Anlamadığım teknik bir sıkıntıdan dolayı yazımı iki kısım halinde yayınlayacağım. Bir önceki yazımı okuduktan sonra bunu okumanız konu bütünlüğü açısından daha iyi olacaktır.
Gerçekten zamanlama diye bir şey var. Hani sağanak bastırdığında bir anda şemsiye satıcılarını etrafta türemesi gibi. Bazen bazı anlarda tam ihtiyacın olan şey karşına çıkar. Bu kitap benim için öyleydi. Yaşamımla ilgili karar almak için debelendiğim bir zamanda bu kitapla karşılaştım. Hamlet'in debelenişi Kral'ın ona yaptığı davranışların zihinsel değil fiziksel kararlarını sonucu olduğunu söylemesi beni derinden etkiledi. Hani bazen kendimizi kapağı açmış buzdolabına bakarken buluruz. Oraya sizi açlık duygunuz değil de bedensel alışkanlıklarınız getirmiştir. Bazen kararlarımızı da işte zihinsel süreçler değil de bu tür fiziksel alışkanlıklar doğuruyor. bunun ayrımına varmak garipti. Kitabı okuyup bitirince Shakespeare'in kitabını da okumak istiyorum. Bakalım Japon Hamlet ile İngiliz hamlet arasında ne farklar var?
Geçenlerde Twitter'da bir tartışma gördüm. Yayınevlerinin Türk edebiyatı tanımını kullanmayıp, Türkçe Edebiyat ve yerel edebiyat kullanımları ile alakalı bir eleştiriydi. Hatta Türk demek yerine Türkiyeli gibi tabirler kullanıldığına dikkat çekilmişti. Anlam veremedim. Gerçek anlamda Türkiye'nin bu kadar büyük ve köklü yayınevlerinin bile neden özellikle Türk kelimesini kullanmaktan bu kadar kaçındıklarını. İlk başta tweet'e anlam verememiştim. Ne fark eder ki diye düşünmüştüm. Ama düşününce Fransız, İngiliz, Amerikan edebiyatı diye seçki yapan yayın evlerinin bir türlü Türk kelimesini kullanmaması kasıtlı bir ideolojinin ürünü mü yoksa dil alışkanlığı ile yapılan bir davranış mı bilemedim. tek bildiğim dilimizi etkileyen şeyin zihnimiz olduğu. Zihni değişimlerin dilimizi, dilimizinde yaşamımızı etkilediği şey yadsınamaz bir gerçek.
Türk edebiyatı klasikleri falan diye geçiyor oysa ki şimdi durdum düşünüyorum kim Türk demiyor diye...
YanıtlaSilhttps://twitter.com/KaanEminoglu/status/1611344039462293506?s=20&t=CH499hIATOF0QY0r2ZhklQ ben bu tweete okumuştum. paylaşan kim, amacı ne bilmiyorum. yalnızca çok teferruatlı bir liste olmuş. şaşırıp kalmıştım.
SilKitap tanıtımından sonra kitabı bir önce alıp okumak istedim.
YanıtlaSilKatılıyorum, kararlarımızı verirken bazen fiziksel alışkanlıklarımız da bunda etkili olabiliyor.
Twitterdaki olaydan hiç haberim yoktu. Açıkçası olaya bahsettiğin gibi yaklaşan bir yayıneviyle de karşılaşmadım henüz. Ya da gözümden kaçmış olabilir mi, dikkat etmemiş de olabilirim.
okuduğum tweete aradım ama bir türlü bulamadım. bulursam seninle paylaşacağım:)
Silhttps://twitter.com/KaanEminoglu/status/1611344039462293506?s=20&t=CH499hIATOF0QY0r2ZhklQ bu tweette okumuştum
SilSevgili Şeyma Nil,
SilLink paylaşımın için teşekkür ediyorum. Linke girip bakınca aslında birden fazla yayınevinde bu olayın yaşandığını gördüm. Böyle bir şeyin yaşandığından hiç haberim yoktu. Üstelik çok bilindik yayınevleri de varmış aralarında. Bana kalırsa "Türk Edebiyatı" diyebilmek bu kadar zor olmamalı.
Canım İlkay haklısın Dazai ve diğer Japon yazarların garip bir dürüstlüğü var o dürüstlük bizi kendine çekiyor olabilir. Bence de karakterlerinde kendinden fazlaca parçalar bırakıyor.
YanıtlaSilTürk edebiyatı demeyen, dememekte ısrar eden yayınevlerini protesto etmeyi düşünüyorum. İyi niyetli bulmuyorum onları. İşin kötü tarafı aralarında çok büyük ve başarılı yayınevlerinin de olması.
YanıtlaSilEvet çok garip. Anlamıyorum bir türlü neden böyle yapıyorlar.
Sil