Vay canına ağustos başladı bitiyor bile. Bir garip hissediyorum. İş yerinden ayrılmama son 2 hafta kaldı. Alışmak farklı bir olgu. Bir şey seni mutlu etmese rahatsız hissettirse bile ona bağlanıp, alışkanlık kazanabiliyorsun. Bu yüzden içimde garip bir nostaljik duygu var. Ama bu duygunun bir yanılsama olduğunun farkındayım. Ormanda hep yürünen bilindik yoldan gidersen yeni bitki türleri keşfedemezsin. O yüzden bu kez daha önce yürümediğim yoldan yürümek ve risk almak istiyorum. Bu aralar okuma modum çok iyi. Haftada 3 kitap okuyabilecek bir zihne sahibim. Bazen iş yerinde can sıkan şeyler oluyor. Eskiden olsa canımı sıkar modum düşerdi. Ama şimdi ayrılacağımı bildiğim için bir boş vermişlik var. Beni etkilemiyor o yüzden. Garip olan bu. Her zaman olayları bu kadar sakin karşılasam belki işime devam ederdim bilmiyorum. Neyse heyecanım son zamanlarda yerini endişeye bırakmıştı ki güzel bir haber aldım. Ablamlar bir buçuk yılın ardından geliyorlar hem de benim işten ayrıldığımın ertesi haftası. Annem de işten ayrılmamın ertesi gününe bir seyahat planladı. Kendimi çok daha iyi hissediyorum.
Çünkü ister istemez çok fazla kişinin olumsuz yorumuna maruz kaldım. Kendilerince haklı olsalar bile beni oldukça mutsuz hissettirdiler. Çok sevdiğimiz bir iş arkadaşısın ayrılmaman için ne yapabiliriz dediler. İş yemeğini asmak için hastayım dediğim de oldukça iyi bir şekilde ilgilendiler. Şimdi yaz planları adı altında denize gidiyoruz ve birlikte vakit geçiriyoruz. Gerçekten güzel bir ilişki gelişti aramızda. Bu durum aldığım kararı etkiliyor tabi.
Geçenlerde gelecekte olmak istediğiniz kişi olmanızda en büyük engel ne diye bir soru okudum. Düşününce tek bir cevap buldum yapamayacağımı düşünmem tabi ki. Yalnızca bir düşüncenin beni bu şekilde engellemesi acaip saçma geldi. Daha sonra bir dizi izlerken karakter olmak istediği çizerlikten aynı benim gibi yapamayacağını düşündüğü için vazgeçiyor. Bir yabancı da ona 'Yapabilecek miyim?' diye sorma ''Yapmak istiyor muyum?'' diye sor diyor. Çok hoşuma gitti bu. Önemli olan bu yapmak istiyor muyum? önemli olan bu.
Geçen hafta ünlü oyuncu Jim Carrey'in anılar ve yanılsamalar kitabını okudum. Kitap beklediğim gibi değildi. Onun bir günce yahut hatıralarla dolu bir otobiyografi olmasını beklerken karşıma acaip bir kurgusu olan daldan dala zıplayan bir kitap çıktı. Kitapla ilgili en beğendiğim şey ismi ve içeriğinin uyumuydu. Bir kısmı anı bir kısmı uydurmaca yanılsamlar olan kitabın, hangisi anı hangisi gerçek çözmeye çalışmak ve bunu hiç bilmeyecek olmak çok hoşuma gitti.
Umarım kalan azıcık yaz günleri musmutlu geçer.
Ben bu yaz deniz kaplumbağaları gibiydim. Her hafta sonu denize gittim. Hafta içi iş arkadaşları ile gittim. Hafta sonu işimiz olduğu zamalar akşam gittik ve denize gece girdik. Gündüz sonsuz bir huzur olan deniz geceleyin ilk başta çok korkunç ve beni yutacak bir canavar gibi geldi. Ama suyun ılıklığı, sahilin sakinliği, yalnızca dalgaların sesini duymak, sahildeki ışıkların sudaki yansımaları her biri muazzamdı.
ayrılsak da beraberiiz, dersin arkadaşlarına, sonra da görüşürsün ki :) ooo her zaman denize girmek ne büyük şans vallahi :) ayy iztuzu na git sen mademsi kaplumbağa olduuun :)
YanıtlaSilBu cümle çok klişe ama beni rahatlattı gerçekten. Teşekkür ederim deep.:) iztuzu neresi merak ettim.
Silmarmaris dalyan iztuzu, kaplumbağa cenneti, caretta ların korunduğu yer :)
SilSevgili İlkay bende her zaman yorum yapsam bile senim blogunu okurken aynı şeyleri hissediyorum. Blog camiasına girmeden önce bile severek okurdum blogunu. Şimdi bunları senden duyuyor olmak benim için ayrı bir mutluluk kaynağı. Kitabı tam anlamıyla seversin bilmiyorum bende sevdiğimden yüzde yüz emin değilim fakat Jim Carrey uzun zamandır takip ettiğim biri olunca sevdim. İlgi duyduğum bir sanatçı olmasaydı muhtemelen okumadım. Okursa bana da yaz olur mu? Sevgiler...
YanıtlaSil