Ben küçükken Hugo ve Tolga abi gibi yahut Kasaba gibi telefonla aranarak oynanan interaktif oyunlar meşhurdu. Bizim evimizdeki ev telefonu tuşlu değil çevirmeliydi. Yine de bir keresinde annemden yalvar yakar izin alıp aramıştık. Fakat hat bir türlü düşmedi.
bazen yaşamımın bazı anlarında kendimi bir bilgisayar oyunun içindeymiş gibi hissediyorum. Yapmaktan kaçındığım şeyleri yaptığımda yeni bölümün kilidi açlmış gibi hissediyorum. Mesela iş yerinde konuşmadığım bir kız vardı. Onu tanıdığım ilk süreçte işe giderken yolda karşılaşmıştık. İş yerine bir sokak kalmıştı. Yanına gelip beraber yürüyelim mi demiştim. Yok ben kendim yürürüm demişti. Öyle olunca bende kıza gıcık olmuş bir daha yaklaşmamışım. Ara sıra konuşsak merhabalaşsak bile bir duvar vardı aramızda. Cuma günü ondan yardım istedim. Benim duygularım içimde ataşböceği gibidir. İçimde oradan oraya dolaşır ve gökyüzüne çıkmak için can atarlar. O an bana böyle içten yardım eden birine karşı olumsuz bir duygu beslemek istemedim. Ona tatlı bir şekilde bu olayı hatırlattım. Çok şaşırdı. O an muhtemelen beni yanlış anladığını söyledi. İçtenlikle özür diledi. Bende bir davranışına bakıp yargılamanın yanlış olduğunu söyledim. İş çıkışı ona seslendim. Durdu beraber yürüyelim mi dedi. Tamam dedim. Birlikte yürüdük. Yolunu uzattı. Yeni bir yol keşfetmiş olurum dedi. Çok garipti. Yol boyunca konuştuk. Konuşurken keyif aldım. İçimde ki def küflü kara tabular çatırdadı. Yeni bir karekterin yol haritasını açmışım gibi hissettim.
İkinci olarak ne zamandır köye gitmiyordum. Dedem ve babaannem vefat edip orada da sevdiğim biri kalmayınca yolum düşmedi. Bugün babamın halasının yemeği vardı. Baya yaşlı bir nine. Almanya'da yaşıyor. Bayramlarda gelir. Kopmuş aile bağlarını dokur gider. Bu sene büyük çaplı bir girişimde bulundu ve kendi torunlarından tutun kardeşlerinin çocukları dahil bir sürü kişiyi çağırdı. Normalde o kadar yolu çekmezdim ama merak ettim akrabaları. Gittim iyi ki gitmişim. Bu kez yeni bir mekanın kilidi açılmış gibi hissettim. Köyü gezdik, papatya topladık, akrabalarla hoş sohbet ettik. Gerçi sohbet ne kadar hoştu tartışılır. Kadınların yüksek sesle konuşmalarından, bin yıllık meseleleri dökmelerinden başım ağrıdı ama olsun. Herkesten öğrenilecek bir şey var. Hiçte sevmediğim bir kadın tarla kavgası yapan amcalarımı anlattı. ''küçücük bir köy ama ne savaşlar dönüyor aklınız şaşar.'' dedi. Bu cümle hoşuma gitti. Harita bir nokta bile değil o köy. Torosların ev sahipliği yaptığı onlarcasından yalnızca biri. Çoğu zaman varlığını bilenlerin bile unuttuğu bir yer. Aklıma skandallarından sonra iyice soğuduğum bir yazarın tarif ettiği köy geldi hatta üzerinde düşünürken.
Bu hafta Ahmet Hamdi ile geçti. Suriyeli bir şairin kitabını okudum. Garibime gitti. Kafamdaki Suriyeli tanımına uymuyordu. Şiirler çeviri kaynaklı olduğunu düşündüğüm tam bir tat bırakmadı. Ama bazı cümleler gerçekten dokunaklıydı. Nazım Hikmet'in okumadığım bir kaç şiir kitabını okudum. Şiir okumak güzel şey. Yaşamını bir şiirmişcesine yaşamak daha güzel şey.
*Adını ilk okuyunca Wattpad'in yeni nesil yazarlarından gibi bir his verse bile Asıl adı Ali Ahmet Sait Eşber olan Suriyeli bir şairdir. Günümüz Arap şiirinin en büyük ustalarından satılmaktaymış. 1971‘de İstanbul'da ilk Nazım Hikmet Uluslararası Şiir Ödülü'nü almıştır.
Ne güzel bir yazıydı demek geldi içimden:)
YanıtlaSilAktı gitti yani, akıp giderken okuru da yanına almayı ihmal etmedi ama:)
:)
SilTeşekkür ederim ilkay:))
YanıtlaSilÇok sürükleyici ve çok akıcı bir okuma oldu benim için her anda başka bir yerde hissettim elinize sağlık ✏️✏️
YanıtlaSil