Gençken, dünyadaki bütün duyguları ilk hissedenin biz olduğumuzu zannederiz.
Bu hafta planlamamı güzel yapmadığım için verimsiz bir haftaydı. Bunaldım ve iş yükü omuzlarıma ağır geldi. Bir yandan haftalardır süren yağmurlar ve kapalı havalar yerini güneşli günlere bıraktı. salı günü okul çıkışı arkadaşımla oturduk parka Kirke'yi konuştuk. Öğretmenler gününde bankanın kitap yurdan kitap hediyesi vardı. Durmadan görüp durduğumuz bu kitabı beraber alalım dedik. Aldık ben seve seve okudum. Bitmesin diye yavaş yavaş okudum. Ben sevdim arkadaşım senin neden sevdiğini anlıyorum dedi. Bir yerde onu kendime benzetişimin nedenlerinden bahsetti. ''Mesela Kirke ilk başta çok güçsüz ve kolay yönetilebilen biri gibi gözükse de korkmadan babasına karşı çıkabilen tek çocuk o sende kafasına bur ekmeğini al tipinde gözüküyorsun ama kendini savunuyor ve bunu yaparken kimseyi incitmiyorsun.'' dedi. Aldığım en ilginç iltifattı.
Bu hafta yeni bir şey denedim ve hep gittiğim yerlere başka güzergahlardan gittim. Güzel bir histi. Bazen başka bir şehirde yürüyormuş hissine kapıldım. Bir de ara mahallelerden geçmeyi oldum olası seviyorum bir anlığına başkalarının hayatlarına tanık olma imkanı veriyor. Gezerken bir şeyi fark ettim. 2000'lı yılların başında yapıldığını tahmin ettiğim nispeten eski apartmanların bahçelerin koca koca ağaçlar vardı. Hatta bir tane kocaman söğüt bile vardı. Evlerin pencere ve balkonları daha genişti. Balkonlarında türlü çiçekler vardı. O sokak içimi ısıttı. Hele bir tane ev vardı ki kitap dolu kütüphanem, çiçek dolu bir bahçem olsun türündendi.
Bu hafta Tomris Uyar'ın Kitapla direniş kitabını okudum. Bolca not aldım. Birde Calvino'nun Görünmez Kentler kitabına başladım.
Bazı can sıkıcı şeylerde oldu üzerinde düşünmem gereken. Düşünüp karar vermem neticesinde bir şeylerin arkasında durmam birilerine karşı çıkmam, hata yapmaktan korkmam, hata yaptığımı kabullenmem gereken zamanlar oldu. Bir hafta da nasıl bu kadar yoğun düşünme gerektiren şeylerle karşı kalınır aklım almadı.
Uydurma bir şeyler kitabında bir öykü de okul en zekilerinden her alan tüm bilgiye hakim bir çocuk defibrilatör kullanarak bir mekanizme keşfediyor ve kendini ona bağlayıp artık düşünemeyen yalnızca yaşayan gülen aptalca şeylerden zevk alan biri haline geliyor. Bazen bende tüm düşünme becerilerimden kurtulmak istiyorum.
Dün Twitter'a girince malum marketin boykot haberini gördüm ve depo işcisinin bakışını. Telefon ekranından çıktı ve kalbimde oyuklar oluşturdu. Hani anne kuşu beklerken ağızlarını gelişigüzel açıp kapatan yürekten çığlık atan yavru kuşlar gibi. O kuşların gagası ne denli küçük olursa olsun feryatları o kadar içtendir ki elinizi uzattığınızda hissedeceğiniz keskin bir acıdır. Elinizi acıtan yalnız gaganın vurma şiddeti değil aynı zamanda yavru kuşun masumiyetidir. Canınız yanar çünkü kuş masumdur, acı çekmektedir. Yapabileceğiniz tek şey beklemek, kınamak, üzülmek ve doğru zamanını gelmesini beklemektir.