17 Kasım 2022 Perşembe

Hastalandım da duruldum


Kafka, insan vücudundaki karanlığı görmüştü yalnızca, ışığı, aydınlığı gözden kaçırmıştı.

Neredeyse bir aydır o hastalık senin bu hastalık benim geçti. İlk başta regl sancısı ile birleşmiş mide bulantısı. Ardından iki haftalık soğuk algınlığı ardından tekrar mide bulantısı kusma. Resmen kasıma gireli gözümü açamadım. Fırtınalı bir gemide seyir halinde gibiydim. Birde üzerine vizeler ders çalışma, sınava gidip gelme stresi derken daha bugün gözlerimi açabildim. 

Kitap okumaya haliyle biraz ara vermiştim. Dün Nilgün Marmara'nın karalamalarından oluşan bir kitap okudum. Diğer eserlerini okumak için can atıyorum. Japon edebiyatı okuma serüvenim devam ediyor. Ardı ardına bir ülkenin kitaplarını okuyunca kafanda o ülkeyle ilgili bir fikir oluşuyor. Bu benim çok hoşuma gidiyor. Yahut bir yazarın kitaplarını peşi sıra okuyunca o yazarın tekrar eden karakterlerini görüyorsun. Diline o kadar aşina oluyorsun ki.

Geçenlerde kitapevine gittim. Uzun zamandır internetten kitap aldığım için kitapçılara gitmeyi çok özlediğimi fark ettim. Ama fiyatları görünce şok oldum. Bir kurgu dışı kitap 140 lira. Bir roman 70 lira. Nasıl böyle olabilir şok oldum. Gerçekten fiyat algımızın alt üst oluşundan mı yararlanıyorlar diye düşündüm. Eskiden uygun kitaplar bölümünde 10 liraya kitaplar olurdu. Bu kez uygun kitaplar bölümü 70 liraydı. Çok komiğimi de gitti. 

Bir ara sürekli belgesel izliyordum. Sonra bir şeyler girdi araya. Bir yıl oldu hiç izleyemedim. Yeni yıla girmeden şöyle güzel bir belgesel listesi hazırlamak istiyorum. 

Güz döneminde yazılmak istediğim halk eğitim kurslarına yazılamamıştım. Onlara yazılmak istiyorum.

Şu anda kitaplığımda okunmayı bekleyen 20 ye yakın kitap var. 10'u Japon edebiyatından. Diğerleri kurgu dışı eserler genelde. Yeni yıla onları bitirip yine set halinde bir ülkenin kitaplarını almak istiyorum. 

Kendime bir gün seçtim. Salı günü. Bir tatlı birde yemek deneyeceğim her salı. Yemek konusunda B1 seviyesine gelmek en büyük arzum. Arkadaşım perşembe günleri bir sosyal yardım kuruluşu için tatlılar yapıyor. Gel beraber yapılım hem de öğrenmiş olursun dedi. Çok eli lezzetli birisidir. Bir seneye önce babası vefat etmişti. Çok sarsıldılar. o toparladı ama annesi toparlayamadı. Tüm evin yönetimi, kiracılarla ilişkileri vs ona kaldı. Başka çok zorlandı yavaş yavaş toparladı.  Mantığı çok ağır basan biri. Ne zaman ikileme düşsem göremediğim taraflarını gösterir. Birde tam bir gurmedir. Tüm şehirde en güzel tatlılar nerede, nerede dondurma yenir, hangi fırının ekmeği lezzetlidir tek çırpıda sayar. Onunla yeni tatlar denemeyi çok mu çok seviyorum. Yeni yıl gelmeden birde onunla buluşmak istiyorum.

Geçen sınav için il merkezine gittim. Kantinde otururken yan masada bir kız vardı. Uzun uzun baktım. Bir türlü çıkaramadım. Sonra o bana seslendi. Lise zamanlarında çok mu çok yakın olduğum bir arkadaşım şok oldum. Onu tanıyamamak bir garip hissettirdi. Üniversitede bir ayrıldı yollarımız bir daha denk gelmedi. Aslında biz liseden arkadaşlarla buluştuk çokça ama onun işi şehir dışında olunca hiç katılamadı. En son 3 sene önce görmüşüz birbirimizi. Çok garipti. Aslında hala onu o zamanki kadar sevmeme rağmen bir şekilde bir araya gelemedik. 

Gerçekten de yaşamımızı bazen tesadüflerin şekillendirdiğini görüyorum. Çok sevmeme rağmen uzak düştüğüm bir arkadaşımla bağlarım koparken aynı işte çalıştığım yahut aynı ortamı paylaşmak zorunda kaldığım biriyle sıkı fıkı olabiliyorum. 

Öyle işte. Kasım bitmeden şöyle sonbahar uygun bir piknik yapmak istiyorum. Sararmış yaprakların arasında dumanı tüten çayımla. Bu aralar midem hassaslaştı kahvede içemez oldum. Oysa karamelli kahve bile almıştım. Neyse artık o başka bir mevsimin düşünde bana eşlik eder.

26 Ekim 2022 Çarşamba

Gündelik olağan neşeler

       


Peki ya sizin, annenizin şöminenin üstüne fotoğrafını koyduğu beş yaşındaki çocukla ortak özelliğiniz nedir? Aynı insan olma­nız haricinde hiçbir şey.-Neden Yazıyorum, George Orwell

                                          

Bugünlerde üzerimde dolaşan bulutları püskürtmek için bazı şeyler yapıyorum. Mesele olağan yaşamımda olan ufak tefek şeylerin farkına varmak ve onlardan keyif almak gibi. Her hafta fotoğraflayıp yazayım dedim. Gününe kararlaştırmadım. Bu haftalık çarşamba yayınlayacağım. Blog yazılarım için bir düzenleme bir yayın akışı yapmak istiyorum. 


                                                                

Sabahları bu yaramaz kedicikle savaşıyoruz. Bazı günler o beni korkutuyor bazen ben onu.  Tentenin üzerinde hamak keyfi yapıyor. Bazen onu unutuyorum ve kafam tenteye değince zıplıyor üzerime atlayacak diye ödüm kopuyor. Haliyle o da korkuyor. Şimdilik ikimizde iyiyiz. Bakalım bu karmaşa ne zaman bitecek.

                                                       

Bayılıyorum şiir kitaplarına. Benim için bir ihtiyaç. Bazen dünyada yazılan tüm dillerde yazılmış şiir kitaplarını okumak için polyglot olasım geliyor. Haydar Ergülen'in zarf kitabından yukarıdaki şiir. Artık Bacon'un Bastonu bloguma okuduğum kitapların yorumunu giriyorum oradan okumak isterseniz diye tık

                                                      

Çok garip normalde sonbahar gelince karemelli patlamış mısırım ve romantik komedi filmlerimle güzel akşamlarım olurdu. Bu yıl hiç izleyesim gelmiyor. Suç, gerilim gizem tarzına yöneldim. Yanında karamelli patlamış mısır hiç gitmiyor. Baharatlı bir şeyler deneyeceğim mecbur. Tavsiyesi olan varsa memnuniyetle kabul ederim.


Aslıda ben soğuk içecek sezonunu kapatmıştım ama iş çıkışı kızlar giderken teklif ettiler. Yok hasta olurum deyip ilk geri çevirdim. Sonra yoldan geri döndüm canım çekti. İlk Alanya'da içmiştim. Sonra adet oldu. Kızlarla ne zaman Alanya'ya gitsek içer olduk. Sonra şehrimde açıldığını duyunca çok sevindim.  Bir kere gittim bir daha nasip olmadı. Böylece iyice soğuklar bastırmadan içtim. Meyve, bisküvi ve muz karışımı. Çok hafif bir tadı var. Kıvamı biraz yoğun sadece.

Şimdilik bu kadar daha güzel daha neşeli küçük şeylere!








19 Ekim 2022 Çarşamba

Mezbaha 6




...Kendime bugünü sordum: bugünün ne kadar geniş, ne kadar derin olduğunu, ne kadarını kendime saklayabileceğimi...
Mezbaha Beş, Kurt Vonnegut

Ablamları sağlıcakla gönderdik. Şimdi uçaktalar. Yol 18 saat sürüyor. Evlerine vardıklarında derin bir oh çekeceğiz. Dünyanın bir ucunda bile olsa insanın kendi evi başkaymış dedi. Bebeğe doyamadık tabi ama yapacak başka bir şey yok. Zaten gezmelerden gitmelerden yoruldum. Benim için en iyi seyahat planı bir yerde 6 ay yaşamak galiba. Rahat rahat acele etmeden. Oranın havasını içime çekerek. Ara sokaklarında kaybolarak. Yerel insanlarla tanışarak.

Bu aralar yine kitap okuyamama hastalığım nüksetti. Gerçi yine haftada bir kitap okudum ama.

Herhalde ben bir şekilde kendimi aynı durumun içine sokuyorum. Bu genelde annemin öğretisi. Aman işler hallolsun, aman herkesin işi görülsün. Gerçekten tüm yaşamımı kimliğimi geride bırakıp yok olasım geliyor.  Uzaylıların insanları kaçırıp diğerlerinin zihninden seni silmesi mi yoksa zaman bükülmesi miydi neydi bir kitabı vardı Kurt vonnegut’un aklıma o düşüyor bazenleri. Beni alıp götürseler fena olmaz diyorum. Bir yerde vicdanım da işin içine giriyor. Gerçi artık onun vicdanım değilde annemin öğretileri olduğu yönünde bir kanı geliştirdim. Çünkü sürekli kendimi ağır iş temposunun için ezilirken buluyorum. Tüm insanlardan nefret eden bir sabah uyanınca böcek olacak gregor samsa gibi.

Bilmiyorum. İstediğim şey sağlıklı bir yaşlılık. Yalnız başıma. Rahatsız edilmeden. Daha 24 yaşında emekliliğimin hayalini kurmak garip bir şey.

Bir de evlilik mevzu var. Artık yaşın geldi. Her bir insana bir kulp bulma dedi annem. Bazen kelimelerin nasıl bize bu kadar zarar verdiğine şaşıp kalıyorum. Böyle karnıma bir yumruk yemiş gibi oldum. Küfürler söyleyen insanı rahatlatan saçma kelimeler. Oysa küfürlerden daha çok küfür etkisi yapacak kelime kombinasyonları var.

Öyle bugün aslında yarı zamanlı işim var. Ama işi asacağım. Kendimi sürükleyerek götüreceksem zaten neden kadrolu bir işten ayrıldım zaten. Düşüncelerim iyice bir fıçının içinde yaşayan diyojene benzemiş olabilir.

Belki yine deprasyona girdim bilmiyorum. Rüyamda terapiye gittiğimi gördüm. Terapiye gitme zamanım gelmiş.


29 Eylül 2022 Perşembe

İnsanlığımı Yitirirken

Şu an ben ne mutluyum ne de mutsuz.Sadece her şey geçip gidiyor.Benim şimdiye kadar pandomim sayesinde yaşamayı sürdürdüğüm bu “İnsan” dünyasında, gerçek olduğunu düşündüğüm tek şey bu.
Osamu Dazai- İnsanlığımı Yitirirken 
Çok severim Eylül'ü. Ama daha tam Eylül havası gelmedi bize. Pencereden usulca giren soğukları saymazsak ağaçlar daha turunculara  bürünmedi. Bu ay her ne kadar koşturmacalı gezmeli geçse de doyasıya kitap okudum. Zihnim berraktı. Okudum, okudum durmadan yeni kitaplara daldım. Yeni yaşamlara yelken açtım. Bu sonbahar Japon edebiyatından eserler okumak istiyorum. Bu hafta iki eser okudum. Ezelden haiukuları çok severim. Kuzeye Giden İnce Yol'u okudum. Kitap şair Başo’nun yaptığı yolculuk esnasında karşılaştığı yol manzaraların ve yazdığı haiku(kısacası Japon şiiri diyeyim) konu alıyor. Okurken Başo'nun yaptığı gibi yollara düşesim geldi. Kitapta geçen haiukular berrak olsa da daha önce daha çok hoşuma gidenler olmuştu. Okuduğum diğer kitap İnsanlığımı Yitirirken.(kitap hakkında ayrı bir yazı yazmak istiyorum) İsmi o kadar hoşuma gitti ki. Özellikle kapak tasarımı muhteşem bence. Doğrusu serinin tüm kitaplarının tasarımı Japonya'nın ruhunu yansıtıyor. 
Bu hafta bir farklılık yapıp her zaman hafta sonu gittiğimiz denize pazartesi gittik. Aman Allah'ım o ne güzellik. Bambaşka bir yerdi sanki. Sahilde tek tük insan vardı. Gökyüzüne bakınca aklıma Monet geldi. Yumuşacık renkler, ılık bir hava. Sanki bir film sahnesinde gibi hissettim. Hani hikayede flashbacklerde gösterilen türden mutluluk dolu bir andı. İnsan öyle bir havada yaşamdaki tüm üzüntüleri unutur. Sanki bir anlığına tüm savaşlar durur. Bilmiyorum.Keşke bir Monet olup o anı resmetseydim.
Ablamlar şimdi kayınvalidesinin yanına gitti. Biraz üzülüp çokça bir oh çektik. Gerçekten insan garip bir varlık. Her şeyin yokluğuna alışabiliyormuş. Ablam evinde kendi düzenine alış biz kendi düzenimize. Şunu nereye koydun yok bu kayboldu yok şu nereye gittilerle geçti bir ay. O da   hemfikirdi “sizi gördüğüme sevindim ama insanın kendi evi diye bir şey varmış” dedi. Birde küçük bebek olunca koca ev sirke döndü. Sessizliğe yalnız kalmaya çokça ihtiyaç duyan ben ilk başta çok zorlandım. Ama sonra ona da alıştık. Akşam giderlerken(daha yurt dışına çıkmıyorlar bir yirmi gün daha buradalar sadece şehir değiştirdiler) yüne de gözümüz doldu içimiz burkuldu. Eve girince ayağımıza takılan oyuncağın eksikliğini hissettik.
Her şey alışmaktan ibaret demişti bir arkadaşım. Yalnızca alışmak işte bu kadar. Eni konu tüm yaşamımız bu. Geçmişe dönüp bakınca nasıl yaşamış, üstesinden gelmiş, bu koşullara katlanmışız diyoruz. Ama işte yaşam eni konu alışmaktan ibaret.
Geçen iki yıl çalıştığım okulun müdiresi ortaokulda Türkçe öğretmenimdi. Ben 6.sınıftayken beni bir yarışmaya katmak istemişti. Yüz temel eser yarışmasıydı galiba. Belli kitapları okuyup bir teste giriyordun. Çok ısrar etmesine rağmen kabul etmemiştim. Çünkü okumak zevk alarak yaptığım bir şeydi. Hem laf olsun diye demiyorum hala okumak bana nefes almak gibi gelir. Okumayı sever misin dediklerinde sen nefes almayı sever misin? Okumak benim için nefes almak gibi diyen Scout gibiyim.(bülbülü öldürmek kitabı Başkahramanı) Ama kötü yanı işte bir kitap bitince çoğunluk hisler kalıyor bende. Konusu neydi ne anlattı bunu bile unutuveriyorum. Sonra bazen sabit fikir dergisi falan okuyup o güzelim kitap tahlillerini okuyunca içim gidiyor. Bende de çokça bir şeyler var içimde kaynıyor ama damıtıp kelimelere dökemiyorum. Bunu aşmak istiyorum bu yıl. 
Üniversite zamanı yabancı ülkelerden atıştırmalıklar deneme gibi bir alışkanlığım vardı. Ablam da bir sürü atıştırmalık getirince bir deneyelim dedik. Ama çikolataları yerken çok zorlandım. İçinde şeker kamışı kullandıkları için mi bilmiyorum ama sanki içinde bal varmış gibi geldi. Kakaonun o güzel tadını alamadım. Başta bunun içinde şeker yok bal koymuşlar bildiğin bal bu diye tuttursam da sonradan onun şeker kamışı olduğunu anladık. Damak tadım hiç alışık olmadığın için yiyemedim.
Yine bir düğün bombası atılmış gibi geçen hafta bir düğün bu hafta 2 nişan olmak üzere pek hoşlanmadığım davetlere maruz kaldım. Evrende her gün cevaplansa da tekrar her gün milyonlarca kez sorulan o muazzam soru ''bugün ne giysem?'' ha bir de ''bugün ne yesek?'' versiyonu var ki o daha zor zannımca.
Artık nispeten telaşeli günler bittiği için planlarıma ağırlık verebilirim.
FİGHTİNG!!!!!!

19 Eylül 2022 Pazartesi

Belki bir gün uçarız






Bana göre yaşanabilecek en güzel günler geçmişte, insanlara göre ise gelecekteydi. Hangisinin doğru olduğunu bilmiyordum. Bildiğim kesin olan tek şey vardı, o da o günlerin şimdiki zamanda olmadığıydı.

Belki Bir Gün Uçarız, Aylin Balboa

 Vay canına Eylül başlayalı bir yazı bile yazmamış olmanın hayreti içindeyim. Gerçi koşturmaca dolu günlerdi. Amanın ablamlar geldi, bebek sevdik, teyze olduk, torunumuz oldu, vay teyzemlerdi vay dayımlardı derken neredeyim ne yapıyorum ben kimim unuttum. Küçükken de çok misafir geldiğinde ahşap yemek masasının altına saklanırdım. Sonra o dantelli örtü beni gizlesin diye küçülürdüm. Sonradan öğrendim ki duyusal hassasiyeti olan çocuklar böyle rahatlatıcı ortamlar yaparmış kendine. 

Kitap okuma modum aynı hızda devam etse de bir türlü kütüphaneden aldığım kitaplara gitmiyor elim. Kitap kulübünün kitaplarını da okuyasım gelmiyor. Durmadan e kitap okuyorum. Resmen basılı kitap okumayı unuttum deyip bir dizi Japon klasiği sipariş verdim. Japonya sanki haberimin olmadığı memleketim gibi. Küçüklüğümden beri Japonya'yı sever orası hakkında bilgi edinmek, belgesel izlemekten keyif alırım. Twitter'da gezerken harika bir haikuya denk gelip İthaki'nin Japon klasiklerini keşfettim. Hal böyle olunca iyi dedim hazır indirimde 16 kitaplık bir Japon Edebiyatı serisi aldım. Zaten hep içim giderdi. Bir ordan bir burdan okuyasıya belli bir ülke edebiyatına yöneleyim de o ülkeyi daha iyi anlayabileyim.

İki adet part time iş buldum. Haftada  üç gün çalışıp diğer günlerini planlarıma  yoğunlaşarak geçirmeye çalışıyorum. Tabi ki ablamlar olduğu için hala yoğun bir gezme programı var. Ama yine de vakit ayırmaya çabalıyorum. 

Sonbaharın tatlı esintileri pencereden içeriye doluyor. Kendime güzel çaylar bir ajanda aldım. Artık yaşamımı toparlamak yeni kararlar almak için yılbaşını beklemiyorum. Günün her saati yeni bir başlangıç yapmak için uygun.

Birde savunma sanatı öğrenmek istiyorum. Bir kaç arkadaşımı ayartıp grup dersleri alabileceğim bir yer buldum heyecanlıyım.

Sonra zaten bildiğim bir yazardı ama Şermin Yaşar'a bir kere daha hayran kaldım. Nasıl böyle güzel kurgu yapabilir? Nasıl hem bu kadar bizden hem de ilginç öyküler yazabilir. Deli Tarla kitabını okudum ve çok sevdim.

Bana asıl okuma zevki sunan ve yeni keşfettiğim bir yazar olan Aylin Balboa'nın Belki Bir Gün uçarız kitabını çok mu çok sevdim.

Sizin eylülünüz nasıl geçiyor? Yeni yazarlar keşfetmeli mutlu sonbaharlar dilerim.

31 Ağustos 2022 Çarşamba

Zamanın Gürültüsü

                



  Ruh üç yoldan biriyle yıkıma uğratılabilir: Başkalarının size yaptıklarıyla, başkalarının kendinize karşı yaptırttıklarıyla ve üçüncüsü, kendinize bile isteye yaptıklarınızla. Tutulacak herhangi bir yol ye­terliydi; gerçi eğer üçü birden bir araya gelirse, sonuç karşı konulmaz olurdu.

-Zamanın Gürültüsü, Julian Barnes

Ağustosun son günü bu demek oluyor ki artık hükmen de olsa yaz bitti. Her mevsimi bir şekilde kucaklamayı öğrensem bir türlü kış mevsimi sevemiyorum. Sırada ki mevsimin sonbahar olduğunu anımsayınca kalbim sıcacık oldu. Sonbaharı çok seviyorum. Yaşasın sonbahar geliyor. Dökülen solgun yapraklar, çiseleyen yağmur. Şu yaşıma kadar alıp kahvemi elime yağmuru izlemedim hiç. Yağmur eşliğinde ders çalışmadım, işe gittim. Ama hiç bir şey yapmadan başlı başına bir yağmur seromonisi yapmadım. Yapmak istiyorum.

24 yaş listemden bazı maddeler eksildi. En önemlisi istifa etmekti. Gittim verdim geldim. Geldim, gördüm, yendim hesabı. Ablamlar gelene dek biraz nefes almak istiyorum. 

Bu ay okuma açısından verimli bir aydı. Hem sesli kitap dinlemeye başlayıp hem de e-kitap okuyunca bütün zamanlarım kitaplarla geçti.

Okuduklarım-
Bir Katilin Güncesi- Kim Young-Ha
Bu yıl içerisinde okuduğum kitaplar arasında en sevdiğim kitap oldu. Açıkçası kitaptan bir beklentim yoktu. Ama bir anda kendimi bir büyünün içinde buldum adeta. Artık ömrünün son demlerini yaşayan ve demans hastalığı ile mücadele eden bir katilin güncesini okuyoruz. Katilin yaşamda ki yegane varlığı kızına güzel bir yaşam bırakma çabasını izliyoruz. Kitabın beni içine çekmesinin bir sebebi de şiirle ilgili kısımlardı. Bir anda cani bir katilin bir şiir dizesinden etkilenişini şaşkınlıkla izliyor insan. Özellikle Nietzsche alıntıları deyim yerindeyse bu kitap için yazılmış gibiydi.

Normal Olmak Varken Neden Mutlu Olasın- Jeanette Winterson
Rasgele okumaya başladığım bir kitaptı. İngiliz bir yazarın otobiyografisiydi. Oldukça katı misyoner bir aileye evlat edinilişi, durmadan kendini arayışı, kaybedişi, tekrar buluşu kitaplara olan tutkusu hoşuma gitti. Ama bazı yerlerde çeviri kaynaklı mı bilmiyorum bazı  cümleler çok alışageldik, sanki hep duyduğum türden cümlelerdi.

Anılar ve Yanılsamlar- Jim Carrey
Hollywood'un tanındık simalarından Jim Carrey'nin yaşam öyküsünü kurguyla birleştirdiği garip kitap
Bu kitap ile ilgili fikirlerimi bir önceki yazımda söylemiştim. Beklentilerimi karşılamasa bile ilginç bir deneyim oldu.

Haysiyet- Ece Üner 
Tv muhabiri Ece Üner'in kadın cinayetleri, para ile ilişkimiz, pandeminin getirileri ve götürüleri gibi gündelik mevzular hakkında yazıların olduğu bir kitap. Açıkçası yayın evi pek sevmediğim bir yayın evi olunca afalladım. Ama Ece Üner'i bir youtube röportajında izlemiş ve sevmiştim. Kitabı pandemi sürecinde çıkması sebebi işle yer yer kitabı okumaya geç kalmışım gibi hissettim. Çünkü pandemi ile ilgili kısımlar fazlalıktaydı ve pandemi hakkında ne okumak ne konuşmak istemiyorum. Onun dışında özellikle para ile ilgili bir anekdot çok zihin açıcıydı.

Maria Montessori- Micheal Pollard
Kitap İtalya'nın ilk kadın tıp doktoru ünvanına sahip ve günümüzde anaokullarında oldukça yaygın bir şekilde yöntemlerini kullandığımı Maria Montessori'nin yaşam öyküsünü anlatıyor. Oldukça güzel resimlere ve alıntılara yer verilen kitap derinlemesine olmasa da oldukça faydalı bilgiler sunuyor. Serinin diğer kitaplarını okumak için can atıyorum.

Ouitlers- Malcom Gladwell
Kitabı gerçekten çok sevdim. Kıvılcım Anı kitabından sonra her sayfasını hayretle okuduğum ilk kitaptı. Gerçekten daha önce hiç duymadığın bilgiler vardı. Ciddi anlamda kafa açıcıydı. İsmi gibi başarılı insanları diğerlerinden ayıran nedir? Neden bazı ülkelerde daha çok uçak kazası yaşanır? Neden uzak Doğu diye isimlendirilen Japonya, Çin gibi ülkeler matematikte daha iyidir? gibi sorulara cevaplar var. Kitabı okuyunca özellikle uçak kazaları ve matematik ile olan bağlantısından ötürü dil bilimi ile ilgili daha çok şey öğrenmek istedim.

Zacharıus Usta- Jules Verne
Jules Verne'nin bu kadar dini görüşü olduğu hakkında fikrim yoktu. Çocukken koyu bir fanıydım. Galiba bazı sevgiler dönemsel oluyor. Kitabın genel havası mı, yoksa benim ruh durumum mu etkiledi bilmiyorum ama yer yer okurken içim daraldı. Bir saat ustasının yaptığı saatlerin teker teker bozulmaya başlaması, onun boğucu kibri ve peşi sıra gelişen olayları anlatıyor.

Mor İnek- Seth Godin
Kitabın ismi ilgimi çektiği için okumaya başlamamıştım. Pazarlama hakkında bir kitap olduğunu bilmiyordum. Pazarlama stratejileri üzerine yazılmış bir kitap. Her bölümün sonunda örnek yaşanmış bir marka hikayesi yer alıyor. Yabancı bir yazar tarafından yazıldığı için markaların çoğunu tanımadığım içim yer yer kitaptan uzaklaştım. Fakat dünyaca ünlü markaların stratejilerini okumak güzeldi. Hele aralara serpilen küçük ama mantıklı tespitler çok hoşuma gitti. Bakınız: Siz bir düşünce değilsiniz. Dolayısıyla bir düşüncenin eleştirilmesi sizin eleştirildiğiniz anlamına gelmez.



26 Ağustos 2022 Cuma

Beceri İstifi




Bir süre içime kapandım, ama önemli bir şey fark etmiştim: Dışarıda olan her şey, istendiği an sizden alınabilir. Bir tek içinizde olanlar güvendedir.

Normal Olmak Varken Neden Mutlu Olasın, 
Jeanette Winterson

Merhaba. Bugün iki yıllık iş hayatı deneyimimin sonuna geldim. Güzel olan vedalaşırken herkesin güzel bir şekilde vedalaşmasıydı. Çok fazla güzel anı biriktirmesem de oldukça  fazla deneyim biriktirdim. Belki dönüp hatırlamak isteyeceğim pek fazla şey yok ama bana çok fazla şey kattığı bir gerçek tabi ki.
Uzun zamandır kendimi eksik gördüğüm konulara yönelmek istiyorum. Hevesliyim. Mutluyum. 
Beceri istifi diye bir şey var. Farklı alanlarda olan yeteneklerimizin karışımı ile yaptığımız işi daha iyi ve diğerlerinden ayırt edici şekilde güzel yapıyoruz bu sayede. 
Yaşam garip espiriler yapıyor. Tam okuldan çıktım annemlerin işleri düzeldi derken babam yine kendini bir işe attı. Bir borcu yakamızdan atmadan başka bir borcun içinde buluyoruz kendimizi. Kazandıklarımız borç ödemeye gidiyor. Neden diyorum gezmeyeceksen, görmeyeceksen, mutlu huzurlu geçmeyecekse günlerin ne önemi var bu işlerin. Biz dinlenmeyi bilmiyoruz. Durup baltayı bilemeyi. Derin bir nefes çekip ailenle güzel vakit geçirmeyi. İzmirli bir arkadaşım var her yaz Türkiye'nin farklı bir kısmına seyahate çıkıyorlar. Bu yıl Ağrı'ya gittiler. Yahu bir Ağrı diyip geçiyoruz ama oralarda bile neler neler varmış. Gördükçe gözüm gönlüm açıldı. Ne güzel memleketim dedim. Yer yeşil gök mavi...
Babamın batırdığı kaç iş var sayamam. Onun mesleği iş batırmak ve borca batmak. Bizde bir bataklığın kıyısında onun yüzünden üstü başı balçık olan sazlar gibiyiz. O pis kokusundan ve boğuculuğundan habersiz. Bizde hiç kopmayacak bağlarla bağlanmışız. En çok anneme üzülüyorum. Bir yerde ben yaşamı ondan ayıracağım ama annem bunu asla yapmaz. Kaç kere boşanmak gündeme gelse de olmaz dedi. Bir dul kadına neler denir neler yaşar bilmiyorsun dedi. Bir yeni kıyafet giyse kime giyindi derler, bir yere gitse kime gözüktü derler. Şimdi en azından rahatça gezip, yaşıyoruz dedi. Garipti. Yaşamın bu kadarı ile yetinmek zorunda kalmak. Bir kaç kez taşınırız buradan desem de annem babam burada dedi.
Artık bunları düşünmeyi bıraktım. İnsanların fikirlerini değiştirmeye uğraşmaktansa kendimi geliştirmeye uğraşırım daha iyi. Etki alanımda olmayan şeylere enerjimi vermek istemiyorum.
Gelecek hafta ablamlar geleceği için musmutlu hissediyorum. Bu hafta biraz temizlik ve hazırlıkla geçecek olsa bile öyle tatlı geliyor ki bana. Bayram öncesi ninelerin hissettiği duygu bu olsa gerek.
Bir de bir iş başvuruna hazırlanıyorum. Freelance olan bir iş. Birinden çıkıp birine atlamayacağım tabi ki ama sevdiğim ve uzun zamandır devam ettirdiğim bir hobimi düzenli bir gelire dönüştürmeye niyetim var. Ha birde kendimi çok yetkin hissetmesem bile çizime başladım. Sürekli en iyisini yapamadığım için kendimi sabote etmeyi bıraktım. Bu ne kadar güzel bir şeymiş.
 Bu hafta öğretmen arkadaşlarımla okuldan ayrılsam bile düzenli görüşmeye devam etmek için bir kitap kulübü kurduk. Bu ay okuyacağımız kitap gazap üzümleri.
Birde istifa ettiğime göre bir maddeyi daha yerine getirmiş oluyorum(bakınız 24 yaşım bitmeden yapılacak 24 şey)
E kitap sitesinde gezinirken çok basit bir ismi olsa bile ilgimi çeken bir kitapla karşılaştım. Kitabı okumaya başlayınca onun bir yazarın anı kitabı olduğunu keşfettim. Anı kitaplarını okumak çok mutluluk veriyor bana. O kitaptan bir kaç alıntı ile yazımı bitiriyorum.
Mutlu günleriniz olsun.

Yazma biçimimin böyle olmasının nedeni de muhtemelen şu:
Parçaları, kırpıntıları biriktirmek, sürüp giden bir anlatı tarzından bir türlü emin olamamak. Eliot ne diyor? Bu parçacıkları payanda olsun diye enkazımın kenarına yığdım...

Annem elimin kitaba değmesini istemiyor du. Kitapların içine balıklama dalacağım aklına bile gelmedi - saklanmak için kendimi onlara hapsedeceğim de.

Ben yaralanmıştım ve çok önemli bir parçam yok edilmişti - benim gerçekliğim buydu, hayatımın olgulari; ama olguların öteki tarafında olabileceğim kişi, hissedebileceklerim duruyor du ve ben bunun için gereken sözcüklere, imgelere, öykülere sahip olduğum sürece, yitip gitmeyecektim.

Normal Olmak Varken Neden Mutlu Olasın, 
Jeanette Winterson





 

14 Ağustos 2022 Pazar

Anılar ve Yanılsamalar


“Bir gün,” dedi muzip gülüşüyle. “Bir gün, eğer yeterince uzun yaşarsan, seni unutanların hatırlayanlardan çok daha fazla olduğunu göreceksin. Belki bir benzinlikte. Belki kahve alırken. Seni tanıyanlar bile eski fotoğraflardan tanıyacak. Büyük unutuluşa teslim edileceksin ve özgür olacaksın.”


 Vay canına ağustos başladı bitiyor bile. Bir garip hissediyorum. İş yerinden ayrılmama son 2 hafta kaldı. Alışmak farklı bir olgu. Bir şey seni mutlu etmese rahatsız hissettirse bile ona bağlanıp, alışkanlık kazanabiliyorsun. Bu yüzden içimde garip bir nostaljik duygu var. Ama bu duygunun bir yanılsama olduğunun farkındayım. Ormanda hep yürünen bilindik yoldan gidersen yeni bitki türleri keşfedemezsin. O yüzden bu kez daha önce yürümediğim yoldan yürümek ve risk almak istiyorum. Bu aralar okuma modum çok iyi. Haftada 3 kitap okuyabilecek bir zihne sahibim. Bazen iş yerinde can sıkan şeyler oluyor. Eskiden olsa canımı sıkar modum düşerdi. Ama şimdi ayrılacağımı bildiğim için bir boş vermişlik var. Beni etkilemiyor o yüzden. Garip olan bu. Her zaman olayları bu kadar sakin karşılasam belki işime devam ederdim bilmiyorum. Neyse heyecanım son zamanlarda yerini endişeye bırakmıştı ki güzel bir haber aldım. Ablamlar bir buçuk yılın ardından geliyorlar hem de benim işten ayrıldığımın ertesi haftası. Annem de işten ayrılmamın ertesi gününe bir seyahat planladı. Kendimi çok daha iyi hissediyorum.

Çünkü ister istemez çok fazla kişinin olumsuz yorumuna maruz kaldım. Kendilerince haklı olsalar bile beni oldukça mutsuz hissettirdiler. Çok sevdiğimiz bir iş arkadaşısın ayrılmaman için ne yapabiliriz dediler. İş yemeğini asmak için hastayım dediğim de oldukça iyi bir şekilde ilgilendiler. Şimdi yaz planları adı altında denize gidiyoruz ve birlikte vakit geçiriyoruz. Gerçekten güzel bir ilişki gelişti aramızda. Bu durum aldığım kararı etkiliyor tabi. 

Geçenlerde gelecekte olmak istediğiniz kişi olmanızda en büyük engel ne diye bir soru okudum. Düşününce tek bir cevap buldum yapamayacağımı düşünmem tabi ki. Yalnızca bir düşüncenin beni bu şekilde engellemesi acaip saçma geldi. Daha sonra bir dizi izlerken karakter olmak istediği çizerlikten aynı benim gibi yapamayacağını düşündüğü için vazgeçiyor. Bir yabancı da ona  'Yapabilecek miyim?' diye sorma ''Yapmak istiyor muyum?'' diye sor diyor. Çok hoşuma gitti bu. Önemli olan bu yapmak istiyor muyum? önemli olan bu.

Geçen hafta ünlü oyuncu Jim Carrey'in anılar ve yanılsamalar kitabını okudum. Kitap beklediğim gibi değildi. Onun bir günce yahut hatıralarla dolu bir otobiyografi olmasını beklerken karşıma acaip bir kurgusu olan daldan dala zıplayan bir kitap çıktı. Kitapla ilgili en beğendiğim şey ismi ve içeriğinin uyumuydu. Bir kısmı anı bir kısmı uydurmaca yanılsamlar olan kitabın, hangisi anı hangisi gerçek çözmeye çalışmak ve bunu hiç bilmeyecek olmak çok hoşuma gitti.

Umarım kalan azıcık yaz günleri musmutlu geçer.

Ben bu yaz deniz kaplumbağaları gibiydim. Her hafta sonu denize gittim. Hafta içi iş arkadaşları ile gittim. Hafta sonu işimiz olduğu zamalar akşam gittik ve denize gece girdik. Gündüz sonsuz bir huzur olan deniz geceleyin ilk başta çok korkunç ve beni yutacak bir canavar gibi geldi. Ama suyun ılıklığı, sahilin sakinliği, yalnızca dalgaların sesini duymak, sahildeki ışıkların sudaki yansımaları her biri muazzamdı.



3 Ağustos 2022 Çarşamba

Ben balık değilmişim.





" Bazen düşünceler gerçeğe eylemlerden daha yakındır. Her istediğini söyleyebilirsin, her istediğini yapabilirsin ama her istediğini düşünemezsin."

-Her Şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum, lain Reid

24 yaş Listesi Rapor

4.Madde Yüzme

Bazen insan istediği zannettiği şeyi bile içsel bir motivasyonla değil de dışsal etkilerle istiyor.  Nasıl oluyor isteklerimizde bile yanılsamalar oluyor  anlamıyorum. Yüzmeyi öğrenmek benim için öyleydi. Nasıl olur da Akdenizde yaşayıp yüzmeyi bilmezsin sözleri milyon kez duymanın bıkkınlığıyla mı yoksa her defasında denizde yüzüp gidenleri görmenin ilgisiyle mi bilmiyorum yıllardır yüzmeyi öğrenmenin planını yapıp bir kaç denemenin ardından pes etmiştim. Bu yaz yeter dedim ve listeme yazdım. Bir iyi bir kötü haberim var ki iyi haber yüzmeyi öğrendim. Kötü haber yüzmeyi sevmediğimi fark ettim.

 Denize gitmeyi sevsem, denizin o engin maviliğinde kaybolsam bile yüzmenin bana göre olmadığını fark ettim. Çünkü deniz başlı başına bir huzur sebebi iken yüzmek beni yoran ve strese sokan bir şey oluyor. Yeni öğrendiğim için daha çok efor sarf ettiğimi bilsem de demek istediğim su ile ilgili aramda garip bir bağ var. İçten içe deniz kavramı içimde bir korku biliyorum. Küçükken Endonezya sumatra adasında olan haberi görmüştüm. O günden beri neredeyse aylık periyotlarda tsunami kabusları gördüm. Öyle ki rüyalarım bile lüsid hale geldi. Rüyalarımda kendimi şöyle derken buluyorum ''Ha yine o kabuslardan biri ama ne kadar da gerçekçi. Ya bu sefer ki rüya değil gerçekse!'' öyle ki uyandığımda kabus görmeye üzülmektense gördüğümün gerçek olmadığına sevinmeye başladım. Kötü rüyaların güzel yanı bu bize gerçekliğimize minnet duymamız gerektiğini anımsatıyorlar. 

Ne diyordum. Küçük kardeşim sağ olsun bana sabırla ve gerçekten mantığını anlatarak yüzmeyi öğretti. Onunla birazda olsa kıyıdan uzaklaşıp yüzdüm ama sonra delice ayağımı yere değdirmek istedim. Hafifçe suyun altına ayağımı salladım. Orada boşluğu hissetmek çok korkunç geldi. sonra yeri değil gökyüzünü düşünerek kıyıya yüzdüm. Yardım almadım. O an birinden yardım alsam yaptığım azıcık ilerlemeyi kaybetmekten korktum. sonrasında bir müddet kaburgalarımda bir ağrı hissettim. 

Yüzmeyi sevmediğime net karar verdim. Aynı ilk yardım öğrenmek istemem gibi. Kesinlikle kendi kanıma bile tahammülüm yokken toplumsal anlamda faydası olacağını düşünmem gibi yüzmeyi de birazcık toplumsal fayda için öğrenmek istediğimi ayrımsadım. Bu kadar yeterli unutmayacak kadar yüzmek yeterli. Gerçi kendimi bile suda oradan oraya zor atarken Allah korusun birini kurtaracak olmak durumu bile beni korkutuyor.

Birde aklıma şu geldi. Vücudum gerçek manada güçsüz iyi ve dengeli bir spor rutine sahip olmam gerektiğini düşünüyorum. spora başladıktan sonra bir kere daha yüzmeyi deneyeceğim.

İşte böyle...

Şu veya bu şekilde yüzmeyi hallettim.

Listemden bir madde gitti.

Mutluyum...

19 ve 23. maddeleri de yaptım onların öyküsü başka zamana artık..

Musmutlu bir yaz dilerim.


15 Temmuz 2022 Cuma

Tatil dediğin belki de budur.

Çünkü yalnız yaşlıyken değil, gençken de kendine acımak, bir insanın kendi benliğine karşı işleyebileceği suçların en yıkıcısıdır.

 Ah ne güzel tatil. Annem çık dışarı arkadaşlarınla buluş hava al diyor. Ama hava o kadar sıcak ki.  Çarşmaba günü liseden arkadaşlar buluşayım dedim. Bi cafede oturup sohbet ettik. Ama yine de hava o kadar sıcak ve bunaltıcıydı ki kendimi hemen eve atmak istedim. Zaten şehir içi otobüslerin fiyatı beni şok etti! 5 dakika yürüme mesafesinde bir yere gidecektim. Hava sıcak terlemeyeyim dedim. Otobüse bindim. Adam 9 lira alınca şaşırdım.  Yani her şeyin zamlandığını biliyorum ama bu kadar yakın mesafeye bile böyle bir miktar cidden kara komedi gibiydi. Arkadaşım Denizli'de yaşıyor. Çok şaşırdı biz  liraya gidiyoruz dedi. Şehirden şehire bu kadar fark var  mı diye şaşırdık kaldık.

Dün iki kitap bitirdim. Biri Mina Urgan'ın '' Bir dinozorun notları'' kitabıydı. Çok garip geldi. Orhan Veli ve çok sevdiğim Sait Faik'in insani yönlerini okumak. Onların zayıflıklarına, hatalarına tanık olmak. Çok kıskandım Mina Urgan'ı. Etrafının edebiyat incileri ile çevrili olmasını. 

Okuduğum diğer kitap Cahit Irgat'ın şiir kitabıydı. Tesadüfün böylesi Mina Urgan ile Cahit Irgat evlilermiş. Daha sonra boşanmışlar tabi ama. Bunu bilmeden iki kitabı aynı anda okumak ve bitirmek bir garip hissettirdi bana.

Biraz bile ekrana baksam başım ağrıyor ve uykum geliyor.  O yüzden izlemek istediğim film ve belgeseller öylece kalakaldı. Azıcık ekran sürenimi de  Manga okuyarak geçirdim.

Aslında dışarıdan bakılınca bomboş geçmiş görülebilir günlerim. Ama kendim açısından çok dinlenmeli ve tamir olmalı bir hafta oldu. Çünkü tam tatile gitmeden Patronumla atışıp kanı çekilmiş bir şekilde işten çıktığım için toparlanmam bir haftayı buldu. Şu Bir buçuk ayı alnımın akı ile bitirip çıkmak istiyorum. Bu bir hafta tatilde biraz girişimim için de çabaladım.  Canım annem ve ablam destek oldular.  Babam ve abilerim pek oralı olmasalar da annemlerin desteği yetti. Şimdilik biraz birikim yapıyorum. Hedeflerime ulaşmak için gereken eğitimleri alıyorum. Heyecandan çok stresliyim. 

Yabancı dil konusunda pes etmek üzereyim. Bir seviyeye geldim ve çakılıp kaldım adeta bir türlü istediğim seviyeye ulaşamıyorum. Kelimeleri aklımda tutamıyorum. Rahatça ingilizce içerik tüketmek istiyorum ama bir yerde kopuyorum izlediğim yahut okuduğum şeylerden.

Yalnız denizden bıkmıyorum.  Her gün sahile  gidip kitap okuyasım geliyor. Sabah gün  doğumunu izlemeye gideceğiz. Heyecanlıyım. Defalarca kez gün batımına  şahit oldum. Ama hiç sahilde gün doğumunu izlemedim.

 

3 Temmuz 2022 Pazar

Mış gibi~

 

Baskı altında olmak işin bir parçası. Herkes duşun altındayken şarkı söyleyebilir ama kaç kişi seyirci önünde şarkı söyleyebilir, ha? Baskı altında olmak dünyanın farkını yarattı bunu bil!
Yaz  geldi. Ah ne güzel! Dün büte gittim. Gitmek aklımda yoktu. Ama okuldan öğretmenler hadi gidelim deyince bir hava alırım diye gittim. Her türlü bu yıl stajımı yapamadığım için seneye tekrar kaydolacağım. Hal böyle olunca kasmamıştım. Neyse ki sorular yorum odaklıydı. Dönüşte otobüse bindim. Ve gerçek anlamda zamanda sıçrama yaşadım. O kadar yorgun ve uykusuzdum ki gözlerimi kapattım. Ardından yarım milisaniye geçmedi ki arkadaşım geldik diye uyandırdı. Resmen 2 saatlik yol boyunca uyduğumu bile fark etmedim. Hatta şaka yapıyor zannedip etrafıma bakındım. Gerçekliğini ayrımsamak benim için zordu. 
Odamı yenilediğim için bu aralar sürekli bir alışveriş halindeyim. Bir şeyin sürecinden hoşlanmamak ne zor. Yapmak değil yapmış olmayı istemek bir hayli zahmetli.
Geçen yıl  uzun çalışma saatlerinden, düşük ücretlerden, her geçen gün düşen alım gücünden yakındığımda bir kuzenim mevcut hükümeti taşlamak için her yolu kullandıklarını, alım gücünde bir değişiklik olmayıp insanların açgözlü bir şekilde isteme güçlerinde artma olduğunu falan söylemişti. Ben yurt dışına taşınma fikrimden bahsedince ülkesini bırakıp gidenin bilmem ne olduğunu söylemişti. Tartışmaya girmedim. Hiç bir zaman fanatiklerle tartışmam. Tuttukları ister bir futbol takımı ister bir parti olsun. Bu yaz çalışmaya başlayınca artık yaşıyor gibi hissetmediğini, işini çalışma koşullarını sevmemesine rağmen parası için katlandığını vs söylemiş anneme. Ben görmedim. Buluşalım diye mesaj attım. Hafta sonları günü dinlenerek geçirdiğini söyledi. Cidden bir görüşüp nasıl gidiyor sormak istedim.
Dayım yıllarca para biriktirip aldığı evini satıp borsaya yatırdı. Tekrar kiraya çıktılar. Neyse ki çıktıkları ev güzeldi. Geçenlerde ev sahibi kadın kızı geleceği için çıkartmış. Başta dilden konuşup sözleşme imzalamadıkları için evi boşaltmak durumunda kaldılar. İş yerine yakın bir ev bulmak zor olduğu için nispeten küçük ve eski bir daireye taşındılar. Taşınmak meşakkatli iş.  Ama yine de yeni bir ev yeni bir düzen yeni bir başlangıç demek.
Bende 7 hafta sonra istifa edecek olmanın neşesi içindeyim. Aslında yeni bir telefon bir notebook almak gibi bir hayalim olsa da yok dedim. Yok kardeş bu böyle olmaz. Ticarete çok kafam basmasa bile aklımda alternatif gelir kaynakları var. Bakalım nasıl olur. 
Geçen günler havalar çok rüzgarlıydı. Aynı geçen yıl yangın çıkan günleri anımsayıp sıkıntıya düştük. Kimselere dillendirmemiştim. Ama herkes aynı duyguları yaşamış. Yangın yüzünden börtü böcek özellikle yılanlar aç susuz kalınca şehre indi.
Bu hafta garip rüyalar ve başkalarının rüyalarına girme haftasıydı. Bir kaç aydır görüşmediğim iki arkadaşım da mesaj attılar. Rüyamda seni gördük diye. Birinde parmağımda pırlantalar göğsümde altın gerdanlıklar varmış. Diğeri anımsamasa bile güzel bir rüyaydı dedi.  Bakalım yarınlar nelere gebe. 
Güzel bir hafta olacak gibime geliyor. Bugün içime bir duygu geldi. Normalde alacağım bir kararın tersini aldım. Netice güzeldi. BU haftayı tersine yaşamak istiyorum. Normalde yapacağımın tam tersini yaparak. Kendimi tuttuğum, geri çektiğim konularda öyle değilmişcesine davranarak. Bir kitap vardı. Mış gibi diye. Çocuk kitabıydı tam anımsamıyorum ama öyle değilsen bile mış gibi yap diyordu. Bu sihirlidir. Ressammış gibi çiz, yazarmış gibi yaz. Hoşuma gitmişti. 
Bir eskiz defteri bir sulu boya çözecek işimi. Yazı dondurup defter yapraklarımın arasına koyacağım. Ne güzel limonata, buz gibi parfeler iç ferahlatan uzun yaz akşamları, tüten akşam sefaları, sulu karpuzlar, tuzlu deniz.
Ne güzelsin yaz!

24 Haziran 2022 Cuma

24 yaşımda yapılacak 24 şey!

 

Şeymi 24 oldu. Vay canına! Hoşgeldin Yeni Yaşım. İşte şimdi 24 yaşımda yapılacak 24 şey listesi!
1-  Deniz kıyısında gün batımını & doğumunu izle!
2- Rafting & yamaç paraşütü yap!
3-Profosyonel, stüdyo çekimi aile resmi !
4- Yüzmeyi öğren!
5- Bir spor dalında uzmanlaş!
6-  İlkyardım öğren!
7- Aile pikniği organize et!
8- İngilizceni C2 seviyesine çıkart!
9- Çocuk kitabı yaz!
10- Dijital çizim öğren!
11- Bir eskiz defteri doldur!
12- Kan ver, kan ver, kan ver!
13- Bir yabancı ile arkadaş ol!
14-Hayalindeki odayı yap!
15- Biri için hediye pasta yap!
16- Okumayı hiç düşünmediğin bir alanda kitap oku!
17- Sevdiğin bir arkadaşına çiçek gönder!
18- Kedilerin için yuva yap!
19-Normalde konuşmadığın biri ile konuş.
20- Komşularla bahçe pikniği organize et!
21- Bir bardak altlığı veya bir atkı ör!
22- Katılmak istediğin halk eğitim kurslarından birine katıl!
23- Birinin ev taşmasına yardım et!
24- İstifa et!


20 Haziran 2022 Pazartesi

Mutlu Son



Üç haftalık koşturmaca, üç günlük yatak döşek yatmamla neticede bir eğitim ve öğretim yılını bitirdik. Okulun son günü hastanelik olup iğne ve serumla ayakta durduğum için ne duygulandım, ne hüzünlendim. Bir filmde insanların hiç bir duyguyu hissetmemeleri için ilaç veriyorlardı onun gibiydi. Veliler ağladı. Çocuklar duygulandı. Yardımcı öğretmen ağladı. Bense günü hemen bitsin ve eve gideyim istedim. Neticede  canım annemin yağlaması, tuzlaması, kekik yağıydı buharıydı, çorbasıydı derken ayağa kalktım.  kardeş arasında en hasta olanı en zayıfı benim. Çöpten  adam diyor annem. Atilla İlhanın 3.şahsın şiirinde ki o çocuktum. Çöp gibi bir oğlandı ipince dedikleri. Zaten her zaman yaz kış vitamin kullanırım. Ama bu süreç öyle koşmacalıydı ki vitaminleri atamadım. Yeşil çay içemedim. Hasta olacağımı biliyordum ama bu kadarını beklemedim. Geceleri yutkunurken ki acıdan uyandım. Başım milyonlarca parçaya bölünmüşte eğiliversem dökülüverecek gibi hissettirdi. Kekik yağı gerçek bir mucize. Bunu bir kez daha anladım. 1 hafta yatmalısın demişti doktor. Bir poşet ilaç ve antibiyotik verip. Kekik yağının buharı özellikle burnumu açtı. Genzimi yurt edinen zibilyon tane dikeni söktü attı.
Gecelerin ne kadar uzun olduğunu hasta birine sor demişti evvel zaman içinde bir amca. Cidden öyleymiş. Ne gözümü açıp bir şey okuyabildim. Ne uyuyabildim. Vücudumu terk ettim yemyeşil bir vadide yol almak istedim Hoşgeldin yaz. Hoşgeldin yeni yaşım. Bir haftalık tatil beni bekliyor. Program yapmalı bolca keşfetmeli, bolca izlemeli, okumalı ve öğrenmeliyim. 3 gün kalmış yeni yaşıma. 23. yaşım güzel geçti. Bu yaşım güzel şeyler getirdi. Güzel tecrübeler kattı

31 Mayıs 2022 Salı

Rüzgar gibi geçti Mayıs

*Ben bir dünya değilim, ya da bir dünyanın uzantısı değilim.
Bir rüzgar gibi geçti gerçekten mayıs. Karne ayından önce olduğu için oldukça yoğun bir zamandı. Geziler, şenlikler, finallerdi birde 4 günlük İstanbul gezisiydi derken ancak şimdi yazabiliyorum hafta anatomisini. Eteklerimde o kadar çok şey birikti. Konuşacak, anlatacak ve çokca kafa yoracak.
İlk olarak İstanbul gezisi çok güzeldi çok deneyim kazandım. Hint yemekleri yedim. 1 saat  sırada bekleyip Bubble Tea'nin tadına baktım. İtalyan Mutfağından parmesan tekerleğinde Alfredo yedim. Makarna yapma tutkumu perçinledi. Bir sürü yere gittim. Ama zannettiğim gibi alışveriş yapamadım. Cidden herşeyin fiyatı artık her yerde aynı. Hiç bir yerin özelliği kalmamış diye düşündüm. O yüzden en iyisi paramı gezmeye vs harcayayım alışverişi internetten yaparım dedim. Uzun zamandır kendimi kütüphane ile dizginlesem de artık tamam. Önümüzde ki hafta bir sınavımı daha verip yaz için kitap alımına başlayacağım.
Başka, başka. Aslında bir deneyim daha kazandım. Bir arkadaşımın aracı olması ile bir oğlanla tanıştım. Çok kafanız uyar dedi. Bence tam senin istediğin gibi dedi. Cidden oğlanın özellikleri, kariyerleri istediğim gibiydi. Gel gör ki buluşup konuşunca içi boş bir kukla ile konuşurmuş gibi hissettim. Hani Şu alışveriş merkezlerinde olan kendi oyuncaklarını tasarladığın yerler olur. Orada oyuncağın kıyafetini rengini ayarlar en son içini pamuk şeker makinesine benzeyen bir aletle pamukla doldurursunuz.  Öyle hissettim. İlk kez görüştün biraz konuşunca geçer vs deseler de olmadı. Omzumda bir yükmüş gerçekten. Herkes olur olur bu iş dedi. Küçük yer burası müdirem bile duymuş. Kıvrandım durdum. Böyle görünüşte bir sıkıntı yok ama neden içsel olarak bir şeyler eksik diye. Aman neyse ki sonra bir şekilde olmadı. O kadar rahatladım ki.  Annemler üzüleceğim zannetmiş. Şu kadar üzülmedim aksi gibi içimde gelecek ile ilgili bazı kararsızlıklar geçti. Kariyerimde ilerlemek istediğimi anladım. Çocuklara öyküler kurup anlatırken yazsana öğretmenim bunları dediler. Biz okuruz dediler. Ne güzel şey Şeymili Baykuş öğretmenin dili dediler. Oh dedim. Oh işte yaşam bu. Bir şeyler yaparken içinde  zerre şüphe olmaması. Bir podcastte diyordu. Eğer içine minnacık bile sinmeyen bir şeyi yapmazsan yaşamın çok güzel olur diyordu. Oh ne doğruymuş.
İşte bu mayısta böyle geçti. Yaz için heyecanlıyım. Hoş geldin Haziran. Hoş geldin yeni yaşım. Hoşgeldin yeni güneşli günler.
Yıllar yılı beni yozlaştırdığını düşündüğüm şehrimi içten içe daha bir sevmeye daha bir bağlanmaya başladım. Artık arkadaşlarımla başka başka kafelerde buluşuyoruz. Bu da dışından beğenmeyip içine girince bayıldığım bir kafeden minyatürler.

Şehri bölen ırmağı gören arkadaşım burası küçük Amsterdam dedi. Al sana yüzyılın algı değişikliği.

*Whitman'ın okuduğum ilk şiir kitabıydı. Bazı yerlerinden pek bir  şey anlamasam da çok sevdim.
 Ben bir dünya değilim, ya da bir dünyanın uzantısı değilim. Çok nihilist bir cümle gibi geliyor kulağa ama ben çok sevdim. Beni içine çekti. Böyle güçlü bir cümleymiş hissiyatı verdi.