20 Kasım 2020 Cuma

kayıp değerler manifestosu

 

                                                                     
(ben noktalama işaretlerine ve imla kurallarına inanmam sevgili okuyucu.ben saygıyla yana yana dizilmiş harflere sevgi dolu hecelere inanırım)
Cogita quamdiu eadem feceris; mori velle, non tantum fortis, aut miser sed etiam fastidiosus potest.
“Ne zamadan beri hep aynı şeyleri yapıp durduğunu düşün bir kez; ölmeyi yalnız yiğit ya da mutsuz kişi değil, bıkkın kişi de ister.

fark ettiniz mi bazı değerler kayboldu.kimi birden bire.kimi yavaş yavaş siliniverdi.

bir süredir kafamın içi okul çıkışı saatinde seyir halinde olan halk otobüsleri gibi.dolu ve dolmaya devam ediyor.daha ne kadar dolar? burası çoktan dolmuş diyorsun fakat daha da daha da dolmaya devam ediyor.2.üniversite kapsamında başvurduğum üniversitenin vize sınavları başlıyor.okullara uzaktan eğitiim haberini duyunca çok sevinmiştim.çünkü küçük yaş grubu maske mesafe sıfır.ilk zamanlar derslerde hiç maske çıkarmayıp sürekli eşyaları elimi dezenfekte ediyordum.ama bir yerde çabalamaktan sıkıldım.hasta olma ihtimali olan çocukların bile okula gelmesi risk ihtimali olan velileri veya hastalığı yeni atlatmış velilerin bile şuursuz davranışları beni yıldırdı.

sonra bütün okullar uzaktan eğitime geçerken anaokulları yüzyüze kararı aldı.açıklama kısmında işe giden  anne babalar için ibare yer alınca haliyle okul öncesi öğretmenleri ayağa kalktı.okul öncesi eğitim zorunlu bile değilken pandemi zamanı tüm okullar online iken okul öncesinin yüzyüze olması tabi ki herkesi düşündürttü. 
beni üzen şey cühela takımınca mevcut olan okul öncesini işten dönene kadar çocuğun oyalanacağı yer olarak görülmesi olayının resmi makamlarca adeta onaylanma.
benim öğrencilerim zaten minik olduğu için velilerin okula verme sebebleri sırasıyla
1.bir işte çalışma bırakacak yer bulama
2.çocuğa hamile olma
3.ev hanımı olup iş yükünü azaltma
kendi velilerimde durum böyle.ilk iki kısım bunu dillendirmekle beraber 3.kısım kendini saklar.onların bu halleri eve gönderdiğiniz etkinliklerin yapılmaması, hafta içi okunmasnı istediğiniz hikayelerin okunmamasndan gelir.bütün bunlar bir yana benim gibi eğitimci olan 3 velim var ve 3 özel eğitimde öğretmen.o kadar ilgili ve o kadar bilinçliler ki.eğitimin farkındalar,gerekliliğin farkındalar.

hani herkes evladı için çalışıyor ya.ona zaman ayırmadan ama onun için çalışıyor ya.bir  radyo tiyatrosu bırakıyorum.dükkana gelen baba ve hayallerini satın almak için kullandığı para birimi size anlatmak istediklerimi anlatacaktır.



ve kim ne derse desin öğretmenlik kutsal meslektir.Doğan Cüceloğlu öğretmenlik yapmak ve öğretmen olmak bambaşka şeylerdir diyor.elbette ki öğretmenlik yapan parasını alıp çıkanlar vardır.fakat görüyorum sevgili okuyucular öğretmen olanları bir dağ başında bir köyde,şehrin ortasında gri binaların arasında bir çocuğun kalbine dokunan öğretmenler var.ve okul öncesi eğitim kağıt kesmek,uhuyla pul yapıştırmak değildir.hayal gücünden yoksun sıralarda ezberci sisteme girmeden çocukların çocukluklarını yaşayacağı kendilerini keşfedeceği yerlerdir.

6 yorum:

  1. Büyük kızım 4 yaşında, ne kadar yoğun olsak da elimizden geldiğince birşeyler öğretmeye çalışıyoruz ama yeterli olmuyor sanırım. Sürekli hayal kuruyor; okula gidiyorum, arkadaşlarımla şunları yaptık, çok ödevim var felan. Öyle bir ortam çok iyi gelecek belki ama şuan ki şartlar buna engel. İnş bu dönem erken biter de hayal gücünü gerçeğe dönüştürür kıymetli eğitimcilerimiz sayesinde

    YanıtlaSil
  2. Bir öğrenci ile öğretmeni arasındaki ilişkiye benzer aslında noktalama işaretleri ile harflerin beraberliği. Mesela hiç durmadan konuşsa, karşısındakini asla dinlemese pek de hoş karşılanmaz bir öğrenci. Tıpkı yan yana dizilmesi gibi onca kelimenin. Sürekli söylenen, ama hiç dur durak bilmeden, nefes almadan... Anlaşılır olmaktan ses çkarmaya daralan bir ifade biçimi neye yarar? Keza duyguları da pekiştirir noktalama işaretleri, onların daha çok hissedilmesini sağlar:

    Mesela bir çocuk... Öğretmenler Günü'nde, arkadaşları süslü püslü hediyelerle öğretmeninin karşısına çıktığında... O, harçlığından ayırdığı bir ufak parayla susamları dökülmüş bir simit alsa... Öğretmenin gözleri dolar belki. Hemen sonra sımsıkı sarılmak ister ona! Ama şartlar ortadadır, salgın vardır ve mesafe hayat kurtarır. Yaşamak ve yaşatmak için uzak durmaya mecburdur; bu Öğretmenler Günü de böyle geçecektir işte.

    Şimdi bunca noktalama işareti kullanılmasa ve imlaya dikkat edilmese daha kötü olurdu diye sanıyorum :)

    Gelelim eğitim kısmına :) "Öğretmenlik" elbette kutsal bir meslek. Ama meslekten öte mesleği gerçekleştirende var bana göre kutsallık. Gelecek güzel olacaksa bu ancak iyi öğretmenlerin elinde. Ama gel gör ki "öğretmen" demeye dilim varmayacak insanlar da yok değil.

    Okulların zaten eğitim ve öğretim dışında da farklı işlevleri var ve bunlardan biri (umarım doğru bir ifade olur) "çocuk bakıcılığı". Bu sadece okul öncesi için değil, ilkokul öğrencileri için de rahatlıkla söylenebilir. Net olarak hatırlamıyorum, ama günümüzdeki okul biçimi Sanayi Devrimi'nden sonra bu hâlini aldı gibi minik bir bilgi kırıntım var. Yani "ebeveynler çalışsın, çocuk okula gitsin" mantığı. Zaten çocuk da genel olarak sanayi için yetiştiriliyor. Beden ve sanat derslerinin nispeten önemsiz sayılması da bunu örnekler herhalde. Hatta sosyal bilimlerin de.

    Ken Robinson diye bir akademisyen var. Gerçi "vardı" desem daha iyi, geçen yaz öldü çünkü. TED konuşmaları epey popüler. Birinde, herkesin eğitim üzerine konuşma iştahından bahsediyordu. Benimki de öyle oldu biraz :) Yeni eğitim içeriklerinde buluşmak üzere :) Neşeli sevgilerle :)

    YanıtlaSil
  3. senin gibiler oldukçaaa bişi olmaz değerlerimizeee :) radyo tiyatrosu pekuuu, büssürüsünü dinlemiştim, bunu da dinlerim artıkııın :)

    YanıtlaSil
  4. çok haklısınız. tüm veliler çocuğu okula gönderme amacını aynen dediğiniz gibi kullanıyor. ama yanlış. her bir satırınıza katılıyorum.

    YanıtlaSil
  5. Değerlerimiz, biz farkında ya da farkında olmadan bir şekilde yitip gidiyor. Yitip giden değerlerin yerini de daha kötü şeyler alıyor ne yazık ki.

    Okul öncesi öğretmeni olarak bizim branşımıza verilen önemin ve değerin yeterli olmadığını düşünüyorum. Açık Öğretim'den de 4 yıllık Çocuk Gelişimi bölümü açıldı. Ben fakültede örgün eğitim alıp birden fazla staj yapmışken, Açık Öğretim'den çok basit bir şekilde uzaktan kopyalarla verilen sınavlar ne kadar etiktir tartışılır.

    Yaptığımız meslek gerçekten kutsal. Ama en önemlisi mesleğimizi severek icra etmemiz. Dilerim bu bilinçle nice öğretmen kendini yetiştirir ve yetiştirmeye devam eder.

    YanıtlaSil
  6. Çocukların belli bir yaşa kadar annesi tarafından yetiştirilmesi gerekliliğine inanıyorum ancak gelişen çağın gerekliliklerine uyum sağlaması ve kavramları algılayabilmesi için çocukların okul öncesi eğitim almasını gerekli görüyorum.

    YanıtlaSil