan balık yesek üzülür. ay keşke A. da olsa der. bende anneme takıldım biraz yemek bitince kılçıkları eve götürebilir miyiz dedim. annem güldü senin yaptığınla benim yaptığım arasında hiç bir fark yok dedi. güldüm. herkes sevdiğine balık taşıyor.

6 Mayıs 2023 Cumartesi

Aganta Burina Burinata!

 


(Resim internetten öyle hoş ki bakmaya doyamadım)

Aganta burina burinata!

Uzun zamandır yazmamanın verdiği mahcupluğu üzerimden atabilirsem şayet anlatacak çok şeyim birikti. İlk olarak martın sonunda ailece çok zor dönemlerden geçtik. Hala bazı şeylerin etkisi geçmemiş olsa bile sanırım köklü bazı değişiklikler ve kopmalar oldu ve hala olmakta. Yüksekçe bir dağdan bir taş yuvarlanmaya başladı. Nerede durur önüne neyi katar götürür bilmiyoruz. Zaman gösterecek.

Sonra tam zamanlı bir işe başladım. Nefes alacak vaktim kalmadı. Paramla odamı dekore ettim, biraz birikim yaptım. Uzun zamandır almak istediğim kitapları aldım. Bahar gelince hiç almadığım kadar kıyafet alasım geliyor. Sanki bende bir çiçeğim de diğerlerinden geri kalmak için en hoş taç yapraklarımı takınmam gerekiyor.

Yakın zamanda Halikarnas Balıkçısı'ndan Aganta Burina Burinata'yı okudum. Bu kadar kıymetli bir kitabı geç okumanın verdiği üzüntü bir yana yeni bir yazar keşfetmenin verdiği neşeyle bu yazıyı yazmaya başladım. Deniz aşkı bambaşka bir şey. İnsana nasıl yaşayacağım ey deniz senden uzak dedirten bir şey. Hakikaten sadece yazın değil kışında severek ve aynı istekle gidiyoruz denize. Kenarına oturmak o sonsuz maviliğini seyre dalmak öylesine hoştur ki.

Kitap karakteri bir çocuk olunca daha bi seviyorum. Yaşamla ilk karşılaşmasını, afallaması; gayreti,kederi. Hepsi öylesine çekici geliyor ki. 

Kitabın kapağı daha göz alıcı ve gençlerin dikkatini çekecek türde yeniden tasarlansa keşke. Ortaokulda okul kütüphanemizde Halikarnas balıkçısının kitapları vardı seri olarak. Ama kaç kere elime alıp alıp bırakmıştım. Bir türlü okuyasım gelmemişti. Şimdi de pek bir albenili gelmese bile çok sevdiğim Karavandaki Adam kanalının tavsiye listesinde gördüm. Hemen o listeyi radarıma alıp okumaya başladım. Liste için tık Okuyunca yazarın dili kullanışı, benzetmeleri; tasvirleri, karakterleri öylesine etkiledi ki beni. 

Hep bir yatımın yahut en azından bir balıkçı teknemin olmasının hayalini kurdum gizliden gizliye. Sonra buna neden bu kadar uzak bir şeymiş gibi bakıyorum ki dedim. Geçen yıl ki öğrencilerimizden birinin annesi tekne ustasıydı. Kadının kokusu teni bile başka gelirdi bana. Kitapta insanların kimisinin deniz insanı, kimisinin toprak insanı olduğunu okuyunca onu hatırladım. Ne diyordum. Çokta uzak bir fikir değilmiş aslında. Zaten internetten satış işlerini güzelce bir rayına oturtayım baya rahatlayacağım. 

Aslında almak istediğim ilk şey şöyle su yeşili yahut kıpkırmızı bir Vespa almaktı. Pasaportumu alıp en azından akdeniz kıyılarına sefer etmekti. Ah hayal kurmak ne hoş bir şey. İnsanın içi bile cıvıl cıvıl oluyor. Bir ara artık hayal kuramaz olmuştuk. Ama içimde bir ses Güzel günler göreceğiz diyor. Orhan Veli de derdi ''Güzel günler göreceğiz, Suda yüzen karpuz kabuğu misali.''

Eğer sıkılmazsam yaz hedefim Halikarnas Balıkçısı'nın kitaplarını okumak. Mayıs bitene kadar da listemdeki kitapları okuyacağım. Gezme planlarımda ülkemdeki Akdeniz kıyılarını görmek, su altı dalışı yapmak. Yamaç paraşütü yapmaktan üzülerek vazgeçtim. Çünkü lunaparkta ki 360 derece dönen alette bile kendimden geçtim. Gerçi belli olmaz son dakika kararıyla yapabilirim. Ama bu yaz okulda olmadığım yahut tam zamanlı çalışmadığım ilk yaz olacak. Tabi haziran ayı boyunca staj yapacağım ama olsun ziyanı yok onun içinde heyecanlıyım. 

Ah ne güzel hayatımı böylesine kaygısız ve belirsiz geçirmek. Sürekli yarın yarın demekten bıktım usandım. Güzel hayaller kurup, onları durmadan silip ağartıp  yalnızca onlara doğru yürüyeceğim. Ne toplummuş ne beklentiymiş kimin umrunda!


9 Ocak 2023 Pazartesi

Modern Zamanların Cadı Kazanı




ruhum delik deşik oluncaya kadar taşıdım şiiri çığlık oluncaya kadar taşıdım artık taşıyamıyorum bu kutsal emaneti ruhum taşıyamıyor artık bu şiiri


Geçen hafta Haydar Ergülen'in şiir kitabını okumaya başladım. Ondan okuduğum ikinci kitaptı ve çok severek okuyordum. Derken internette bir araştırayım dedim. Ekşi sözlükte ''beceriksizlerinde şiir yazabileceğinin kanıtı'' tabirince bir yorum vardı. Ekşi'nin yorum kültürü malum. Sonradan twitter'ın açılmasıyla kitlenin bir çoğu o mecraya taşındı. Ama hakkını vereyim eski entrylerde ciddi anlamda kaliteli bilgiler ve yorumlar var.
Eskiden kurulan cadı kazanları her yeni bir gün sosyal medyada yeniden kuruluyor. Nerede bir güçsüz birisi varsa alıp atıyorlar. Taha diye yemek yapan Hataylı bir çocuk vardı. Bu kadar meşhur olmadan önce bir kaç videosuna denk geldim. Gerçekten zor koşullarda çabalaması beni etkilemişti. Geçen Armağan Çağlayan’ın YouTube kanalına konuk olmuş. Garip hissettim videosunu izleyince. Muhteşem Gatsby geldi. Onun ilk cümlesi zihnime kazınmıştır. 'Toy çağımda bir öğüt vermişti babam, hala küpedir kulağıma. 'Ne zaman' demişti, 'birini tenkide davranacak olsan, hatırdan çıkarma, herkes senin imkanlarında gelmemiştir dünyaya!"
Neyse ekşide okuduğum yorum beni kızdırdı. Hiç bir dayanak göstermeksizin bir yorum yapılması o kadar mantıksızdı ki.Ama işin ilginç yanı o yorumu okuduktan sonra dikkatimi toparlayamadım ve kitabı okurken üzerime bir kara bulut çöktü. Okuduklarım bir tatsız gelmeye başladı. Zihin süzgecim bu kadar çabuk bulanıyor mu diye hayıflandım kendi kendime . Bilmiyorum ama garip bir deneyimdi açıkçası. Sonra aklıma Pantene ödül töreninde yaptığı konuşma yüzünden konuşulan Pınar Deniz geldi. O ödül konuşmasını görünce kadını tonlaması hareketleri çok yapmacık gelmişti açıkçası ve bende seviyeli bir eleştiri yapılan bir tweet'i beğendim. Sonra konuşmasının Rihanna'nın konuşmasında alıntı olduğu söylendi vs. Sonra yazılan tweetleri görünce bir farklı hissettim. Bir önce ki ile kesinlikle aynı değildi yorumun havası. Bir zorbalık, bir yerden yere vurma vardı. O ekranın içinden, o yazıdan o hissi o kadar kuvvetli hissettim ki. Bir kaç gün sonra önüme Pınar Deniz'in yurtdışına taşındığı haberi çıktı. Bir garip hissettim. Küçücük bir kartopunun nasıl devasa bir yığına döndüğünü izlemek garipti. Ama sosyal medya Fred'un söylediği alt benliğimizi ortaya çıkaran bir yer. İnsanlar en karanlık yönlerini alelade seriyorlar göz önüne. Ruhlarında besledikleri zehirli okları diğerlerinin derilerine geçiriyorlar. Yine de Freud yaşasaydı nasıl tweetler atardı merak ediyorum.
Osamu Dazai'nin yeni bir hamlet kitabını okuyorum. Shakespeare'in kitabını daha önce okumadığım için iki kitabı karşılaştırmıyorum. Bu kitabı başlı başına bir eser olarak değerlendiriyorum.(devamı sonraki yazıda…)

17 Kasım 2022 Perşembe

Hastalandım da duruldum


Kafka, insan vücudundaki karanlığı görmüştü yalnızca, ışığı, aydınlığı gözden kaçırmıştı.

Neredeyse bir aydır o hastalık senin bu hastalık benim geçti. İlk başta regl sancısı ile birleşmiş mide bulantısı. Ardından iki haftalık soğuk algınlığı ardından tekrar mide bulantısı kusma. Resmen kasıma gireli gözümü açamadım. Fırtınalı bir gemide seyir halinde gibiydim. Birde üzerine vizeler ders çalışma, sınava gidip gelme stresi derken daha bugün gözlerimi açabildim. 

Kitap okumaya haliyle biraz ara vermiştim. Dün Nilgün Marmara'nın karalamalarından oluşan bir kitap okudum. Diğer eserlerini okumak için can atıyorum. Japon edebiyatı okuma serüvenim devam ediyor. Ardı ardına bir ülkenin kitaplarını okuyunca kafanda o ülkeyle ilgili bir fikir oluşuyor. Bu benim çok hoşuma gidiyor. Yahut bir yazarın kitaplarını peşi sıra okuyunca o yazarın tekrar eden karakterlerini görüyorsun. Diline o kadar aşina oluyorsun ki.

Geçenlerde kitapevine gittim. Uzun zamandır internetten kitap aldığım için kitapçılara gitmeyi çok özlediğimi fark ettim. Ama fiyatları görünce şok oldum. Bir kurgu dışı kitap 140 lira. Bir roman 70 lira. Nasıl böyle olabilir şok oldum. Gerçekten fiyat algımızın alt üst oluşundan mı yararlanıyorlar diye düşündüm. Eskiden uygun kitaplar bölümünde 10 liraya kitaplar olurdu. Bu kez uygun kitaplar bölümü 70 liraydı. Çok komiğimi de gitti. 

Bir ara sürekli belgesel izliyordum. Sonra bir şeyler girdi araya. Bir yıl oldu hiç izleyemedim. Yeni yıla girmeden şöyle güzel bir belgesel listesi hazırlamak istiyorum. 

Güz döneminde yazılmak istediğim halk eğitim kurslarına yazılamamıştım. Onlara yazılmak istiyorum.

Şu anda kitaplığımda okunmayı bekleyen 20 ye yakın kitap var. 10'u Japon edebiyatından. Diğerleri kurgu dışı eserler genelde. Yeni yıla onları bitirip yine set halinde bir ülkenin kitaplarını almak istiyorum. 

Kendime bir gün seçtim. Salı günü. Bir tatlı birde yemek deneyeceğim her salı. Yemek konusunda B1 seviyesine gelmek en büyük arzum. Arkadaşım perşembe günleri bir sosyal yardım kuruluşu için tatlılar yapıyor. Gel beraber yapılım hem de öğrenmiş olursun dedi. Çok eli lezzetli birisidir. Bir seneye önce babası vefat etmişti. Çok sarsıldılar. o toparladı ama annesi toparlayamadı. Tüm evin yönetimi, kiracılarla ilişkileri vs ona kaldı. Başka çok zorlandı yavaş yavaş toparladı.  Mantığı çok ağır basan biri. Ne zaman ikileme düşsem göremediğim taraflarını gösterir. Birde tam bir gurmedir. Tüm şehirde en güzel tatlılar nerede, nerede dondurma yenir, hangi fırının ekmeği lezzetlidir tek çırpıda sayar. Onunla yeni tatlar denemeyi çok mu çok seviyorum. Yeni yıl gelmeden birde onunla buluşmak istiyorum.

Geçen sınav için il merkezine gittim. Kantinde otururken yan masada bir kız vardı. Uzun uzun baktım. Bir türlü çıkaramadım. Sonra o bana seslendi. Lise zamanlarında çok mu çok yakın olduğum bir arkadaşım şok oldum. Onu tanıyamamak bir garip hissettirdi. Üniversitede bir ayrıldı yollarımız bir daha denk gelmedi. Aslında biz liseden arkadaşlarla buluştuk çokça ama onun işi şehir dışında olunca hiç katılamadı. En son 3 sene önce görmüşüz birbirimizi. Çok garipti. Aslında hala onu o zamanki kadar sevmeme rağmen bir şekilde bir araya gelemedik. 

Gerçekten de yaşamımızı bazen tesadüflerin şekillendirdiğini görüyorum. Çok sevmeme rağmen uzak düştüğüm bir arkadaşımla bağlarım koparken aynı işte çalıştığım yahut aynı ortamı paylaşmak zorunda kaldığım biriyle sıkı fıkı olabiliyorum. 

Öyle işte. Kasım bitmeden şöyle sonbahar uygun bir piknik yapmak istiyorum. Sararmış yaprakların arasında dumanı tüten çayımla. Bu aralar midem hassaslaştı kahvede içemez oldum. Oysa karamelli kahve bile almıştım. Neyse artık o başka bir mevsimin düşünde bana eşlik eder.

31 Ağustos 2022 Çarşamba

Zamanın Gürültüsü

                



  Ruh üç yoldan biriyle yıkıma uğratılabilir: Başkalarının size yaptıklarıyla, başkalarının kendinize karşı yaptırttıklarıyla ve üçüncüsü, kendinize bile isteye yaptıklarınızla. Tutulacak herhangi bir yol ye­terliydi; gerçi eğer üçü birden bir araya gelirse, sonuç karşı konulmaz olurdu.

-Zamanın Gürültüsü, Julian Barnes

Ağustosun son günü bu demek oluyor ki artık hükmen de olsa yaz bitti. Her mevsimi bir şekilde kucaklamayı öğrensem bir türlü kış mevsimi sevemiyorum. Sırada ki mevsimin sonbahar olduğunu anımsayınca kalbim sıcacık oldu. Sonbaharı çok seviyorum. Yaşasın sonbahar geliyor. Dökülen solgun yapraklar, çiseleyen yağmur. Şu yaşıma kadar alıp kahvemi elime yağmuru izlemedim hiç. Yağmur eşliğinde ders çalışmadım, işe gittim. Ama hiç bir şey yapmadan başlı başına bir yağmur seromonisi yapmadım. Yapmak istiyorum.

24 yaş listemden bazı maddeler eksildi. En önemlisi istifa etmekti. Gittim verdim geldim. Geldim, gördüm, yendim hesabı. Ablamlar gelene dek biraz nefes almak istiyorum. 

Bu ay okuma açısından verimli bir aydı. Hem sesli kitap dinlemeye başlayıp hem de e-kitap okuyunca bütün zamanlarım kitaplarla geçti.

Okuduklarım-
Bir Katilin Güncesi- Kim Young-Ha
Bu yıl içerisinde okuduğum kitaplar arasında en sevdiğim kitap oldu. Açıkçası kitaptan bir beklentim yoktu. Ama bir anda kendimi bir büyünün içinde buldum adeta. Artık ömrünün son demlerini yaşayan ve demans hastalığı ile mücadele eden bir katilin güncesini okuyoruz. Katilin yaşamda ki yegane varlığı kızına güzel bir yaşam bırakma çabasını izliyoruz. Kitabın beni içine çekmesinin bir sebebi de şiirle ilgili kısımlardı. Bir anda cani bir katilin bir şiir dizesinden etkilenişini şaşkınlıkla izliyor insan. Özellikle Nietzsche alıntıları deyim yerindeyse bu kitap için yazılmış gibiydi.

Normal Olmak Varken Neden Mutlu Olasın- Jeanette Winterson
Rasgele okumaya başladığım bir kitaptı. İngiliz bir yazarın otobiyografisiydi. Oldukça katı misyoner bir aileye evlat edinilişi, durmadan kendini arayışı, kaybedişi, tekrar buluşu kitaplara olan tutkusu hoşuma gitti. Ama bazı yerlerde çeviri kaynaklı mı bilmiyorum bazı  cümleler çok alışageldik, sanki hep duyduğum türden cümlelerdi.

Anılar ve Yanılsamlar- Jim Carrey
Hollywood'un tanındık simalarından Jim Carrey'nin yaşam öyküsünü kurguyla birleştirdiği garip kitap
Bu kitap ile ilgili fikirlerimi bir önceki yazımda söylemiştim. Beklentilerimi karşılamasa bile ilginç bir deneyim oldu.

Haysiyet- Ece Üner 
Tv muhabiri Ece Üner'in kadın cinayetleri, para ile ilişkimiz, pandeminin getirileri ve götürüleri gibi gündelik mevzular hakkında yazıların olduğu bir kitap. Açıkçası yayın evi pek sevmediğim bir yayın evi olunca afalladım. Ama Ece Üner'i bir youtube röportajında izlemiş ve sevmiştim. Kitabı pandemi sürecinde çıkması sebebi işle yer yer kitabı okumaya geç kalmışım gibi hissettim. Çünkü pandemi ile ilgili kısımlar fazlalıktaydı ve pandemi hakkında ne okumak ne konuşmak istemiyorum. Onun dışında özellikle para ile ilgili bir anekdot çok zihin açıcıydı.

Maria Montessori- Micheal Pollard
Kitap İtalya'nın ilk kadın tıp doktoru ünvanına sahip ve günümüzde anaokullarında oldukça yaygın bir şekilde yöntemlerini kullandığımı Maria Montessori'nin yaşam öyküsünü anlatıyor. Oldukça güzel resimlere ve alıntılara yer verilen kitap derinlemesine olmasa da oldukça faydalı bilgiler sunuyor. Serinin diğer kitaplarını okumak için can atıyorum.

Ouitlers- Malcom Gladwell
Kitabı gerçekten çok sevdim. Kıvılcım Anı kitabından sonra her sayfasını hayretle okuduğum ilk kitaptı. Gerçekten daha önce hiç duymadığın bilgiler vardı. Ciddi anlamda kafa açıcıydı. İsmi gibi başarılı insanları diğerlerinden ayıran nedir? Neden bazı ülkelerde daha çok uçak kazası yaşanır? Neden uzak Doğu diye isimlendirilen Japonya, Çin gibi ülkeler matematikte daha iyidir? gibi sorulara cevaplar var. Kitabı okuyunca özellikle uçak kazaları ve matematik ile olan bağlantısından ötürü dil bilimi ile ilgili daha çok şey öğrenmek istedim.

Zacharıus Usta- Jules Verne
Jules Verne'nin bu kadar dini görüşü olduğu hakkında fikrim yoktu. Çocukken koyu bir fanıydım. Galiba bazı sevgiler dönemsel oluyor. Kitabın genel havası mı, yoksa benim ruh durumum mu etkiledi bilmiyorum ama yer yer okurken içim daraldı. Bir saat ustasının yaptığı saatlerin teker teker bozulmaya başlaması, onun boğucu kibri ve peşi sıra gelişen olayları anlatıyor.

Mor İnek- Seth Godin
Kitabın ismi ilgimi çektiği için okumaya başlamamıştım. Pazarlama hakkında bir kitap olduğunu bilmiyordum. Pazarlama stratejileri üzerine yazılmış bir kitap. Her bölümün sonunda örnek yaşanmış bir marka hikayesi yer alıyor. Yabancı bir yazar tarafından yazıldığı için markaların çoğunu tanımadığım içim yer yer kitaptan uzaklaştım. Fakat dünyaca ünlü markaların stratejilerini okumak güzeldi. Hele aralara serpilen küçük ama mantıklı tespitler çok hoşuma gitti. Bakınız: Siz bir düşünce değilsiniz. Dolayısıyla bir düşüncenin eleştirilmesi sizin eleştirildiğiniz anlamına gelmez.



26 Ağustos 2022 Cuma

Beceri İstifi




Bir süre içime kapandım, ama önemli bir şey fark etmiştim: Dışarıda olan her şey, istendiği an sizden alınabilir. Bir tek içinizde olanlar güvendedir.

Normal Olmak Varken Neden Mutlu Olasın, 
Jeanette Winterson

Merhaba. Bugün iki yıllık iş hayatı deneyimimin sonuna geldim. Güzel olan vedalaşırken herkesin güzel bir şekilde vedalaşmasıydı. Çok fazla güzel anı biriktirmesem de oldukça  fazla deneyim biriktirdim. Belki dönüp hatırlamak isteyeceğim pek fazla şey yok ama bana çok fazla şey kattığı bir gerçek tabi ki.
Uzun zamandır kendimi eksik gördüğüm konulara yönelmek istiyorum. Hevesliyim. Mutluyum. 
Beceri istifi diye bir şey var. Farklı alanlarda olan yeteneklerimizin karışımı ile yaptığımız işi daha iyi ve diğerlerinden ayırt edici şekilde güzel yapıyoruz bu sayede. 
Yaşam garip espiriler yapıyor. Tam okuldan çıktım annemlerin işleri düzeldi derken babam yine kendini bir işe attı. Bir borcu yakamızdan atmadan başka bir borcun içinde buluyoruz kendimizi. Kazandıklarımız borç ödemeye gidiyor. Neden diyorum gezmeyeceksen, görmeyeceksen, mutlu huzurlu geçmeyecekse günlerin ne önemi var bu işlerin. Biz dinlenmeyi bilmiyoruz. Durup baltayı bilemeyi. Derin bir nefes çekip ailenle güzel vakit geçirmeyi. İzmirli bir arkadaşım var her yaz Türkiye'nin farklı bir kısmına seyahate çıkıyorlar. Bu yıl Ağrı'ya gittiler. Yahu bir Ağrı diyip geçiyoruz ama oralarda bile neler neler varmış. Gördükçe gözüm gönlüm açıldı. Ne güzel memleketim dedim. Yer yeşil gök mavi...
Babamın batırdığı kaç iş var sayamam. Onun mesleği iş batırmak ve borca batmak. Bizde bir bataklığın kıyısında onun yüzünden üstü başı balçık olan sazlar gibiyiz. O pis kokusundan ve boğuculuğundan habersiz. Bizde hiç kopmayacak bağlarla bağlanmışız. En çok anneme üzülüyorum. Bir yerde ben yaşamı ondan ayıracağım ama annem bunu asla yapmaz. Kaç kere boşanmak gündeme gelse de olmaz dedi. Bir dul kadına neler denir neler yaşar bilmiyorsun dedi. Bir yeni kıyafet giyse kime giyindi derler, bir yere gitse kime gözüktü derler. Şimdi en azından rahatça gezip, yaşıyoruz dedi. Garipti. Yaşamın bu kadarı ile yetinmek zorunda kalmak. Bir kaç kez taşınırız buradan desem de annem babam burada dedi.
Artık bunları düşünmeyi bıraktım. İnsanların fikirlerini değiştirmeye uğraşmaktansa kendimi geliştirmeye uğraşırım daha iyi. Etki alanımda olmayan şeylere enerjimi vermek istemiyorum.
Gelecek hafta ablamlar geleceği için musmutlu hissediyorum. Bu hafta biraz temizlik ve hazırlıkla geçecek olsa bile öyle tatlı geliyor ki bana. Bayram öncesi ninelerin hissettiği duygu bu olsa gerek.
Bir de bir iş başvuruna hazırlanıyorum. Freelance olan bir iş. Birinden çıkıp birine atlamayacağım tabi ki ama sevdiğim ve uzun zamandır devam ettirdiğim bir hobimi düzenli bir gelire dönüştürmeye niyetim var. Ha birde kendimi çok yetkin hissetmesem bile çizime başladım. Sürekli en iyisini yapamadığım için kendimi sabote etmeyi bıraktım. Bu ne kadar güzel bir şeymiş.
 Bu hafta öğretmen arkadaşlarımla okuldan ayrılsam bile düzenli görüşmeye devam etmek için bir kitap kulübü kurduk. Bu ay okuyacağımız kitap gazap üzümleri.
Birde istifa ettiğime göre bir maddeyi daha yerine getirmiş oluyorum(bakınız 24 yaşım bitmeden yapılacak 24 şey)
E kitap sitesinde gezinirken çok basit bir ismi olsa bile ilgimi çeken bir kitapla karşılaştım. Kitabı okumaya başlayınca onun bir yazarın anı kitabı olduğunu keşfettim. Anı kitaplarını okumak çok mutluluk veriyor bana. O kitaptan bir kaç alıntı ile yazımı bitiriyorum.
Mutlu günleriniz olsun.

Yazma biçimimin böyle olmasının nedeni de muhtemelen şu:
Parçaları, kırpıntıları biriktirmek, sürüp giden bir anlatı tarzından bir türlü emin olamamak. Eliot ne diyor? Bu parçacıkları payanda olsun diye enkazımın kenarına yığdım...

Annem elimin kitaba değmesini istemiyor du. Kitapların içine balıklama dalacağım aklına bile gelmedi - saklanmak için kendimi onlara hapsedeceğim de.

Ben yaralanmıştım ve çok önemli bir parçam yok edilmişti - benim gerçekliğim buydu, hayatımın olgulari; ama olguların öteki tarafında olabileceğim kişi, hissedebileceklerim duruyor du ve ben bunun için gereken sözcüklere, imgelere, öykülere sahip olduğum sürece, yitip gitmeyecektim.

Normal Olmak Varken Neden Mutlu Olasın, 
Jeanette Winterson





 

14 Ağustos 2022 Pazar

Anılar ve Yanılsamalar


“Bir gün,” dedi muzip gülüşüyle. “Bir gün, eğer yeterince uzun yaşarsan, seni unutanların hatırlayanlardan çok daha fazla olduğunu göreceksin. Belki bir benzinlikte. Belki kahve alırken. Seni tanıyanlar bile eski fotoğraflardan tanıyacak. Büyük unutuluşa teslim edileceksin ve özgür olacaksın.”


 Vay canına ağustos başladı bitiyor bile. Bir garip hissediyorum. İş yerinden ayrılmama son 2 hafta kaldı. Alışmak farklı bir olgu. Bir şey seni mutlu etmese rahatsız hissettirse bile ona bağlanıp, alışkanlık kazanabiliyorsun. Bu yüzden içimde garip bir nostaljik duygu var. Ama bu duygunun bir yanılsama olduğunun farkındayım. Ormanda hep yürünen bilindik yoldan gidersen yeni bitki türleri keşfedemezsin. O yüzden bu kez daha önce yürümediğim yoldan yürümek ve risk almak istiyorum. Bu aralar okuma modum çok iyi. Haftada 3 kitap okuyabilecek bir zihne sahibim. Bazen iş yerinde can sıkan şeyler oluyor. Eskiden olsa canımı sıkar modum düşerdi. Ama şimdi ayrılacağımı bildiğim için bir boş vermişlik var. Beni etkilemiyor o yüzden. Garip olan bu. Her zaman olayları bu kadar sakin karşılasam belki işime devam ederdim bilmiyorum. Neyse heyecanım son zamanlarda yerini endişeye bırakmıştı ki güzel bir haber aldım. Ablamlar bir buçuk yılın ardından geliyorlar hem de benim işten ayrıldığımın ertesi haftası. Annem de işten ayrılmamın ertesi gününe bir seyahat planladı. Kendimi çok daha iyi hissediyorum.

Çünkü ister istemez çok fazla kişinin olumsuz yorumuna maruz kaldım. Kendilerince haklı olsalar bile beni oldukça mutsuz hissettirdiler. Çok sevdiğimiz bir iş arkadaşısın ayrılmaman için ne yapabiliriz dediler. İş yemeğini asmak için hastayım dediğim de oldukça iyi bir şekilde ilgilendiler. Şimdi yaz planları adı altında denize gidiyoruz ve birlikte vakit geçiriyoruz. Gerçekten güzel bir ilişki gelişti aramızda. Bu durum aldığım kararı etkiliyor tabi. 

Geçenlerde gelecekte olmak istediğiniz kişi olmanızda en büyük engel ne diye bir soru okudum. Düşününce tek bir cevap buldum yapamayacağımı düşünmem tabi ki. Yalnızca bir düşüncenin beni bu şekilde engellemesi acaip saçma geldi. Daha sonra bir dizi izlerken karakter olmak istediği çizerlikten aynı benim gibi yapamayacağını düşündüğü için vazgeçiyor. Bir yabancı da ona  'Yapabilecek miyim?' diye sorma ''Yapmak istiyor muyum?'' diye sor diyor. Çok hoşuma gitti bu. Önemli olan bu yapmak istiyor muyum? önemli olan bu.

Geçen hafta ünlü oyuncu Jim Carrey'in anılar ve yanılsamalar kitabını okudum. Kitap beklediğim gibi değildi. Onun bir günce yahut hatıralarla dolu bir otobiyografi olmasını beklerken karşıma acaip bir kurgusu olan daldan dala zıplayan bir kitap çıktı. Kitapla ilgili en beğendiğim şey ismi ve içeriğinin uyumuydu. Bir kısmı anı bir kısmı uydurmaca yanılsamlar olan kitabın, hangisi anı hangisi gerçek çözmeye çalışmak ve bunu hiç bilmeyecek olmak çok hoşuma gitti.

Umarım kalan azıcık yaz günleri musmutlu geçer.

Ben bu yaz deniz kaplumbağaları gibiydim. Her hafta sonu denize gittim. Hafta içi iş arkadaşları ile gittim. Hafta sonu işimiz olduğu zamalar akşam gittik ve denize gece girdik. Gündüz sonsuz bir huzur olan deniz geceleyin ilk başta çok korkunç ve beni yutacak bir canavar gibi geldi. Ama suyun ılıklığı, sahilin sakinliği, yalnızca dalgaların sesini duymak, sahildeki ışıkların sudaki yansımaları her biri muazzamdı.



31 Mayıs 2022 Salı

Rüzgar gibi geçti Mayıs

*Ben bir dünya değilim, ya da bir dünyanın uzantısı değilim.
Bir rüzgar gibi geçti gerçekten mayıs. Karne ayından önce olduğu için oldukça yoğun bir zamandı. Geziler, şenlikler, finallerdi birde 4 günlük İstanbul gezisiydi derken ancak şimdi yazabiliyorum hafta anatomisini. Eteklerimde o kadar çok şey birikti. Konuşacak, anlatacak ve çokca kafa yoracak.
İlk olarak İstanbul gezisi çok güzeldi çok deneyim kazandım. Hint yemekleri yedim. 1 saat  sırada bekleyip Bubble Tea'nin tadına baktım. İtalyan Mutfağından parmesan tekerleğinde Alfredo yedim. Makarna yapma tutkumu perçinledi. Bir sürü yere gittim. Ama zannettiğim gibi alışveriş yapamadım. Cidden herşeyin fiyatı artık her yerde aynı. Hiç bir yerin özelliği kalmamış diye düşündüm. O yüzden en iyisi paramı gezmeye vs harcayayım alışverişi internetten yaparım dedim. Uzun zamandır kendimi kütüphane ile dizginlesem de artık tamam. Önümüzde ki hafta bir sınavımı daha verip yaz için kitap alımına başlayacağım.
Başka, başka. Aslında bir deneyim daha kazandım. Bir arkadaşımın aracı olması ile bir oğlanla tanıştım. Çok kafanız uyar dedi. Bence tam senin istediğin gibi dedi. Cidden oğlanın özellikleri, kariyerleri istediğim gibiydi. Gel gör ki buluşup konuşunca içi boş bir kukla ile konuşurmuş gibi hissettim. Hani Şu alışveriş merkezlerinde olan kendi oyuncaklarını tasarladığın yerler olur. Orada oyuncağın kıyafetini rengini ayarlar en son içini pamuk şeker makinesine benzeyen bir aletle pamukla doldurursunuz.  Öyle hissettim. İlk kez görüştün biraz konuşunca geçer vs deseler de olmadı. Omzumda bir yükmüş gerçekten. Herkes olur olur bu iş dedi. Küçük yer burası müdirem bile duymuş. Kıvrandım durdum. Böyle görünüşte bir sıkıntı yok ama neden içsel olarak bir şeyler eksik diye. Aman neyse ki sonra bir şekilde olmadı. O kadar rahatladım ki.  Annemler üzüleceğim zannetmiş. Şu kadar üzülmedim aksi gibi içimde gelecek ile ilgili bazı kararsızlıklar geçti. Kariyerimde ilerlemek istediğimi anladım. Çocuklara öyküler kurup anlatırken yazsana öğretmenim bunları dediler. Biz okuruz dediler. Ne güzel şey Şeymili Baykuş öğretmenin dili dediler. Oh dedim. Oh işte yaşam bu. Bir şeyler yaparken içinde  zerre şüphe olmaması. Bir podcastte diyordu. Eğer içine minnacık bile sinmeyen bir şeyi yapmazsan yaşamın çok güzel olur diyordu. Oh ne doğruymuş.
İşte bu mayısta böyle geçti. Yaz için heyecanlıyım. Hoş geldin Haziran. Hoş geldin yeni yaşım. Hoşgeldin yeni güneşli günler.
Yıllar yılı beni yozlaştırdığını düşündüğüm şehrimi içten içe daha bir sevmeye daha bir bağlanmaya başladım. Artık arkadaşlarımla başka başka kafelerde buluşuyoruz. Bu da dışından beğenmeyip içine girince bayıldığım bir kafeden minyatürler.

Şehri bölen ırmağı gören arkadaşım burası küçük Amsterdam dedi. Al sana yüzyılın algı değişikliği.

*Whitman'ın okuduğum ilk şiir kitabıydı. Bazı yerlerinden pek bir  şey anlamasam da çok sevdim.
 Ben bir dünya değilim, ya da bir dünyanın uzantısı değilim. Çok nihilist bir cümle gibi geliyor kulağa ama ben çok sevdim. Beni içine çekti. Böyle güçlü bir cümleymiş hissiyatı verdi.

 

9 Mayıs 2022 Pazartesi

Gurur ve önyargı



Gözlerini kapatır düşünde Böyle görür bir şehrin itirafını

 Ben küçükken Hugo ve Tolga abi gibi yahut Kasaba gibi telefonla aranarak oynanan interaktif oyunlar meşhurdu. Bizim evimizdeki ev telefonu tuşlu değil çevirmeliydi. Yine de bir keresinde annemden yalvar yakar izin alıp aramıştık. Fakat hat bir türlü düşmedi. 

bazen yaşamımın bazı anlarında kendimi bir bilgisayar oyunun içindeymiş gibi hissediyorum.  Yapmaktan kaçındığım şeyleri yaptığımda yeni bölümün kilidi açlmış gibi hissediyorum. Mesela iş yerinde konuşmadığım bir kız vardı. Onu tanıdığım ilk süreçte işe giderken yolda karşılaşmıştık. İş yerine bir sokak kalmıştı. Yanına gelip beraber yürüyelim mi demiştim. Yok ben kendim yürürüm demişti. Öyle olunca bende kıza gıcık olmuş bir daha yaklaşmamışım. Ara sıra konuşsak merhabalaşsak bile bir duvar vardı aramızda. Cuma günü ondan yardım istedim. Benim duygularım içimde ataşböceği gibidir. İçimde oradan oraya dolaşır ve gökyüzüne çıkmak için can atarlar. O an bana böyle içten yardım eden birine karşı olumsuz bir duygu beslemek istemedim. Ona tatlı bir şekilde bu olayı hatırlattım. Çok şaşırdı. O an muhtemelen beni yanlış anladığını söyledi. İçtenlikle özür diledi. Bende bir davranışına bakıp yargılamanın yanlış olduğunu söyledim. İş çıkışı  ona seslendim. Durdu beraber yürüyelim mi dedi. Tamam dedim. Birlikte yürüdük. Yolunu uzattı. Yeni bir yol keşfetmiş olurum dedi. Çok garipti. Yol boyunca konuştuk. Konuşurken keyif aldım. İçimde ki def küflü kara tabular çatırdadı. Yeni bir karekterin yol haritasını açmışım gibi hissettim.

İkinci olarak ne zamandır köye gitmiyordum. Dedem ve babaannem vefat edip orada da sevdiğim biri kalmayınca yolum düşmedi. Bugün babamın halasının yemeği vardı. Baya yaşlı bir nine. Almanya'da yaşıyor. Bayramlarda gelir. Kopmuş aile bağlarını dokur gider. Bu sene büyük çaplı bir girişimde bulundu ve kendi torunlarından tutun kardeşlerinin çocukları dahil bir sürü kişiyi çağırdı. Normalde o kadar yolu çekmezdim ama merak ettim akrabaları. Gittim iyi ki gitmişim. Bu kez yeni bir mekanın kilidi açılmış gibi hissettim. Köyü gezdik, papatya topladık, akrabalarla hoş sohbet ettik. Gerçi sohbet ne kadar hoştu tartışılır. Kadınların yüksek sesle konuşmalarından, bin yıllık meseleleri dökmelerinden başım ağrıdı ama olsun. Herkesten öğrenilecek bir şey var. Hiçte sevmediğim bir kadın  tarla kavgası yapan amcalarımı anlattı. ''küçücük bir köy ama ne savaşlar dönüyor aklınız şaşar.'' dedi. Bu cümle hoşuma gitti. Harita bir nokta bile değil o köy. Torosların ev sahipliği yaptığı onlarcasından yalnızca biri. Çoğu zaman varlığını bilenlerin bile unuttuğu bir yer. Aklıma skandallarından sonra iyice soğuduğum bir yazarın tarif ettiği köy geldi hatta üzerinde düşünürken. 

Bu hafta Ahmet Hamdi ile geçti. Suriyeli bir şairin kitabını okudum. Garibime gitti. Kafamdaki  Suriyeli tanımına uymuyordu. Şiirler çeviri kaynaklı olduğunu düşündüğüm tam bir tat bırakmadı. Ama bazı cümleler gerçekten dokunaklıydı. Nazım Hikmet'in okumadığım bir kaç şiir kitabını okudum. Şiir okumak güzel şey. Yaşamını bir şiirmişcesine yaşamak daha güzel şey.

*Adını ilk okuyunca Wattpad'in yeni nesil yazarlarından gibi bir his verse bile Asıl adı Ali Ahmet Sait Eşber olan Suriyeli bir şairdir. Günümüz Arap şiirinin en büyük ustalarından satılmaktaymış. 1971‘de İstanbul'da ilk Nazım Hikmet Uluslararası Şiir Ödülü'nü almıştır.

29 Nisan 2022 Cuma

Ben Yumaktan mıyım?


Dünyayı dolaşmak, Görmediğim balıkları, yemişleri, yıldızları görmek isterdim.. Halbuki ben Yalnız yazılarda ve resimlerde yaptım Avrupa seyahatimi.
Bugün okulda bayram havası vardı. Çocuklarla tüm okulu gezip bayramlaştık. En son müdirenin odasına gittik. Ona bir kaç şarkı söyleyip bayram lokumlarımızı aldık. Çocuklarla beraber Ptt'nin bayram kartpostallarını süsledik. Onları bir güzel zarfladık. 
Aşcı ablalardan biri sağlık nedenlerinden ötürü okuldan ayrılacağı için vedalaştık. Tam 11 sene çalışmış.  Herkes söz alıp onun hakkındaki düşüncelerini paylaştı teşekkür etti. Güzel bir programdı ama böyle bir şeyin olması hem hoşuma gitti. Hem de garipsedim. Çok sevdiğim biriydi. Gerçekten iyi kalpli, nazik ve sakin bir insandı. İşini iyi yapardı. Masallarda olan o şefkatli iyi kalpli karakterlerdendi. söz sırası bana gelsin istemedim yine de. Bazen mahirce duygularımı ortalık yere seriversem de o an tek cümle kurasım gelmedi. Bir beni oradan çıkarsın istedim. sıra bana gelince gülümsedim. Bir boşluk oldu. Birisi bir şey desin beni o andan kurtarsın istedim. İyilik perisi gelmedi.  Bal kabağı arabaya dönüşmedi. Kendim başa çıkmaya çalıştım. Bir kaç cümle kurdum bir anda tüm kelimelerim bir yerlere karışıverdi. Bilmediğim bir dil konuşuyormuşum gibi hissettim. sesim, cümlelerim çok yabancı geldi. Benden sonra geleli  ay olan arkadaşım çok güzel ifade etti duygularını. Kendimi o an karman çorman hissettim.
sanki benim beynimdeki damarlar en ufak rüzgarda birbirine karışıveren bir yünden. Yahut sürekli yıkılıp duran ahşap bir iskele. Ben daha çivileri çakmayı bitirmeden o iskele yerle bir oluyor. Tahtalar denizin dibini boyluyor. Bende elimde çekiçle bakakalıyorum. sonra tekrar aynı döngü başlıyor. Fikirleri topla, sabit bir zemine oturt vs vs. Döngü dalgalar vurmaya, güneş alçalıp yükselmeye devam ettikçe sürüyor. Bende kendimi bir deniz kenarından ziyade bir sahrada ciğerlerim kavrulurken buluyorum.
Mutluyum kardeşim gelecek Üniversiteden. Bir sürü alışveriş yaptım. Dolabı doldurdum. Öğretmen arkadaşlardan tarifler aldım. Normalde sağlıksız bulup almadığım bir sürü şeyi bile aldım. 
Bu ramazan yıllardır alışık olduğumuzdan farklı şekilde anneannemlerde sülalece kahvaltı yapmayacağız. Dedem bayramın birinci günü ameliyat için hastaneye yatırılacak. Hepimiz için buruk bir deneyim olacak.
Dün geçen yıl ki yardımcı öğretmenimin dedesinin taziyesine gittik. Her gün evinin önünden geçerdim o dedenin. Bayramlarda uğrardık. Zaten kızı çocukluğumdan beri tanırım. Onu rengi atmış ve gözyaşı tükenmiş buldum. '' O kadar çok  acı çektiğini gördüm ki ölümü o kadar sarsmadı.'' dedi.
Bugünlerde etrafımdakiler çok sinirli olduğumu söylüyorlar. Oysa uykusuz kalmamak için erkenden yattım. Açlık çekmemek için diyetimi atladım.
Galiba temiz hava almaya ihtiyacım var. Ev boyandığı için ister istemez bir boya kokusu var. İşe giderken penceleri açıp havalandırıyorum fakat tam bir çözüm değil. Annem astım olup her kokudan hoşlanmadığı için tütsü vs yakamıyorum. Bazen çocuklar güzel kokulu türlü çiçekler getirince hemen masamın üzerine saksıya koyuyorum. Keşke çiçek fiyatları ucuz olsa. Her hafta yenilense masamdaki çiçeklerim. 
Çiçek büyütme sevdasından geçeli çok oldu. İstikrarsız kişiliğim yüzünden çok çiçek kuruttum. Bir gün çiçekler canlanıp bir mahkeme kursalar beni de dava ederler. Yine de imreniyorum yeşil dolu evleri çiçek dolu bahçelere. 
Nazım Hikmet'in hiç bilmediğim şiirlerini okudum ve çok sevdim. Ne kadar zamansız şeyler. Ne kadar beni, bizi anlatırlar. Ece Ayhan'ı okudum. Fakat sevemedim. Anlamadım. Dilinin anadilim olduğundan bile şüphe ettim. Rüyalarda görüp anlamadığın garip sözcükler gibi geldi. Okudum okudum ama ne bir tat alabildim ne bir tek mana çıkarabildim. Bilmediğim bir dili okuyormuşum gibi hissettirdi.