Şu an ben ne mutluyum ne de mutsuz.Sadece her şey geçip gidiyor.Benim şimdiye kadar pandomim sayesinde yaşamayı sürdürdüğüm bu “İnsan” dünyasında, gerçek olduğunu düşündüğüm tek şey bu.
Osamu Dazai- İnsanlığımı Yitirirken
Çok severim Eylül'ü. Ama daha tam Eylül havası gelmedi bize. Pencereden usulca giren soğukları saymazsak ağaçlar daha turunculara bürünmedi. Bu ay her ne kadar koşturmacalı gezmeli geçse de doyasıya kitap okudum. Zihnim berraktı. Okudum, okudum durmadan yeni kitaplara daldım. Yeni yaşamlara yelken açtım. Bu sonbahar Japon edebiyatından eserler okumak istiyorum. Bu hafta iki eser okudum. Ezelden haiukuları çok severim. Kuzeye Giden İnce Yol'u okudum. Kitap şair Başo’nun yaptığı yolculuk esnasında karşılaştığı yol manzaraların ve yazdığı haiku(kısacası Japon şiiri diyeyim) konu alıyor. Okurken Başo'nun yaptığı gibi yollara düşesim geldi. Kitapta geçen haiukular berrak olsa da daha önce daha çok hoşuma gidenler olmuştu. Okuduğum diğer kitap İnsanlığımı Yitirirken.(kitap hakkında ayrı bir yazı yazmak istiyorum) İsmi o kadar hoşuma gitti ki. Özellikle kapak tasarımı muhteşem bence. Doğrusu serinin tüm kitaplarının tasarımı Japonya'nın ruhunu yansıtıyor.
Bu hafta bir farklılık yapıp her zaman hafta sonu gittiğimiz denize pazartesi gittik. Aman Allah'ım o ne güzellik. Bambaşka bir yerdi sanki. Sahilde tek tük insan vardı. Gökyüzüne bakınca aklıma Monet geldi. Yumuşacık renkler, ılık bir hava. Sanki bir film sahnesinde gibi hissettim. Hani hikayede flashbacklerde gösterilen türden mutluluk dolu bir andı. İnsan öyle bir havada yaşamdaki tüm üzüntüleri unutur. Sanki bir anlığına tüm savaşlar durur. Bilmiyorum.Keşke bir Monet olup o anı resmetseydim.
Ablamlar şimdi kayınvalidesinin yanına gitti. Biraz üzülüp çokça bir oh çektik. Gerçekten insan garip bir varlık. Her şeyin yokluğuna alışabiliyormuş. Ablam evinde kendi düzenine alış biz kendi düzenimize. Şunu nereye koydun yok bu kayboldu yok şu nereye gittilerle geçti bir ay. O da hemfikirdi “sizi gördüğüme sevindim ama insanın kendi evi diye bir şey varmış” dedi. Birde küçük bebek olunca koca ev sirke döndü. Sessizliğe yalnız kalmaya çokça ihtiyaç duyan ben ilk başta çok zorlandım. Ama sonra ona da alıştık. Akşam giderlerken(daha yurt dışına çıkmıyorlar bir yirmi gün daha buradalar sadece şehir değiştirdiler) yüne de gözümüz doldu içimiz burkuldu. Eve girince ayağımıza takılan oyuncağın eksikliğini hissettik.
Her şey alışmaktan ibaret demişti bir arkadaşım. Yalnızca alışmak işte bu kadar. Eni konu tüm yaşamımız bu. Geçmişe dönüp bakınca nasıl yaşamış, üstesinden gelmiş, bu koşullara katlanmışız diyoruz. Ama işte yaşam eni konu alışmaktan ibaret.
Geçen iki yıl çalıştığım okulun müdiresi ortaokulda Türkçe öğretmenimdi. Ben 6.sınıftayken beni bir yarışmaya katmak istemişti. Yüz temel eser yarışmasıydı galiba. Belli kitapları okuyup bir teste giriyordun. Çok ısrar etmesine rağmen kabul etmemiştim. Çünkü okumak zevk alarak yaptığım bir şeydi. Hem laf olsun diye demiyorum hala okumak bana nefes almak gibi gelir. Okumayı sever misin dediklerinde sen nefes almayı sever misin? Okumak benim için nefes almak gibi diyen Scout gibiyim.(bülbülü öldürmek kitabı Başkahramanı) Ama kötü yanı işte bir kitap bitince çoğunluk hisler kalıyor bende. Konusu neydi ne anlattı bunu bile unutuveriyorum. Sonra bazen sabit fikir dergisi falan okuyup o güzelim kitap tahlillerini okuyunca içim gidiyor. Bende de çokça bir şeyler var içimde kaynıyor ama damıtıp kelimelere dökemiyorum. Bunu aşmak istiyorum bu yıl.
Üniversite zamanı yabancı ülkelerden atıştırmalıklar deneme gibi bir alışkanlığım vardı. Ablam da bir sürü atıştırmalık getirince bir deneyelim dedik. Ama çikolataları yerken çok zorlandım. İçinde şeker kamışı kullandıkları için mi bilmiyorum ama sanki içinde bal varmış gibi geldi. Kakaonun o güzel tadını alamadım. Başta bunun içinde şeker yok bal koymuşlar bildiğin bal bu diye tuttursam da sonradan onun şeker kamışı olduğunu anladık. Damak tadım hiç alışık olmadığın için yiyemedim.
Yine bir düğün bombası atılmış gibi geçen hafta bir düğün bu hafta 2 nişan olmak üzere pek hoşlanmadığım davetlere maruz kaldım. Evrende her gün cevaplansa da tekrar her gün milyonlarca kez sorulan o muazzam soru ''bugün ne giysem?'' ha bir de ''bugün ne yesek?'' versiyonu var ki o daha zor zannımca.
Artık nispeten telaşeli günler bittiği için planlarıma ağırlık verebilirim.
FİGHTİNG!!!!!!
olsun sen de insansın öyle düğün nişan gidicen tabiii hihihi :) kuzeye giden ince yol başo çok iyi de mi :) bir de dört mevsim (kim ki duk) var :)
YanıtlaSilaa dört mevsimi hiç duymamıştım not aldım. teşekkğrler deep
SilBu kitabı bende yeni aldım ama henüz okumadım. İnsanın gerçekten kendi evi diye bişey var. Düğünlerden ruhuma gına geldi bu eylül ayı boyunca çok iyi anladım şu an seni. :)
YanıtlaSildemek ki ülke genelinde bir evlilik dalgalanması olmuş:) başka şehirlerde oturan arkadaşlarımdan da duydum bunu çünkü:)
Siletkileyici bir başlık, güzel bir kitap adı...
YanıtlaSilEylül ayı çabuk gelip geçti gibi. Neyse ki beraberinde sonbaharı da getirdi. :)
YanıtlaSilKitabın tasarımına ben de bayıldım. İçimde okuma merakı oluşturmaya yetti. Adını not alacağım.
Monet.. Resmettiği eserleri çok severim ben de. Sahilin boş olması da hoş olmuş.
Hayat dediğin gibi gerçekten de alışmaktan ibaret. Bazen yeniliklere bazen kötü giden bir şeylere alışmak.