Bir de, mektuplar yazıldıktan sonra mutlaka unutulurlar. Çünkü niye yaşadığımızı anlamadığımız bir dünyada yaşıyoruz ve galiba sonsuzluğun sınırı diye bir şey yok. Bu yüzden bütün mektuplar, eninde sonunda eski bir ayakkabı kutusunun içine sığarlar...
Sabah huzursuzca uyandım. Yine karnım endişe yumağı olmuş. Bir ucunda tutup sökmeye başladım. Kahvaltı hazırladım. Cilt bakımı yaptım. Kitap okudum. Yumak hafif hafif söküldü. Biliyorum bir anda mideme yerleşen devasa yün dolu, keder ve endişe karışımı o yumağı sökemeyeceğim. Belki zaman geçtikçe iplikler parçalara ayrılır ve kendiliğinden çözülüverir.
Ne zamandan beri bilmiyorum üniversitede final haftasıydı. sınavlardan ödevlerden yorulmuştum. bir edebiyat dergisinde bir nihilistin sözlerini okumuştum. o sözler beynimdeki tozu dumanı alıp götürdü. o günden beri içimde ne anlamı var bulutu dolaşıyor. ne anlamı var işe girip çalışmanın para biriktirmenin ev almanın kariyer yapmanın. sadece kitap okumak, uyumak, uzum yürüyüşlere çıkmak. dedemler köyde yaşaydı alıp başımı oraya giderdim. ya da bir kır evi olsa.
terapistim kaybetmekten, başaramamaktan korktuğum için istemekten vazgeçmiş olabileceğimi söyledi. çok mükemmeliyetçi bir annede yetiştim. okulda elde ettiğim hiç bir başarı beni mutlu etmezdi. iş hayatında patronnum "böyle baktıkça hayatta hiç bir şey sana tat vermez yeterli gelmez." demişti. sabahları uyanıp dünyayı kurtaran bir insan olmak mı istiyordum. gerçi bir çocuğu değiştirdiğinde dünya değişir. bir hitleri evcilleştirdim belki de. bir katili dönüştürdüm.
isteklerime ulaşmaya başladım ama garip bir şekilde. hayalim hep köy okulunda öğretmen olmaktı. babamın doğuda bir arkadaşı vardı. arada bizde kalır babam yanına gider. adamın anaokulu varmış. öğretmen ihtiyacı olmuş. yaz için gider misin dediler ben pek istemedim. zaten yeni belediyede stajımı bitirmişim. kafam bir milyon. en son bir şekilde hazırladım valizi geldim. güzel bir deneyimdi. gezdim, gördüm ilham aldım. sadece derslerden adını duyduğum şehirleri görmek, orada yaşayan insanlarla tanışmak ilginç bir deneyimdi. ama oraya gidince anladım ki ben onların deyimi ile tam bir batılıyım. konuşmaları vurgulamaları beni gerçekten çok yordu. başkalarınca doğal samimi gelebilecek durumlar zaten özel alanına hassasiyeti olan beni çileden çıkardı. ama çocuklarla çok güzeldi. okulun çok güzel bir bahçesi vardı. hayal ettiğim güzellikte bir okuldu. veliler düşmelere yaralanmalara daha rahat yaklaştığı için, çocuklar nispeten daha az ekran başında kalıp sokak kültürü olduğu için çocuklarla iletişim kurmak, sınıf düzeni oluşturmak kolaydı. zorlandığım şeyler olsa da sevdim.
tabi geri dönünce orayı ne kadar kanıksadığımı bir daha gitmek istemediğimi fark ettim. şimdi yine veliler ve çocuklar beni çok sevdiği için gelmemi istiyorlar. ev kiraları daha ucuz olduğu için kendi evime çıkabilirim. sabahları bisikletle işe gidip gelip göl kenarında vakit geçirebilirim. ama tüm bunları yapacak aksiyonu alacak enerjiyi kendimde bulamıyorum.
biriyle tanıştım. kalbimde hiç bilmediğim yerlerde çiçekler açtı ve kuşlar öttü. vay canına dedim. bazı şeyler gerçekmiş ve kitaplar satılsın filmler izlensin diye uydurulmamış. ama şu an bir belirsizlik içindeyiz.
kafamı dağıtmak için tabi ki bolca kitap okuyorum. Byung chul han'dan iki kitap okuyorum. Yazın Türk edebiyatı klasiklerinden yaklaşık 5 eser okudum. Aşırı etkilendiğim ve sevdiğim bir kitap olmadı. Önümüzdeki günlerde Pavese'nin kitaplarını okumak istiyorum.
Geçen yıl keşfedip sevdiğim Ercan Kesal'ın kitaplarını okumaya devam ediyorum. Rastgele alıp okuduğum Agota Kristof'un dün kitabı güzel bir okuma deneyimi sağladı. Eğer kitapla ilgli yorumumu okumak isterseniz tık
Üç arkadaşımla beraber bir kitap kulübü kurduk. Kitabın kısa ve akıcı olmasını istediler. Bende biraz araştırdım ve Stepford Kadınlarını buldum. Bir solukta okunuyor. Ama kitaptan istediğim etkiyi alamasam da yazılıdığı döneme nazaran oldukça başarılı bir eser. Kitapla ilgili ayrıntılı bilgi için tık
Yıllardır kedi sahiplenmek istiyordum annem astımı bahane ediyordu. sonra garip bir şey oldu ve bir kedi bizim eve gelmeye başladı balkondan tırmanıp koltuğun kenarına yatıp sessizce uyuyor. biraz yaşlı bir kedi. bir aydır geliyormuş. abimin haberi varmış ama anneme dememiş. annemde kediyi gece görmüş cin sanmış.(annem bir keresinde kendine cin musallat olan bir kadına yardımcı olmak istemiş. ona daha sık banyo yap temizliğine dikkat et demiş. bu kadın köyde yaşıyormuş annemde 15 yaşlarında falan kadınla konuştuktan sonra gece köyde kalabalık bir odada uyuyorlarmış. herkesin kafası kedi kafasıymış. sabahı zor etmiş.) haliyle aklı çıkmış. kedi çok sessiz sakin sadece mama verdiğimizde bir kaç miyavlıyor o kadar. birde sevgi gösterisi olarak ısırıyor. bugün veterinere götürüp aşılarını yaptıracağım. ona biraz alışveriş yapacağım.