28 Kasım 2020 Cumartesi

yukarı aşağı

 

           
(görsel pexel.com sitesine aittir.)


                          Lunapark bahçe sinemaları ile yan yana yaşıyor. Kabuklu yemiş ve Zeki Müren. Yazlar hep böyle.

Mustafa Kutlu 

Zaman denilen devridaim makinesi ,rengarenk bir dönme dolap gibi .allı pullu ışıklarını etrafına saçarak deveran ediyor yukarı aşağı yukarı aşağı.

Çocukları büyütüp,büyükleri küçülterek  durmadan hareket ediyor. O makinenin içinde bizler bazen her şeyin farkıdaymışcasına, bazense her şeyden habersizcesine  yaşamaya devam ediyoruz.

Çocukluğumuzun arka bahçesinde yaşamın türlü güzelliklerini yaşayıp sonrasında birer yetişkin oluyoruz. Sorumlulukları ve ödevleri olan yetişkinler. Sabah kalkıp gitmesi gereken bir işi olan,ay başında gelecek maaşı bekleyen  yetişkinler. Çoğu zaman bu rengarenk dönme dolabın metal kısımlarına bakakalıp ne gökte ki mavilikten ne de arzdaki yeşillikten haberdar oluyoruz. Şu okul bi bitsin,şu terfi bi gelsin diyoruz.

 dönme dolap dönmeye devam ediyor. Yukarı,aşağı,yukarı aşağı.

Neden sonra ansızın bir öğleden sonra bir sokak ortasında çocukluğuyla yahut gençlik hayalleriyle karşılaşmışçasına donup kalıyoruz. Ben kimdim ve burada ne yapıyorum bile demeye vakit kalmadan çoktan yüzlerinde çizgiler saçlarında aklar olan, sahaflarda unutulmuş  sepya fotoğraflarda ki o insanlardan oluyoruz.

Dönme dolap rengarenk ışıklarını saçarak dönmeye devam ediyor. Yukarı aşağı ,yukarı aşağı.

12 yorum:

  1. Çok zaman geçirmedim lunaparkta, ama yine de insan yaşamına en yakın oyuncağın dönme dolap olduğunu söyleyebilirim sanırım. Bir dakika, hangi insanın yaşamından söz ediyorum? Birbirini tekrarlayan, benzer özellikler gösteren, yakın yaşayışları olan, belki de ""türleşen" insan... (İnsan zaten bir tür müydü? Canlıların nasıl sınıflandırıldıklarını hatırlamıyorum, önemli değil.) Dönme dolap da öyle; zaman içinde bulunduğun yükseklik ve bakış açın değişse de aynı yerde, aynı hızda ve aynı ritimde, periyodik olarak aynı şeyleri yapıyorsun. Dönme dolaba bir kez bindiğimi hatırlıyorum, belki birkaç kere daha olmuştur, ama sadece bu seferi bir hatıraya dönüşmüştü. O deneyimin neden hoşuma gittiğini düşünüyorum... Dönme dolabın kendiyle bir alakası yok; aracı olduğu şehir manzarasından ötürü sevmiştim. Kendi tekdüzeydi, ama ilişkili olduğu gerçekleri tekdüzelikten kurtarabilecek güçteydi. Zaman da böyle galiba. Mesele "yaşamakta", yoksa hayat zaten geçiyor. Düşündüren yazıları okuyunca mutlu oluyorum :) Neşeli sevgilerle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bende insan yaşamına en çok benzeyen oyuncağın dönme dolap olduğunu düşünüyorum.

      Sil
  2. ah çok güzel bu zaten kötü yazın hiç yok :) dönme dolaap güzel buluş :) dönüp durup aynı yerlere geliyor olabiliriz dönem dönem :)

    YanıtlaSil
  3. yaşam öyle değil mi verve'nin ''Cause it's a bittersweet symphony this life'' sözü gibi

    YanıtlaSil
  4. bu yazını son yazıma koyduum :)

    YanıtlaSil
  5. Dön dolaş sonra kürkçü dükkanı der annem... Dünya= dönme dolap. Cazibesiyle içine çekip döndürüp duruyor, sonra süren bitince duruveriyor. Kaleminize sağlık,çok güzel bir yazıydı...

    YanıtlaSil
  6. Hem hüzünlü bir gerçek hem de çok güzel bir benzetme olmuş:) Düşüncene sağlıkk:)

    YanıtlaSil
  7. Dönme dolap ilginç bir benzetme. Bir alçalıyor, bir yükseliyoruz. Belki de bir turu bir ömür:)

    YanıtlaSil