Güzel bir mart gününden merhaba
Geçtiğimiz yıl işbankası modern klasikler serisine başlamıştım.Bu serinin dışında da 2.dünya savaşı esnasında yazılmış buhranlı kitaplara takmıştım.
Kitabı bir yana yana yazarın bu kitabı yazmaya başlama hikayesi bile ironik. Yazar öleceğini zannettiği için karısına geçim kaynağı bırakmak için oturmuş ve yazmış.Bana modern aşklar arasında en çarpıcısı geldi 😅
kitabın orijinal ismi A Clockwork Orange'dir.
kitabın adıyla alakalı bir kaç rivayet var
en meşhuru roman adını İngiliz argosunda garip davranışlar ve olumsuz özellikler barındıran "qeer as a clockwork orange" deyişinden almış.
ekşide ki rivayete göre"clockwork", saatçilik de mekanik işleyişi ifade eder. "orange" ise İngilizcedeki portakaldan değil, Endonezce dilindeki "orang"
orang, adam demektir. mesela, adam gibi adam mı diyeceksiniz, Malezya'da "orang gibi orang" diyoruz. yazarın (Anthony Burgess) Malezya'da geçirdiği dönemden kalma bir deyimden türetilerek isimlendirilmiştir.
sonuç olarak kitapta söylenmek istenen toplumsal ahlak normlarını bir kenara koyan ve kısacası günün getirdiği bir stilde bazen insanlık dışı yaşamı bayağılaşmış bir hayat süren insanların hikayesi.
Kitapta Alex kötülüğün çocuğudur ama klasik müzik vazgeçilmezidir.Bir evi soyarken Bethowen'in senfonisi çalabilir,bir kişiyi gasp ederken Mozart'ın notaları kulağında uğuldayabilir.Estetik bir şekilde ortaya çıkan bu şiddet
beni rahatsız etse de kitabın verdiği mesaj günümüz toplumunda ihtiyaç duyduğumuz nitelikteydi.Kullanılan bir tedaviden dolayı Alex artık istese de kötülük yapamaz.Çünkü birine tekme atmayı düşündüğü an bile acılar içerisinde kıvranmaya başlar.Bu itibarla düşünüldüğünde bizi kötülükten alıkoyan etkenler toplum baskısı,diğerlerinin görüşlerini önemseme,ceza-i yaptırımlar vs. bütün bunlar gerçekten bir insanın kötülük yapmaktan alıkoysa da kötü olmaktan alıkoyar mı? bu baskılarla sarılmış insan kimseye zarar vermezse de iyi biri midir?işte bu konularda insan kendini sorgulamadan edemiyor.bir kitapta okuduğum bir cümleydi"daha önce kötülük yapabilme imkanı bulmamış bir insana salt iyi denilmez"gibi bir şeydi..
savaşların ve şehitlerin,politakaların ve nice türlü dümenlerin
,doğruların ve yalanların
iyilerin ve kötülerin
birbirine karıştığı şu zamanda
salt iyilerden olabilmeniz temennimle...
aslında kitap bayaa derin felsefe yapmaya yol açıyor okuyucularda. insan doğuştan mı iyidir yoksa toplum normları mı iyi olmayı öğretir... bilemiyorum. genetik faktörlerle lanetlenmiş katil doğanlar aklımı karıştırıyor. istisnalar kaideyi bozmaz mı. istisnalarımızın hatalarını toplum mu törpüler. neyse:)
YanıtlaSilharika bilgiler de vermişsin yazında. çok hoşuma gitti:)
Ben çok uğraştım bu kitabı okuyabilmek için...
YanıtlaSilAma başaramadım, ne yaptıysam. Gitmedi bir türlü...
geçen yıl okudum. konusu etkileyici ama dilini sevmedim çok argo yaa :)
YanıtlaSilOtomatik Portakal, çok beğenerek okuduğum kitaplar arasında. :) Filmi de varmış ama onu izlemedim.
YanıtlaSilEn sevdiğim kitaplardandır. Henüz filmini izleyemedim
YanıtlaSil