•Doğrusu, garip bir şeydi; gerçek,
kapınızı çalıyor ve siz “Git buradan, ben
gerçeği arıyorum,” diyorsunuz ve o da gidiyor. Gerçekten garip.
•Örneğin, iyi yerleri haritada belirlemeyi
öğrendik. Eğer çizgi kıvrılıyorsa bu iyidir;dağlık bölgeyi gösterir. Eğer yol, bir kasabayı bir kente bağlayan ana arter ise bu kötüdür. En iyisi, hiçbir yeri hiçbir yere bağlamayanveondan daha çabuk gidebileceğiniz bir alternatifi olan yollardır.
•Çoğu zaman öyle bir acele içindeyizdir ki konuşmaya fırsatımız kalmaz. Sonuç, günden güne sonsuz bir sığlaşma ve kişiyi, zaman geçip gittikten sonra, geçen yıllara şaşmaya ve üzülmeye götüren bir tekdüzeliktir. Şimdi zamanımız olduğunu bildiğimize göre, buzamanı önemli görünen şeyler hakkında derinlemesine konuşmaya harcamak istiyorum.
•“Yeni nedir?”, ilginç ve sonsuza dek uzanan bir soru, fakat üzerine gidilirse ortaya çıkan, boş şeylerin ve modanın sonsuz şaklabanlığı, yarın dibe çökecek bir çamurdur.
• Bugün ortak bilincimizin akıntısı kendi kıyılarınıbozuyor, ana doğrultusunu ve amacını yitiriyor, çukur yerleri basıp, tepelerin karayla bağlantısını kesip yalıtıyor ve tüm bunlar kendi iç momentine kör- lemesine uymaktan başka hiçbir amaca dayanmıyor.
• Teknoloji ve sistem karşıtı insanlar için,
“Beatnik” ya da “Hippy” gibi klişe adlar icat edilmiştir, daha da edilecektir. Fakat kitle terimleri icat ediliyor diye bireyler kitle insanına dönüşmez.
•Bazıları keten çiçekleriyle masmavi olmuş, okyanus yüzeyi gibi dalgalanıyor.
•Fiziksel rahatsızlık ancak ruhsal durum iyi olmadığında önem kazanır. Bu durumda, rahatsızlık yaratan şeye takarsınız, bu da sizi iyicerahatsız eder. Fakat ruhsal durumunuz iyiyse fiziksel rahatsızlık fazla bir anlam taşımaz.
•Zaten bu acelecilik kahrolası bir yirminci yüzyıl tavrıdır.
• Bir konuda acele etmek istiyorsanız ona pek özen göstermiyor, başka şeye geçmek istiyorsunuz demektir.
• Bu kitabı Chris hiç duymamış;
insan bu kitabı yüz kere bıkmadan
okuyabilir. Hep, onun anlayabileceğinin çok üzerinde bir kitap bulup kitabı ona kesintisiz değil, soru-cevap tarzı okumaya çalışırım. Bir ya da iki cümle okuyup onun soru bombardımanını beklerim, yanıtlarım, gene bir ya da iki cümle okurum. Bu yöntemle klasikler gayet iyi okunur. Bu şekilde yazılsalar daha iyi olurdu. Bazen tüm bir geceyi, okumak ve konuşmakla geçirip, sonunda ancak iki-üç sayfa ilerlediğimizi gördüğümüz olmuştur. Bu, bir yüzyıl önce uygulanmış bir okuma tarzıdır...
çok severim bu kitabııııııı :)
YanıtlaSilBende cok sevdim deep yazarın diğer kitaplarını okudun mu peki
Silbunun devamı olan lila yı da okudum. o da güzel, bunun gibi işte :)
SilDaha önce duyduğum bir kitap değildi ama alıntılar sayesinde dikkatimi çekti. Bir inceleyeceğim. Teşekkürler paylaştığın için :)
YanıtlaSilRica ederim.sevebileceğini düşünüyorum. Kurgusal bir yapıt değil daha ziyade insanı düşünmeye iten felsefik bir yönü var
SilÇok iyi bir kitap, severek okumuştum, sayende anımsamak çok güzel:)
YanıtlaSil