O günden beri kimsenin uzay yolculuğu, panayırlar veya gorillere olan sevgimi eleştirmesine kulak asmadım. Ne zaman biri konuşmaya başlasa dinozorlarımı toplayıp odayı terk ettim.
ray bradbury
hafta içi okul ve ev arasında geçiyor. Çocukları sevsem de okul yönetimini ve önceliklerini( veli memnuniyeti ve devamlılığı) tasdik etmediğim için okulda bir doyum elde edemiyorum. Önceliğimiz sözel olarak eğitim fakat asılda veli memnun etmek bu minvalde bir veli gelip program hakkında yorum yapıp tüm düzeni alt üst edebiliyor. Bu verimimi ve iştahımı kırıyor işimi sevgiyle değil nefretle yapıyorum. Çocuklardan verebileceklerinden fazlasını istemek zorunda kaldığım bir program ve bolca stresle günün tadını çıkaramıyorum. Gidip müdire ile konuştum. Çocukların gelişim alanlarının üstünde bir program olduğunu ve verim alamayıp çocuklar ruhsal olarak incitmekten korktuğumu söyledim. Dinledi ama dediklerimi duymadı. En azından kalbiyle duymadı beni. Hatayı programda değil bende buldu. Yönetimin yok dedi. İdeallerim ve mesleki düşüncelerimle uyuşmayan bir sistem var. Veli odaklı öncelik veli çocuk değil. Bir şey ortaya çıksın da nasıl olursa olsun düşüncesindeler. Okul eğitim olarak bulunduğum yerde en iyilerden.(kime göre ve neye göre?) En iyi imkanlara ve maaşa sahip. Ne zaman okuldan feryat etsem annem senin yerinde olmak isteyen bir sürü insan var diyor. sonunda patladım. ''Benim yerimde değil. Benim vasfımda. Çalışan olmak isterler ama benim okulumda çalışmak istemezler.'' dedim en azından kendince prensipleri olan insanlar.
Neyse ki sevmediğin bir işin olunca zamanın değerini iyi biliyorsun. Okul çıkışı en sevdiğim zaman hele birde günlerden cumaysa. Hava güneşli ve çantamda kitabım varsa. İki dakika mesafeye yürüyüp çimlerin üzerine oturup akan nehri izliyorum. Bazen koşarak eve gitmek ve uzaklaşmak istiyorum hafta sonları zeytin agaçlarının ve nergislerin arasına karınca yuvalarına ve yoncalara basmamaya özen göstererek oturuyorum. Yığıyorum kitapları çay, su, kahve ne varsa alıyorum yanıma. Annem ve babam serada işlerini hallediyor bende güneşin toprağın tadını çıkarıyorum. Kalkıp biraz onlara yardım ediyorum. Marul ekiyorum biber topluyorum ördekleri kovalayıp coni-köpeğimiz- peşimden koşturuyorum. Önceden yasaklar gelmeden babamlar hafta sonu bahçeye uğrar oradan denize geçerdik. Ya kahvaltıyı yada akşam yemeğini denizde yapardık. Ama işte şu yasaklar. Neyse ki bahçeye bile olsa gelebiliyor bir toprağa basabiliyorum.
herhalde ben bir yerde hırsımı kaybettim. Onu lisede bir deneme sınavında dereceye giremeyince bıraktım. Hatta öyle ki normalde ilk 50de oldurdum o zaman kaydırma yapmış ve listeye bile girememiştim. İşin ilginç yani bir daha ki sınav birinci olmuş oldukça yüksek mevkilerden takdir almıştım. Ama matrix'te hapı alıp uyanan nema gibi yada tavşan deliğinden geçen Alice gibi bir şekilde bir şeyib farkına varmış ve bütün hırsımı beklenmedik bir şekilde kaldırım kenarına yahut sıranın altına buruşturup attım. Şimdi annem ne kadar kızsa da kardeşime diyorum İtü yıldız teknik önemli değil sevdiğin işi yap. Bütün yaşamını hırslarla en iyilerle doldurma diyorum.
Mandıra filozofu kelimesi gelince aklıma gülüyorum. Buralarda bir sütçü abi var. Adam aslen Denizlili inekleri çok sevdiği için orada ki düzenini bırakıp buraya gelmiş. sırf inekleri sevdiği için. Evini işini düzenini. Almış ailesini gelmiş. Adam mutlu istediği şey inek bile peşinden koşmuş.
Birde bir berber var. Yıllardır aynı köşede aynı görünüşte her yer değişse bile o aynı kalmış. Fakat bu aynılık beni boğuyor. Galiba korkuyorum yıllar sonra aynı şeyleri düşünen aynı şeyleri yapan bir insan olmaktan.
Olmaz demi çok okursam mesale Tanpınar mesala Calvino,Aytmatov, Nabakov her sesten her telden okursam görüşüm dört mevsim gibi değişir demi ? sonra ben aynı yerde kalsam da aynı olmam demi?
Keşke çocukları bu kadar zorlamasalar...
YanıtlaSilyazıyı okuyunca yine iyi hissettim. aslında üzücü şeyler var ama çok tatlı yazınc masal okuyor gibi oluyorum :)
YanıtlaSilAslında ben kendimi bir fıkrada hissetmiştim ama demek ki okuyunca kulağa kasal gibi gelmiş:D
SilŞu örtünün bir kenarına da ben ilişivermişim, sen bunları yazmamışsın da sözlemişsin gibi, öyle bir yakından duydum :) Bu yorum, yazının geneli için.
YanıtlaSil"İki dakika mesafeye yürüyüp çimlerin üzerine oturup akan nehri izliyorum. Bazen koşarak eve gitmek ve uzaklaşmak istiyorum hafta sonları zeytin agaçlarının ve nergislerin arasına karınca yuvalarına ve yoncalara basmamaya özen göstererek oturuyorum." Sanki bir öykü karakterisin gibi hissediyorum :) Bu da alıntıladığım kısmın yorumu.
Görmeyeli birtakım değişiklikler olmuş blogunda, bence hoş olmuş :) Neşeli sevgilerle :)
Değişiklikleri sevmene sevindim çünkü bu sakin görünümü elde etmek için bile bir öğleden sonra çabaladım. Bu güzel yorumla bende yanıma oturdun da beni dinlendin gibi oldum:))
YanıtlaSil