30 Mayıs 2020 Cumartesi

Eri sato'nun haberdar olmadığı büyük fedakarlıklar

O Eri sato.Postcrosingde tamamen rastgele mesaj atıp  "do you wanna be penpal?"cevabıma yes demiş  3 çocuklu  bir Japon anne.O benim sevdiğim  takdir ettiğim nazik bir insan.O Eri işte  bizim Eri.çekik gözlü  kendine benzeyen milyonlarca yurttaşıyla  Japonyada ve ben şimdilerde  ondan haber alamıyorum. 
1 yıl önce  burnumdan ameliyat olmuş konuşamaz  ve doğru düzgün  yemek  yiyemezken postacı kocaman bir  paket getirmişti.Japon arkadaşım  Eri bana mendilinden tutun anahtarlığına kadar bir sürü minik mutlu şey göndermişti. O zamandan sonra bir türlü  fırsat  bulup mektup gönderemedim.Bir kenarda bükük  boynu bekledi.Eriye e posta attım  fakat bir  türlü  cevap alamadım.açıkçası şu an hem suçlu  hemde oldukça üzgün  hissediyorum.Hal böyle olunca pttdeki uzun kuyrukları göze  aldım ve kutumu hazırladım .Bir kez bile göremediğim ruhuma dokunan bu insan için  uzun kuyruk , kisa bir toplu taşıma  macerasını  göze  aldım.Birazda çarşıya  gidip hava alasım var.

Pakette salep,ebrulu bir kalem,ahşap magnet(çünkü  hafif)2 adet kartpostal,A101 den alınmış  etnik desenli poselen tabak,Türk  bayraklı  yüzük,ayraç,cüzdan. 
Paketin dışını  ciddi tutayım.Japonyadaki abime tarhana gönderiyormuş gibi yaparım  desemde içimdeki  postcrosser kesti,biçti,yapıştırdı. Bakalım postanede  neler gelecek başıma.heyecanla bekliyorum.
Birde hassas terazide ölçüp,fiyatını  önceden  bilmeli o anda şoka  girmemeliyim.
Postanedeki asık suratlı  kızın Içinde  ne var sorusuna ciddi ve sistematik bir cevap vermeliyim.Bu işi  öyle  ciddiyetle  yapmalıyım  ki kimse böyle  bir dönemde  Japonyaya hediye göndermeme kızmamalı.
Pazartesi gününü  iple çekiyorum. En bi meraklısından.


20 Mayıs 2020 Çarşamba

Alıntı&kalıntı çarşambası #1




                Hepimiz birbirimize benzeriz
Herinsan sizin düşlerinize, üzüntülerinize, yaşamla ilgili umutlarınıza sahiptir. Her birimiz için dünyada herşeyin güzel olduğu, bir baharın yaşandığı, sonra da acımasız kışların eksik olmadığı zamanlarımız olmuştur ve her birimiz ölümün
acımasız gölgesini üzerimizde hissetmişizdir. İşte tüm bu nedenlerle hepimiz birbirimize benzeriz. Her birimiz yaşam denen o gizemli deneyimi yaşarız.
Bunu hiç aklınızdan çıkarmayın, o zaman tüm dünya size çok tanıdık gelecek ve yaşamda kendinizi hiç yalnız hissetmeyeceksiniz.
                      Christian Larson
                                                                                
                           Kendine öğüt  
Eğer en kötüsü olacakmış gibi davranırsanız,muhtemelen en kötüsü olur. Kendinize birşeyiyapmamayı söyleyip durmak, büyük bir ihtimalle onu yapmanızla son bulur. Beyinlerimiz “yapma”diyen mesajlara karşı direnç gösterir. Bu yüzdenolumlu mesajları daha kolay kabul ederler.Kendinize hata yapmamayı hatırlatmak yerine doğruyu yapmayı öğütleyin. Hatta en iyisi,
kendinizi o işi başarırken hayal edin.
                                Judi James

19 Mayıs 2020 Salı

Karşılıklık DH#1



KARŞILIKLILIK
 Kimsenin size içecek ısmarlamasına neden izin vermemelisiniz?

Yıllar önce, hippi kültürü altın çağlarını yaşarken –tren istasyonlarında, havaalanlarında pembe kıyafetleri içinde ortalıkta ağır aksak dolaşan Krişna tarikatının müritleriyle karşılaşırdık. Her geçene küçük bir çiçek uzatırlardı. Müritler fazla konuşmazdı; bir selamlama, bir gülümseme, hepsi buydu. Bir iş adamı ufacık bir çiçekte fazla kazanç görmese bile çiçeği yine de alırdı, sonuçta insan kaba davranmak istemezdi ya. Hediyeyi geri çevirdiğiniz zaman yumuşak bir “alın, bu bizim size hediyemiz” cümlesi duyardınız.
Hediyeyi bir sonraki sokağın köşesinde çöp kutusuna atmak isteyenler o çiçeklerden bir sürüsünün daha çöp kutusunda olduğunu görürdü. Ama mevzu orada kapanmazdı. Siz vicdan azabından muzdaripken yanınıza müritlerden biri gelir ve bağış isterdi. Bu girişim çoğu kez başarılı olurdu. Bu tür bağış toplama o kadar bereketliydi ki, birçok havaalanı müritlerin girişini yasakladı. Bilimci Robert Cialdini bu karşılıklılık olgusunu detaylıca araştırdı ve insanların birine borçlu kalmaya güçlükle katlanabildiğini keşfetti.
Birkaç yıl önce eşim ve ben bir çift tarafından yemeğe davet edildik. Bu insanları epeydir tanıyorduk, hoş insanlardı ama enteresanlıktan çok uzaklardı. Aklımıza iyi bir bahane gelmedi, biz de daveti kabul ettik. Beklenen oldu:
Evlerinde geçirdiğimiz akşam sıkıcıydı. Buna rağmen, birkaç ay sonra onları aynı şekilde kendi evimize davet etme zorunluluğunu hissettik. Karşılıklılık baskısı bize iki sıkıcı akşama mal olmuştu. Ama diğer çift böyle hissetmemiş olsa gerek ki bir hafta sonra çabucak bir davet daha geldi. İnsanların aslında çoktan bu kısırdöngüden çıkmayı tercih etseler de, yıllarca sırf karşılıklılık nedeniyle belirli zaman aralıklarıyla tekrar tekrar buluştuklarını pekâlâ hayal edebiliyorum.
Birçok sivil toplum örgütü Krişna modeliyle – önce hediye verip sonra talep ederek– para toplar. Geçen hafta bir doğayı koruma örgütünden hediye bir zarf geldi. Zarfın içi cennet gibi manzara kartpostallarıyla doluydu.
İçinden çıkan mektupta kartpostalların bana hediye olduğu yazıyordu. Herhangi bir bağış yapıp yapmamamdan bağımsız olarak kartpostallar bende kalabilirdi. Kartpostalları çöpe atmak elbette belirli bir sıkıntı ve soğukkanlılık gerektirdi. Bu yumuşak şantaj, ki adına rüşvet de denebilir ekonomide çok yaygındır. Bir şirket, potansiyel müşterilerini şampiyonlar ligi maçına davet eder. Sipariş vakti bir ay sonradır. Borçlu kalmama arzusu o kadar güçlüdür ki, alıcı kabul eder.
Karşılıklılık çok eski bir düzendir. Aslında şunu ifade eder: “Ben sana yardım ederim, sen de bana yardım edersin.” Besin miktarı büyük dalgalanmalara maruz kalan bütün hayvan türlerinde karşılıklılık olgusuyla karşılaşırız.
Varsayalım ki, siz bir avcı ve toplayıcısınız ve günün birinde şansınız yaver gitti, bir geyik öldürdünüz. Bu, bir günde yiyebileceğinizden çok daha büyük bir miktar. Buzdolabı henüz icat edilmemiş. Dolayısıyla, geyiği topluluğunuzun diğer üyeleriyle bölüşürsünüz. Bu size günün birinde şansınız yaver gitmezse diğerlerinin avından faydalanma imkânı sağlar. Buzdolabınız diğerlerinin midesidir. Mükemmel bir hayatta kalma stratejisi. Karşılıklılık risk yönetimidir.
Karşılıklılık olmasa insan –ve sayısız hayvan türünün– nesli çoktan tükenirdi.
Karşılıklılığın bir de çirkin yüzü vardır:
Misilleme. İntikamın ardından intikamın intikamı gelir ve bir bakmışsınız ki kendinizi büyük bir savaşın içinde bulmuşsunuz. İsa’nın nasihat ettiği gibi bize saldırana diğer yanağımızı uzatmamız, yani kısırdöngüden çıkmak bize bu kadar zor gelir, çünkü karşılıklılık 100 milyon yıldan uzun bir süredir hayatta kalma düzenimizin bir parçasıdır.
Geçenlerde bir kadın barlarda neden artık kimsenin kendisine içki ısmarlamasına izin vermediğini açıkladı: “O kişiyle yatağa girmeye alttan alta kendimi mecbur hissetmek istemediğim için.” Bu çok bilgece. Bir dahaki sefere süpermarkette şarap, peynir, salam ya da zeytin denemeniz için teklifte bulunulduğunda reddetmenizin neden faydalı olduğunu artık biliyorsunuz.
(Bu yazı  çok  sevdiğim bir kitap olan  Rolf Dobelli 'nin  Yapmamanız gereken 52 düşünce hatası (Die Kunst des klaren denkens 52 Denkfehler die sie besser anderen überlassen)ndan alınmıştır)


18 Mayıs 2020 Pazartesi

Agu bugu belgeseller

Size harika  tatlış mı tatlış 2 belgesel serisinden  bahsetmek istiyorum. Ama önce  bundan yaklaşık  5  yıl  önce  kuzenim doğduğunda liseden yeni  mezun olmuştum.Kucağıma alışımı  kırışmış yaşlı  suratına  şaşkınca  bakışımı  hatırlıyorum.  bu benim bir bebekle ilk  etkileşimindi.Belki 2 dakika agu bugu yaptıktan  sonra  uyumaya başladı .Tek yaptığı  yemek ve uyumak yani deyip nedense gereksizce  cok şaşırmıştım. Annem ne bekliyordun demişti? Yani  boş  zamanlarında  sanayileşmenin  insanın  psikolojik gelişimine  etkisi üzerine  tez yazmasını  beklemesem de şaşırmıştım.
Gelelim konumuza böyle  bir belgesei çocuk  gelişimciler,anne adayları  izlemeli diye düşünebilirsiniz.Fakat bu daha fazlası  bir insanın  doğumuna  ve büyümesine  yaşamı  keşfetmesine ,ebevynlerin kimi zaman eğlenceli  kimi zaman çaresiz  hallerine şahit  oluyorsunuz.Bir zaman ağlayan  bir çocuk  sizi daha az rahatsız  ediyor ve küçük  yegeniniz ve kuzeninizin  gözünü  dikip durmadan sorduğu  acaip sorular o kadar da boğucu  gelmiyor.Sonucta bu küçük  adam buralarda bir  marslı  kadar yeni ve bu gezegeni keşfetmek  için  sizden  yardım  istiyor.
Belgesel bölüm  ve 50 dk. Netflix üyeliğiniz yoksa ki benim yok Yabancı  diziler  sitesinden  bütün  bölümleri  izleyebilirsiniz.

Babies 2010 
Tek bölümlük  bir belgesel.
Moğolistan, Nambiya, Kaliforniya ve Japonya uyruklu dört ayrı bebeğin bir yıllarını anlatan bu sevimli belgesel, meseleye basit bir başlangıç noktasından başlıyor. Bebeklerin ikisini kırsal, diğer ikisini ise kentsel bölgeden seçen yönetmen Thomas Balmès, derdini yalnızca görüntülerle sunuyor. Böylece bebekler, ebeveynleri için hafıza şeridinde bir daha büyümemek üzere sabitleniyorlar.
Bence oldukça  çarpıcı  başka mekanlarda  ve kültürlerde  bir çocuğun  doğumuna  ve kişiliğinin  gelişimine  tanık oluyorsunuz. Fotagraf bile bu konuyu özetler  nitelikte
Diğeri  uzun ve sıkıcı  gelse bile bu güzelim  belgeseli seveceğinizi düşünüyorum. 
O halde kalın  agulu bugulu :)



17 Mayıs 2020 Pazar

Mayıs ilham okları

                               Nisan '20

 Okudum:
•Jane Austen Aşk  ve Gurur  kitabını  okudum.Önce  filmini izlemiş  sonra da birde kitabını  okuyayim demiştim .Filmini daha çok  beğendim  kitap beni pek çekmedi. Bu arada her 10 yılda  Aşk  ve Gurur için  bir film çekiliyormuş  okuyunca pek  abartı bulsam da şaşırmadım.
•Jose Saramago her  ülkeden  bir kitap çerçevesinde  tanıdığım  bir yazar.Alışılmadık üslubu  ve satirik  dili ile ben çok  sevdim.Ölüm  bir varmış  bir yokmuş  kitabını okuyunca ölümün  sürekliliğinin  yaşam  için  gerekli olduğunun farkına vardım .
•hatasız  düşünme  sanatı Ntv yayınlarından.Basit kolay günlük  dilde farkında  olmadan yapılan  hatta tekrar edilen düşüncelerimizde ki  hatalarını  psikolojik  araştırmalar  ve günlük  örneklerle  açıklıyor. Kitap akademik bilgilerle insanı  boğmadan  gündelik  dilde yazılmış  buda kitabı  anlaşılır  ve okunur  kılıyor
Izledim:
Vimeo da çeşitli  sanatçıların  tatlış animasyonlarını izledim.Vimeoyu bu kadar geç  keşfetmem beni üzdü.Cidden kaliteli sanatçılar  ve firmalar var.2020
Keşfettim:
•Cafe nohut blogu  dikiş  severler için harika bir yer.bu bloğun  sahibesinin bir de kitabı var.
•Istanbul isletme enstitüsünün online derslerini duymuştum  bu ay ona kaydoldum.Ama dersler daha başlamadı  2 gün sonra başlayacak  dersler ücretsiz  hocalar tecrübeli. Bize dinlemek  ve öğrenmek  düşüyor  sadece.Istersek sertifika  alabiliyoruz  fakt ne demişler " parayı veren sertifikayi alır "
Denedim:
Pimterestte küçük  fikirler  denemek beni mutlu ediyor.
Sarj aletine küçük  çiçekler kondurmak mı? Ne kadar küçük  ve mutlu bir şey. 
Benim şarj  aletimde boya silindi ama ilhamım olan bu fotoyu koymasam olmaz.
Ilhamın varsa imkanında vardır. 
#Sir pinterest.
Kalın ilhamla.

16 Mayıs 2020 Cumartesi

Bir dolap kitap #1


Çocukken  okuduğunuz ilk kitap neydi? Benim ilk anımsadığım  annemin çocuk  yetiştirmek ile ilgili bir kitabı. Meydanda kurulan bir yardım  sergisinde kitap standına  gittiğimizi  ve üzerinde  ağlayan  ve telefonda konuşan  bir çocuk  yanında  oyuncak ayısı  olduğunu  anımsıyorum. Kendimle o kadar özleştirmistim ki.Bende sarışındım  ve benimde tıpatıp  aynı  gözüken  bir ayırcığım vardı.O kitabı  açmayı  içindeki  ilginç  şekillere ki bunlara harf deniyormuş  :) minik çizimleri  boyamayı  çok  severdim.Okumayi öğrenince de  ilk bu kitabı  okudum  haliyle.
Evet konumuza gelirsek Size yeni keşfettiğim  bir süper  aileden bahsetmek istiyorum.çocuk  gelişimciler,anneler,çocuklar,çocuk  kalanlar bu site tam size göre.
Banu ve eşi  Yıldıray  ve 2 çocukları Tayga ve Orman (çocukların  adlarının  uyumu beni güldürdü) çocuk  kitapları  okuyor ve bunlar hakkında  bir radyo programı  yapıyorlar Ailecek.kitaplar ve çocuklar  hakkında  o kadar güzel  bilgiler  var ki siteye girince  101 dalmaçyalinın annesi gibi hissedip yazılarını okuyup podcastlerini dinliyorum.  
Dinlemek isteyenler için  Pazar sabahları 10:00'da 94.9 Açık Radyo'dalar.
                  
Çocuk  yetiştirmede ki kendine has tutumları  hoşuma  gidiyor.Evde tv olmadığı  için  her hafta oynatma listesi hazırlayıp  çocuğa  veriyorlar ve bizle de paylaşıyorlar  arada böylelikle  kısa fakat tatlı  videolar izliyoruz ki sevdiğim  bir taneyi koyayım  şuraya . Tık tık

8 Mayıs 2020 Cuma

Pamuk prensesin keten saçları LIMSIH #1



Hygye felsefesi uzun kış  gecelerini doldurmak isteyen  sakin Iskandinav  insanlarının yaşam  biçimidir.
Bu konu ile alakalı yazılmış  3 serilik bir kitapta  iskandinav ülkelerinden  çıkmış  tüm dünyaya  yayılmış. 
Bu kitaplardan biri  ile ilgili yazıma  Burdan gidebilirsiniz
Gelelim benim felseme
LIMSIH
(Less is more small is huge)
Tamamiyle ben uydurdum patentini almadım vatana millete hediyem olsun.
Azın  çok  olduğunu  minimalizm akımı  sayesinde sağır  sultan  bile duydu.Ama o köşkte  oturup maksimalist yaşamına  devam ediyor.Az çoktur  bunu biliriz.
2.madde ufak  kocamandır. 
Yani bizi mutlu eden şeyler  büyük  şeyler değil  ki yada üzen.Bir söz ,bir bakış.,bir düşünce bazen bir  koku günümüzü  şekillendiriyor.o yüzden  yaşam  küçük  anlarda saklı  aradığınız  bunlar.
Üniversite  bitince  o her şeyin  normal ve sıradan olduğu  anı  özleyeceksiniz. Herkesin kendisi gibi davrandığı.
Neyse sadede gelelim küçük alışkanlıklarımla olağan  yaşamımı  huzurlu mutlu olağan  yaşam  standartına  yükselttiğim tecrübe  ile sabit ritüellerim.
Ne demiş  radyodaki o güzide  ses
"Bana ellerini ver,hayat rituellerle güzel 
Sana kalbimi verdim ey LIMSIHer"

R1
Saçlarına  nazik davranmak.Durmadan boyayıp ,şekil  verip ,şekillendirici  sıkıp  çocuklarına  yaşamı  zindan eden anne babalara dönmeyiniz.Neyse o saçlarınız  kıvırcıksa bırakın  öyle  kalsın.Rengini açmak  için  türlü  kimyasallar kullanasıya  hint kınası,papatya suyu gibi doğal  şeyler  kullanın. Ve sizin için  en doğal  besleyici şampuanı  seçip  onda karar kılın.
Saçlarınızı  nazikçe  tarayın.
Ahmet arif'in dediği  gibi
Dostuna yarasını gösterir gibi,
Bir salkım söğüde su verir gibi,
    Öyle derin,Öyle içten
 Ve saçlarınızı akşam  yatmadan tarayın  ve o lastik tokayı çıkarın  bırakın  özgürce  dolansınlar  yastık  cumhuriyetinde.
(Benim anime halim saçlarım  topuzdu böyle  yapmış ama:)
Ben saçımı seviyorum.Boyamayıp acıcı  kullanıyorum  ki cidden ince olsada çok  dayanıklıdır.Aksam tarama işini  muhakkak yaparım.Bir prenses gibi davranırım  onlara.Ki daha 3 yıl  önce  pamuk prensesin keten saçları  diye dalga geçerdi  arkadaşlarım.Banyodan sonra düşman askeri gibi diretir Sekillendirici  hiç  sevmem.Eyüp Sabri'nin vegamndamgalı  hindistan cevizlisini ve kalıp lavantali sabun kullanırım.yumuşacık tokalar tercihimdir. 

 R2:bol su iç!

Ben sek suyu dahi pek severim efendim.Lakin sevmeyen sıkıcı  bulan renkli kişilikler  içine  cilektir,nane yaprağıdır efendime söyleyeyim tarçındır atabilir.Icine biraz maden suyu katıp sıkıcı  hayatlarına  500 milyon baloncuk ekleyebilir.
Ben limonlu suya çok  zor alıştım.Ama alışınca  faydasını  gördüm.Ferah ve zinde hissediyorum.
Susamadan su içmek  bir meziyet bence:)yararları,ne kadar ve ne zaman içilmesi  hakkında  milyon  tane makele var.Burasi ciddi bir müessese  değil  balkondan balkona lak lak platformu.
 Sevgili lak lak severler yapın  küçük  değişiklikler.Ve görün  neler değişecek  neler.
Kalın  sağlıcakla. 

7 Mayıs 2020 Perşembe

Sektöre rövaşata yahut toprağa tohum




Anneler günü,sevgililer günü  gibi özel  günler bana sektörün  alışveriş  çılgınlığını  artırmak  için  yaptığı  sektörel  hileler gibi gelir. Her ne kadar küçük  bir çocukken  anneme hediye alabilmek için  yine annemden para  kopardığım zamanlar olsada.
Ilk zamanlar yapay çiçek  biblo olan hediyeler  neden sonra termos,piknik sepeti gibi umumun kullandığı  hediyelere dönüşse de hediye almayi hiç  bırakmadık. Bir zaman kağıttan  ayakları sallanan kocaman  bir kurbağa yapıp  "benim annem güzel annem" diye şarkıları  söylediğimizde oldu.O yıl  ki hediye hepimizindi.Sevgiyle hatırlanacak bir anı.Ve bir kağıttan  kurbağa. Ne yazık  ki taşınma  zamanlarında kağıttan  kurbağa  kayboldu.
Bu başarısız  hediye girişimlerinden sonra  bu yıl ağaç  bağışı  için  sitelerde gezerken Çekül  vakfında  sertifikalarla beraber çok  güzel  ekolojik hediyelerde gördüm .
Bugün  girdiğimde  anneler günü  için  hazırlanan setler içimi  kıpır  kıpır  etti.
           
Birgili kadınların işlem görmemiş ham ipekten ürettikleri yüz lifi ve banyo lifi, “ölmez ağacı” olarak da bilinen zeytin ağacı dalı işlemeli sabun kesesi ile birlikte kasımpatı motifli dantel sepetin içinde.
Sepete Gitmek için

              
Yine Birgili kadınların geri dönüştürülmüş kot kumaş üzerine  işlediği karahindiba  çanta ve  cam broş .
                 Gitmek için Tık tık
                

 7 Ağaç Ormanlarına dikeceğiniz “1 fidan” sertifikasının yanında, Birgili kadınların pamuklu Ödemiş dokumasına işlediği “nar şal” 
             
anneniz adına dikilecek 3 fidan sertifikası ile yaprak motifli özel tasarım seramik bulunuyor.

Böyle  sevgili doğa  severler. 
Eğer  sektörün  karnına  rövaşata  toprağa  tohum atmak isterseniz size bir kaç  fikir olsun.
Bilemediğimiz  eli öpelim.Böyle günlerde  yıldönümlerinde  düğün  nikah merasimlerinde bir fidan dikelim.yahut  ekolojik çevre  dostu hediyeler alalım. Sadece sevdiğimizi değil  kuşları  ağaçları  doğayı da mutlu edelim.
Bu anneler gününde  sadece annenize değil  doğa  annemizi de bir hediye verelim.

5 Mayıs 2020 Salı

Sirkadiyen ritmimi tutturdum!

 Merhaba çocuklar  merhaba cümleten 
Ne güzel  demiş  Nietzsche abimiz "ÖyIe koIay bir sanat değiIdir uyumak; onun uğruna, bütün gün uyanık durmak gerekir."
Bir ara bir  heyecanla sabah 5.30 ta kalkayım  desemde çoğumuzun  yaptığı  bir hataya düştüm. Seri üretim  hatası.Kendimize uygun olup  olmadığını  düşünmeden  "a onda  güzel  durmuş  banada yakışır "diye aldığımız  kıyafetler  gibi. entel olmak adına okuduğumuz   kitaplar, yapmaya  başladığımız  alışkanlıklar  ve belkide içtiğimiz  kahveler.
Bana ne iyi geliyor  ben neyi severim düşünmeden  yapılan  bunca şeyler  sadece bir kostüm  giyen  ama aslında  kurt olan kırmızı  başlıklı  kız  hikayesine  benzer.Bende topluluktan ayrıldığımız  şu  zamanlar yeni yeni farkına  varıyorum. Aslında  bana ait  zannettiğim  ve bana ait olmayan ve hatta bana hiç  iyi gelmeyen  alışkanlıkları.
Ilk başta  gece kuşu  değilim.Kitap okumak için  uyanık  kaldığım zamanlar hariç  hiç bir  verimi  olmayan  zaman öldürmedir 12 den sonra uyanık  kalmak en azından  benim için.
Sonra üniversitede öğrendiğim  sirkadiyen ritmi geldi.Insanin iç  saati demek kısaca.Ic saatimizin kadranı  şaşırmamak onu iyi tanımak  gerekiyor.
Sabah  5 te uyanınca  gün  doğmamış  ahali uykuda  ne yapacaksın. En iyisi kendime entegre  ettim.Akşam  12 de  balkabağı  arabasına  koşan  külkedisi  gibi yatağıma  koşuyorum.öğlen  meksikalıların  siesta  bizim şekerleme, kestirme; batı dünyasında “After-dinner nap”, denilen Islam dininde ise Kaylule diye geçen  o güzel  öğlen  uykusu.
Gün içerisinde iki kez vücut ısısı düşer.
Birisi sabaha karşı 03.00 sıralarında, diğeri ise öğleden sonra 14.00- 15.00 saatleri arasında olur. İnsanların öğle yemeğinin ağırlığına bağladığı bu rehavet dönemi, aslında vücudun uykuya en meyilli olduğu saat dilimidir.

Zaten böyle  bir  kore filmi bile var "öğleden  sonra saat 3.15 " diye.
Yani sevgili okur akşam  erken yatıp  sabah 7-8 gibi kalkıp  günü  parçalara  bölüp ,öğlende uyuyunca anladım  zamanın  ne çok  olduğunu  ve kendimiz için  en verimli uyku düzenini  bulup tutturmanın  ne denli önemli  olduğunu. Gün  içinde  verimim arttı uykum hafifledi ve alarm bile kurmadan uyanır  oldum ki bu baya "hayrete mucib"
Oğullar  ve rencide ruhlardaki cemal olsa gözlerini  belertip böyle  derdi."Hayrete mucip yaniii"
Esen kalın.güzel  rüyalarınız ,bitmeyen hülyalarınız  olsun.