14 Şubat 2021 Pazar

sevdiğim iki adam pavese ve orhan veli

                                    
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.

Sabah uyanınca sabit fikir dergisini karıştırırken  Cesare Pavese ve Orhan Veli'nin kitaplarının te'liflerinin düşeceğini okuyunca çok mutlu oldum. Böylece bir çok farklı basım ve uygun fiyata bulabileceğim. İkisini yanyana bir cümlede görünce bir garip oldum. sevdiğim  iki adam.
bugünlerde kendi küçük hayatım için oldukça mühim bir karar verip not uygulaması olarak notion'ı kullanmaya başladım. Önceden okuduğum kitapların alıntılarını 1000 kitapta kaydediyordum ama daha derli tolu olsun diye yeni bir arayışa girdim.Notion şu zamana kadar kullandığım uygulamalar arasında en sevdiğim oldu.

bu ay en sevdiğim bilim dergisi olan bilim çocuğa üye oldum. Gelip geçerken bayiden alsam da elimin altında dursun kendi arşivim olsun diye düşündüm.
çocukları seviyorum. hiç büyümeyeceğimi ve yetişkinlere mahsus öğretilerim olmayacağına öyle inanmışım ki. Tren olup merdivenden çıkarken sıradaki çocuklardan biri durdu. O durunca diğer vagonlarda durdu. Acelemiz vardı ve hızla sordum 'ne olduu?' 'öğretmenim tekerim patladı.'  
Eskiden kediler ve dedeleri çok benzetirdim ne zaman sokaka çıksan bir kedi yahut bir dede görürsün hep bir yere giderler derdim. Bu dedeler ve kediler nereye gidiyor gizli bir örgüt mü diye dalga geçerdim. Şu an çocukların ve delilerin o sınır koyulmamış zihinlerinin ortaklığını görünce hayrete düşüyorum. Bazen kendimi delilerle ilgili bir fıkrada gibi hissediyorum

O günden beri kimsenin uzay yolculuğu, panayırlar veya gorillere olan sevgimi eleştirmesine kulak asmadım. Ne zaman biri konuşmaya başlasa dinozorlarımı toplayıp odayı terk ettim.

ray bradbury

hafta içi okul ve ev arasında geçiyor. Çocukları sevsem de okul yönetimini ve önceliklerini( veli memnuniyeti ve devamlılığı) tasdik etmediğim için  okulda bir doyum elde edemiyorum. Önceliğimiz sözel olarak eğitim fakat asılda veli memnun etmek bu minvalde bir veli gelip program hakkında yorum yapıp tüm düzeni alt üst edebiliyor. Bu verimimi ve iştahımı kırıyor işimi sevgiyle değil nefretle yapıyorum. Çocuklardan verebileceklerinden fazlasını istemek zorunda kaldığım bir program ve bolca stresle günün tadını çıkaramıyorum. Gidip müdire ile konuştum. Çocukların gelişim alanlarının üstünde bir program olduğunu ve verim alamayıp çocuklar ruhsal olarak incitmekten korktuğumu söyledim. Dinledi ama dediklerimi duymadı. En azından kalbiyle duymadı beni. Hatayı programda değil bende buldu. Yönetimin yok dedi. İdeallerim ve mesleki düşüncelerimle uyuşmayan bir sistem var. Veli odaklı öncelik veli çocuk değil. Bir şey ortaya çıksın da nasıl olursa olsun düşüncesindeler. Okul eğitim olarak bulunduğum yerde en iyilerden.(kime göre ve neye göre?) En iyi imkanlara ve maaşa sahip. Ne zaman okuldan feryat etsem annem senin yerinde olmak isteyen bir sürü insan var diyor. sonunda patladım. ''Benim yerimde değil. Benim vasfımda. Çalışan olmak isterler ama benim okulumda çalışmak istemezler.'' dedim en azından kendince prensipleri olan insanlar.  

Neyse ki sevmediğin bir işin olunca zamanın değerini iyi biliyorsun. Okul çıkışı en sevdiğim zaman hele birde günlerden cumaysa. Hava güneşli ve çantamda kitabım varsa. İki dakika mesafeye yürüyüp çimlerin üzerine oturup akan nehri izliyorum. Bazen koşarak eve gitmek ve uzaklaşmak istiyorum hafta sonları zeytin agaçlarının ve nergislerin arasına karınca yuvalarına ve yoncalara basmamaya özen göstererek oturuyorum. Yığıyorum kitapları çay, su, kahve ne varsa alıyorum yanıma. Annem ve babam serada işlerini hallediyor bende güneşin toprağın tadını çıkarıyorum. Kalkıp biraz onlara yardım ediyorum. Marul ekiyorum biber topluyorum ördekleri kovalayıp coni-köpeğimiz- peşimden koşturuyorum. Önceden yasaklar gelmeden babamlar hafta sonu bahçeye uğrar oradan denize geçerdik. Ya kahvaltıyı yada akşam yemeğini denizde yapardık. Ama işte şu yasaklar. Neyse ki bahçeye bile olsa gelebiliyor bir toprağa basabiliyorum.

herhalde ben bir yerde hırsımı kaybettim. Onu lisede bir deneme sınavında dereceye giremeyince bıraktım. Hatta öyle ki normalde ilk 50de oldurdum o zaman kaydırma yapmış ve listeye bile  girememiştim. İşin ilginç yani bir daha ki sınav birinci olmuş oldukça yüksek mevkilerden takdir almıştım. Ama matrix'te hapı alıp uyanan nema gibi yada tavşan deliğinden geçen Alice gibi bir şekilde bir şeyib farkına varmış ve bütün hırsımı beklenmedik bir şekilde kaldırım kenarına yahut sıranın altına buruşturup attım. Şimdi annem ne kadar kızsa da kardeşime diyorum İtü yıldız teknik önemli değil sevdiğin işi  yap. Bütün yaşamını hırslarla en iyilerle doldurma  diyorum.

Mandıra filozofu kelimesi gelince aklıma gülüyorum. Buralarda bir sütçü abi var. Adam aslen Denizlili inekleri çok sevdiği için orada ki düzenini bırakıp buraya gelmiş. sırf  inekleri sevdiği için. Evini işini düzenini. Almış ailesini gelmiş. Adam mutlu istediği şey inek bile peşinden koşmuş.

Birde bir berber var. Yıllardır aynı köşede aynı görünüşte her yer değişse bile o aynı kalmış. Fakat bu aynılık beni boğuyor. Galiba korkuyorum yıllar sonra aynı şeyleri düşünen aynı şeyleri yapan bir insan olmaktan.

Olmaz demi çok okursam mesale Tanpınar mesala Calvino,Aytmatov, Nabakov her sesten her telden okursam görüşüm dört mevsim gibi değişir demi ? sonra ben aynı yerde kalsam da aynı olmam demi?


                                        
O zamanlar kendisiyle çok iyi arkadaştı. Sabah uyanır, yataktan atlardı, bedenini ve eski düşüncelerini yeniden bularak. Dışarı çıkmaktan hoşlanırdı, yağmura bırakarak kendisini ya da güneşe, yıldızlara bakm aktan, apansız beliren insanlarla konuşmaktan zevk alırdı. Baştan başlamayı bildiğine inanırdı, son güne dek her yeni günle birlikte mesleğini değiştirerek. Büyük yorgunlukların ardından oturup sigara içerdi. En büyük zevki, yalnız kalmaktı.
cesara pavese
 

5 yorum:

  1. Keşke çocukları bu kadar zorlamasalar...

    YanıtlaSil
  2. yazıyı okuyunca yine iyi hissettim. aslında üzücü şeyler var ama çok tatlı yazınc masal okuyor gibi oluyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında ben kendimi bir fıkrada hissetmiştim ama demek ki okuyunca kulağa kasal gibi gelmiş:D

      Sil
  3. Şu örtünün bir kenarına da ben ilişivermişim, sen bunları yazmamışsın da sözlemişsin gibi, öyle bir yakından duydum :) Bu yorum, yazının geneli için.

    "İki dakika mesafeye yürüyüp çimlerin üzerine oturup akan nehri izliyorum. Bazen koşarak eve gitmek ve uzaklaşmak istiyorum hafta sonları zeytin agaçlarının ve nergislerin arasına karınca yuvalarına ve yoncalara basmamaya özen göstererek oturuyorum." Sanki bir öykü karakterisin gibi hissediyorum :) Bu da alıntıladığım kısmın yorumu.

    Görmeyeli birtakım değişiklikler olmuş blogunda, bence hoş olmuş :) Neşeli sevgilerle :)

    YanıtlaSil
  4. Değişiklikleri sevmene sevindim çünkü bu sakin görünümü elde etmek için bile bir öğleden sonra çabaladım. Bu güzel yorumla bende yanıma oturdun da beni dinlendin gibi oldum:))

    YanıtlaSil