perşembe
3 haftadır elim klavyeye varmadı. Yazasım gelmedi. Kapanma bedenen dinlendirse bile 4 duvar arasında durmak mevcut enerjimi de tüketti. Bilmiyorum iyice sıkılmış hissediyorum. Sanki kafa tasımın içi boşaltılmış gibi. Artık orada bir beyin yok. Oto pilota alınmış gibiyim. Hafta içi iş hafta sonu yasaklar distopik bir evrende bir karekter gibiyim. Sevdiğim şeyleri yapmak için bile çabalayasım gelmiyor. Battı balık yan gider moduna da girmek istemiyorum. Aslında kitap okumaya devam ediyorum. Yahut rutine koyduğum dil çalışma ve cilt bakımını aksatmıyorum. Ama bir sıkılmışlık var. 19 mayısta bir günlük resmi tatil
olup sokağa çıkma yasağı olmadığı için çok mutluydum. Bir arkadaşım bulaşalım diye mesaj attı. Aramızda 50km olmasına rağmen aman dedim. Otobüse atlayıp koştum yanına.
cuma
Arkadaşlık farklı bir şey. Çok şükür ki rahatlamak istediğimde arayıp konuşacağım kişiler var. Bir arkadaşımın eşi bir kaza geçirmiş. Geçmiş olsun diye aradım 2 saat konuştuk. Daha da kapatmayacaktık. Bazen yaşama bakan pencerelerim tozlanır. Ne yaparım nasıl hissederim bilemem o tozlar yüzünden. Ta ki bir arkadaşımla konuşayım hemen rahatlarım. İşten çıkınca da çok sevdiğim başka bir arkadaşım aradı. Havadan sudan duygusal bunalımlarımızdan bahsettik. O kadar güzel dostlar birikmiş ki yaşamımda ne büyük hazine diyorum. Aylarca görüşmesek yine de aynı sıcaklık ve samimiyetin durması her şeyin hızlıca döndüğü yaşamımızda bu tür sabit noktalar olması çok rahatlatıcı gerçekten.
Bu hafta başında beklediğimiz fakat daha kendimizi hazır hissetmediğimiz ablamın yurtdışına taşınma haberini aldık. Üzüntüden herhalde sürekli uykulu bir haldeydim. Annem iyot çözeltisi hazırlatmış. ilk defa kullanacağız. regl ağrıma iyi geldi. Çok sancılı olmasını beklerken okulda rahatça tiyatro gösterisi yapabildik.
yakında okuldan ayrılacağım. Bu kararımdan emin olmakla beraber beni üzen bir kaç durum var. Çocukları çok seviyorum ve mümkün mertebe onları koruyup kolladım rekabetçi ve ezber dolu bir ortamdan ziyade sevgi ve keşif dolu bir ortam oluşturmaya çalıştım. Ama gerçekten çok zor ve ben yönetimi değiştiremeyeceğimi bildiğim için neden enerjimi buna harcayayım ki.
Çocuklar hafta sonu tatile giderken bile''2 gün seni görmeyince ne yapacağız öğretmenim?''
diyorlar. Geçen biri rüyasında beni görmüş. Bir dinozor beni yerken yumruk atmış kurtarmış. Bugün bana yanımda uyu da rüyama gir dedi. Çocuklar geleceğimiz gençler hazinemiz fakat işte bolca bulunduğuna ülkemize çarçur ediliyor. Kendimi gerçekleştirmek ve gelişmek için onlardan ayrılacağım. Belki daha büyük olsalar daha sık iletişimde olur kendileri olmaları için yardımcı olurdum. Ama aklıma bir fikir geldi. Doğan Cüceloğlu bir röportajında babasının tüm kardeşleri için bir defter tuttuğunu söylemişti. Bende çocuklarla tek tek resim çekilip bir zarfa o fotoğrafla beraber bir mektup koyabilirim. Küçükken en çok kendimiz olduğumuz zamanlar. Çocukluk ucu bucağı olmayan bir hazine. Keşfedilmemiş saklı bir okyanus. Hem o kadar sonsuz ve büyük. Hem o kadar gizli ve keşfedilesi. Doktorlar bedenlerimizi, öğretmenler ruhlarımızı tamir ederken ülkemizde ne çok ihmal ediliyor bunlar. Doğrusu devenin dediği gibi ''neremiz doğru ki?''
Bu ülkeye dair umudumu ve bu noktadaki inancımı o kadar artıyorsun ki... anlatmaya kalkarsam çok uzatırım.:)
YanıtlaSilbende bu süreçte kendimi zaman zamana bir robot gibi bedene sahip ama ruhu olmayan bir şey gibi hissediyorum ...
YanıtlaSilCocuklara mektup yazmayi iyi dusunmussunuz.Cocuklarla vakit geciren o kadar az buyuk var ki. IS isten gectikten sonra soylevlerle, ogutlerle iletisim kurdugumuzu saniyoruz. Artik onun Dunyasi nda olmak icin cogunlukla gec kalmis oluyoruz.Ya da endiseli cabalar harcamak gerekiyor yolu bulmak icin
YanıtlaSilBu arada denemeniz icin minik bir oneri:Gumus yaprakli ve kadife tuylu olanlarindan adacayi icin birkac gun onceden baslayarak...(1gun/1 kupa)