Bu hafta koşarcasına hızlı geçti. 2021'in sonuna geliyor olmak bir garip. 2020 her açıdan o kadar zorlayıcıydı ki. 2021'i yaşamış ve bitirmiş olmak bir garip geliyor. 2040'a 2002'den daha yakınız.
Vay canına. Geleceği düşlememiştim. Ama jetgiller ailesinin yaşadığı hayat bana yakın geliyordu. Bir bölümde dokta who 24.yüzyıla gidiyor ve gelecek böyle olmamalı bir şeyler yanlış diyordu. sonra sorunu bulup çözüyorlardı. sanki bizde de aynı durum geçerli. Bu yüzyıl böyle olmamalıydı. Geleceğe dönüş filmindeki gelecekte nitekim aynı. Düşlediğimiz geleceğe sahip değiliz.
Küçücük bir çocukken yaşlı bir amca ''biz çok erken doğmuşuz siz neler neler göreceksiniz.'' demişti. Acaba onun göreceğimizi varsaydığı gelecek bu muydu?
17 yaşındayken bir edebiyat dergisinde 27yaşımdan sevgilerle temalı bir yazı okumuştum. Garipti daha önümde 10 sene vardı. Bu yıl 24 olacağım. 3 senem kaldı. Vodafone frozen'un gençlik bir kere yaşanır özgürce yaşa temalı Şebnem Ferahlı reklamları vardı. O reklam beni içine çekerdi.
Şimdi yarının geçmişi, dünün geleceği olan bugünde düşünüyorum. Ben hangi zamandanım?
7.sınıftayken yılbaşından sonraki ilk derste öğretmen yılbaşında neler yaptınız demişti. Bende Brezilyada Rio karnavıldaydım demiştim. Herkes dönüp bakmıştı. Ama kitap okudum. Kitap öyle güzeldi ki sanki ordaydım demiştim.
Kış mevsimini artık seviyor olmak bu kışı güzelleştirdi. Öncede bulutları gördüğümde mutsuz hissederdim. Ama şu sıralar gerçekten yağmur, soğuk beni mutlu ediyor. sanki her gün baktığın ama farketmediğin bir gündelik zerafetin ayrımına varmak ve onun bilindik fakat keşiflerle dolu dünyasına yelken açmak gibi.
Dinlediğim podcast yolu ile Napoli romanlarının serisine başlamıştım. Bazen bir kahraman okuyorsun romanda sana çok garip ve var olamazmış gibi geliyor. Bazen gerçek hayatta biriyle karşılaşıp işte bu adam kesinlikle bir romandan fırlamış diyorsun.
Bugün çok önemsiz bir sebepten pekte haz etmediğim bir kızla tartıştım. Objektif olarak haklıydım. Normalde haklı ve haksız olmayı gözetmeksizin nazik olmaya önem veririm. Ama gelin görün ki bazı insanlar nezakatin karşısında öyle bir tavır sergiliyor ki kendinizi ezik ve aptal hissediyorsunuz. Bu kızda bana hep böyle hissettirir. Bugün ona anlayışlı ve nazik davranmadım. Onun tutumunu aynaladım. Küçümsedi. Tüm kötücül davranışların ortaya çıkardı. Geri adım atmadım. Aslında konu bile önemli değildi. sanki nezaketi hor gören tüm insanlarla savaşıyordum. sonra oradan ayrıldım. İçim rahat etmedi. Gittim sizden özür dileme gereği hissediyorum dedim. suçlu hissetmek değil de onunla sonra konuşmasam içim rahat etmeyecekti. Ne haklılığım ne de son nezaket bükücülüğümün cevvaliği kaldı. Tek istediğim sakince entrikasız laf sokmasız günlerimi geçirmekti. Hala haklı olduğumu düşünüyorum deyip kendimi sakince ifade ettim. sonra gözlerim doldu ve o şekilde bir tutum sergilemek istemiyordum dedim. O da kendini izah etti. Zor bir gün geçirdiğini vs anlattı. Oh dedim ne haklı olmak ne de fikrimi savunmak istiyorum. sadece rahat bir yaşam sürmek istiyorum. sonra bu beni rahatsız hissettirdi. Geçenlerde bir zincir markette karşılaştığım amca dolar düştü fiyatlar niye düşmedi diye muhtemelen kendi kazancı kadar bile kazancı olmayan kasiyeri fırçalıyordu. sanki koca zincir market onun tiyatro sahnesiydi de biz birer figürandık. Hali tavırları, öfkesi. Garip bir şekilde bugün o adammışım gibi hissettim. öfkeli ve öfkesini nereden çıkaracağını bilemeyen.
Geçenlerde bir yerde okuduğum bir söz zihnimde kamp kurdu. Tam uyuyaağım esnada çıkarıp marsmellovları yakıp kamp ateşini smore yapıyor. ''batıda hayaller gerçekleşmek için vardı. Doğuda ise gerçekliklerden kaçınmak için.''
İşte benim 2022'den hedefim hayal kurabilmek. Düşleyebilmek. İnanmak. Tutkuyla hareket etmek.
Kulaklarımda kalabalığın uğultusunu değil yüreğimin sesinin olması.
Dopdolu bir yazı olmuş bu. Çok beğendim. Her satırını.
YanıtlaSilO yaşadığınız tartışma bana şu cümleyi hatırlattı:"bir savaşın kazananı yoktur sadece kurbanları vardır." Siz de sanki tartışmamış da savaşmışsınız. Sonra da barış çubuğunu uzatabilecek kadar yürekli davranmışsınız.
Doğu ve batı ve düşler...Korkarım doğru. Düşününce çok doğru geliyor hiç öyle düşünmemiştim. Ne kadar değişik iki bakış açısı.
tartışmalar her yerde olabiliyor, sizin insan tarafınız kalmış ki uzatmamışsınız karşılıklı, anladığım kadarıyla... :)
YanıtlaSilkimileri sonsuza kadar kin güdüyor, hiç görmedikleri bir insana bile :)
Bizim zamanımızda bir film vardı “Back to the future”, geçen hatırladım da taaaaa ileri bir gelecek olab 2015’e gidiyorlardı :))))) Stanley Kubrick’in efsanevi space odyssey’inin 2001’de geçtiğini düşününce.. Durum daha da vahim.
YanıtlaSilDileklerine katılıyorum; hayal kurmak çok önemli! Mutlu yıllar!
space odyssey'i izlemedim. şimdi söyleyince merak ettim.
Silmutlu yıllar^^
Bir gün, ilk kitabın çıktığında mesela, baskıdan ilk çıkanı benim için imzalar mısın?:)
YanıtlaSilYazılarını bilirsin ki çok severek okurum... Yine öyle oldu, ve olgunluğunun ve farkındalığının ve insanlığının yükselişine hayranım. Tebessümle okudum yine ve yazı bittiğinde içimden şu üst cümleyi yazmak geldi.:)
İyi seneler:)
sevgili buraneros
Silbende yorumlarını gülümseyerek okuyorum, bilmukabele.
ah haklısın, düşlemek, tutku ile yaşamak, insan yaşadığını ancak böyle hisseder bencesi de, ne güzel ifade etmişsin, şimdi bu pandemi nedeniyle önceden söylenen, yazılan her şey, sanki artık eskiye ve yaşanmayan bir döneme ait oldu, her şey geçmişte kaldı, artık bir anımız geçmişimiz yok, hepsi silindi gitti, bu iki yıl sıfırlandı hayat, dünya, yeniden yaşamaya alışacağız başkalaşmış bir dünyada, bu da bir umut aslında, bilimkurgu filmi gibi, yeniden yaşayacağız :)
YanıtlaSilyaşam alışmaktan ibaret demişti bir keresinde bir arkadaşım gerçekten öyle. insan her şeye her koşula alışıyor evet.
Sil