16 Ekim 2019 Çarşamba

Biriktirtirmenin Gücü adına

Biriktirmeye çok erken başladım.Daha küçük bir çocukken her denize gidişimizde bir pet şişeye sahilden topladığım taşları katardım.En çokta yassı olanları severdim.

Bu taşlardan en çok hoşuma gidenleri yanıma alır beş taş oynamak için okula götürürdüm.Rakip ne kadar çetin olursa olsun veyada kaybeden ben bile olsam sorun değildi.Çünkü onun bir kaç dakika önce aldığı bozuk çakıl taşları,benim bilmem kaç yıl dalgaların dokunuşları ile pürüzsüzleşmiş taşlarımla boy ölçüşemezdi.Bir ara cipslerden çıkan tasolar vardı ki nedense hiç ilgi alanıma girmedi.Alman bir komşumuzun bana hediye ettiği küçük ve bir o kadar garip yaratıkları sakladım.Hala bir kısmı duruyor hatta.
Annemlerin sakin ve deniz kabukları ile dolu bir koy keşfetmesi ile taş toplamayı bırakıp deniz kabuğu işine giriştim.Kendimce bu kabukları sınıflandırdığımı hatırlıyorum.Daha sonra lavobonun önüne süs diye konulmuştu.Bende bir kaçı ile çerçeve süsleyip mahalledeki bir kaç arkadaşa hediye etmiştim.Şimdi bakıyorum da ne istifçilik yapmışım ne koleksiyonerlik.Toplayıp toplayıp dağıtmışım.Sonraları ortaokulun ilk yıllarında eski binadaki dosyalar dijitale geçtiği için eski arşivlerin atılması gerekiyordu.Öğretmenin peşine takılıp bir oda dolusu kağıdı çöp kutusuna atarken ilk kez orada bir pula hayranlıkla bakmıştım.Saçları örgülü bir anadolu kadının rengarenk bir çizimiydi
.Hemen üzerinden söktüm.Sonra bir demet mektubun pullarını alıp uzun bir müddet sakladım.Uzun bir zaman biriktirmek isteyeceğim bir şey çıkmadı.Yada ben okul ve sınavlarla dolu olduğum için göremedim.lisedeyken taşınırken içi eski paralarla dolu bir kutu bulunca bu istikrarsız biriktirme güdüsünün annemden geldiğini gördüm.İçinde ciddi anlamda eski paralar vardı.Bir kısmı çocukluğundan ,bir kısmı dedelerinden kalmaydı.Sonra bir kaç tanesini kent müzesine bağışladık bile. Üniversitenin ilk yıllarında bir sahafta gördüğüm eski fotoğraflar bana bir şekilde ilham verdi.Şimdi değil ama bir vakit o fotoğrafları alıp sahiplerine ulaştıracağım dedim
Aradan kısa bir zaman geçmedi ki bir arkadaşım Alman kiracılarının kaçtığını evi eşyayla dolu bıraktıklarını anlattı.Eşyalar arasında albümlerde vardı ki bundan 30-40 yıl evvelden dünyayı dolaşmaya başlamış bir insanın fotoğrafları beni çok heyecanlandırdı.Sonra uluslararası bir dava olup çözülemediği için mahkeme evin içindeki eşyalar arkadaşımgile kalmış.Oda cilt cilt albüm getiremeyeceği için bana 50 yakın fotoğraf getirmişti.
.Postcrosing ile tanıştıktan sonra kartpostal,madeni para,magnet biriktirmeye başladım.Ama genel olarak eski ve hikayesi olan şeyler daha çok ilgimi çekti.Istikrarsızlığım ve düzensizliğim devam etsede içimde yatan bir koleksiyoner var. Alman düşünür Walter Benjamın’in koleksiyoncu için söylediği, “yalnızca uzak ya da geçmişe karışmış dünyayı değil, daha iyi bir dünyayı düşleyen insandır” tanımlaması koleksiyonerlik hakkındaki düşüncelerimin son halini verdi.Bu biriktirmenin ötesinde bir iş.Bu ilham verici bir şey.Benim istifçilikle koleksiyonerlik arasında ki hikayem böyle.Umarım bir gün gerçek bir koleksiyoner olurum.Esen kalın

6 yorum:

  1. Hepsi çok güzeller ama pulları ayrı sevdim. Ben de biriktirmek istiyorum ❤️

    YanıtlaSil
  2. Fotoğraf kareleri harika! Baktıkça bakası geliyor insanın. Bazı benzer hobilerimizin olması ne hoş. :) Bende de kartpostal ve pul koleksiyonu var. ^-^

    YanıtlaSil
  3. bütün koleksiyonlarını sevdim. benjamin in sözü de ne güzel. bu yazını daaa bi ara koyayım bloguma nefisti nefis :) koleksiyoncuuuuu :) ay çakıltaşları hastasıyım bi dee yaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağol deep ne zamandır yazamıyorum ozledimde sizi😊

      Sil
  4. sahaflara düşen fotoğrafların hikayeleri hep merak etmişimdir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende aklımdan hep hikayeler kurardım hatta.Ot dergisinde böyle bir bölüm var sahaflardaki fotoğraflara hikayeler uyduruyorlar.Birde kitabı var Sepya diye.

      Sil