(ırmak ve denizin buluştuğu yerdeki sazlıklar)
Mutlu anlar koleksiyoncusunun haftalık pazartesi serisini çok seviyorum. Geçen salı haftanın anatomisini yazdığım için salı gününden devam edeyim dedim.Müdire ile konuştum. İşimim tutkum olmadığını daha çok kendimi bulabileceğim bir iş aradığımı söyledim. Çok şaşırdı. Hiç beklemediğini uzun vadede benim hakkımda hayalleri olduğunu söyledi
Kuzenim aynı okulun başka bir şubesine başvurdu. Belki önümüzde ki yıl ben çıkınca o girecek. Hayat garip. Teyzem bir işten çıkacağım diye ağlıyor bir gireceğim diye dedi haklı.
Bana gelin saydım 77 iş günü kalmış abim askerden gelecek. Kardeşim üniversite sınavına girecek. Aynı dönemde ben işten çıkacağım. Hepimiz için yeni bir sayfa açılacak.
Özgürlüğünde bazı getirileri var biliyorum. Fakat örümcek adam satarak ömrünü geçiren şu adam gibi kederli günleri bile bir şekilde sahiplenebilirim.
Hafta sonu ablam vardı. Beraber çarşıya gittik. Taşrada avmnin yerini çarşı alır:) Kendime bir mum bir fincan aldım. Uzun kıvrımlı bir mum küçükken çalışırken kalem bitirmeyi severdim. Şimdi mum. Bende eriyeceğim şu kitapların arasında kaybolacağım diyorum kendi kendime.
Can yayınları kısa klasikler serisinden oldukça aforizma dolu bir kitabı bir ay boyunca severek okuyunca tamam dedim benim hayal ettiğim beynimin tozlarını üfleyecek durmadan konuşan arkadaşlar işte bunlar. sonra seriden 12 farklı alanda kitabı sipariş ettim heyecanlıyım.
Özdemir Asaf'ın kırılmadık şey kalmadı kitabının altını çizmeye devam ediyorum.
havalar iyi ve güzelken sıcak oda köşelerini arayan, sobalara, mangallara, güneşlere yanaşan kedim, havalar soğuyunca rüzgârlara, yağmurlara, çamurlara atıldı. Demek dışından gelenlere değil içinden gelenlere göre yaşa-yor benim kedim, dedim. Aslında bizler de onun gibiyiz. İçimiz... Ne yoksa orada yok. Ne varsa orada var.
Olağan psikopatlar diye bir kitap okumaya başladım. Nitekim bir ortaöğrenim kurumunda çalıştığım bir dönem olmuştu. O zaman o çocuklardan en azılı olarak tarif edilenler ile en numunei timsal olarak gösterilenlerin ortak yönlerini görüp hayrete düşerdim. Bu konuda yapılmış bir bilimsel araştırma olması hoşuma gitti.(daha doğru bir değil bir çok)
Helen Morrison'ın güzelce ifade ettiği üzere, bir psikopatın yazgısı; genleri, aile geçmişi, eğitimi, zekası ve önüne çıkan fırsatlar da dahil olmak üzere pek çok etkene bağlıdır. Ve tabii bu etkenlerin birbiriyle olan etkileşimine.
Bu sıralar okuma değil de izleme havamdayım. Tarkovski ciddi anlamda ilgimi çekiyor. Adam sinemanın Diyojeni. Bir fıçının olmasada kendi sinema kültürünün içinde yaşıyor. Hem de Rusya gibi bir yerde.
Kendimi çok sıkışmış hissettiğimde hadi bir şey üret nil diyorum. Kalkıp bir tarif deniyor, bir alanı düzenliyor yada her gün yaptığım bir şeyi daha farklı nasıl yapabilirim diye soruyorum kendime.
Karşı bahçede boş bir arazi bir badem ağacı var. Altına gidip kitap okuma fikri düştü kalbime. Fakatt hafta içi yapılacaklar listesi o kadar kabarık ki roman karekteri ruhum modern insan görevlerini bırakıp yapamıyor bir türlü.
Neyse kitap kargosu beklemek ne hoş! Kitapları almak koklamak ve okumak ne hoş!Acaba Faik sadece yazmasa mı deli olurdu? Aman Ya Rabbi okumasam deli olacağım!
Yahut okurken mi deli olcağım?
Çoook deli bir yazıydı, gülümsetti, kendimle de öğündüm tabii ki; doğru blog seçmede üzerime yok manasında. Ayrıca merak ettim, bakalım bu derin ve genç karakter Tarkovski için neler söyleyecek, diye:)
YanıtlaSilsevgili buraneros, bana yazma yaşama kendin olarak varolmak için mücadele etme gücü veriyor yorumların. teşekkür ederim.
SilOkumak ruhun en güzel şifası, hiçbir şeye değişmem..
YanıtlaSilOkurken bir şeye imrendim: kuzenler, bir sürü kardeş.. ne şanslısın :)
YanıtlaSilBadem ağacı çiçeğe durduysa kaçmaz bence de
ceren:( keşke yorumunu okur okumaz koşsaydım keşke artık bir diğer bahara yahut bi başka badem ağacına. tek tük çiçekleri kalmış sadece.
SilSondan başlayayım bu kez :) Kitap koklamayalı ne çok zaman oldu. Kitap alışverişi yaptım tabii son bir senede, ama haftalarca dokunmadan bekletsem de sonra elime alıp koklamadım, çekindiğimden :) Eskiden ne çok severdim kitap kargosu beklemeyi, artık bu mutluluk pek uzakta.
YanıtlaSil"Müdire ile konuştum. İşimim tutkum olmadığını daha çok kendimi bulabileceğim bir iş aradığımı söyledim. Çok şaşırdı." İşimin tutkum olmadığını... Cesur ve bir o kadar hayranlık uyandıran bir yaklaşım ve söylem :) İnsan hayatının düz bir çizgiden ibaret olacağını sanmıyorum. Bana göre pek çok ana yol ve ara sokak var. Manzarasını seyredeceğin, havasıyla içini dolduracağın, belki sularında ferahlayacağın yeni yolların ve sokakların dilerim sana mutluluk getirir :)
Haftalık pazartesi serisi. Ben de yapıyorum :) Benim blog başlığıma ne çok benziyor söylediğin :) Neşeli sevgilerle :)
aslında kastettiğim senin blogundu ama adını hep yanlış hatırlıyorum:))
Silbiliyor musun ilkayda cesur yazmış ama zamanı geçince yaptığım şey cesaret olur mu tartışılır. hani filmlerde başrol erkeğin başrol kadına gitme diyemeyip yıllar sonra aksaçı ve sakalı ile karşılaştığında gitmeseydin der. bir yerde böyle yapmasaydım var o zaman seçsem daha iyi olacak şeyler var. fakat tabi ki en azından bir kıpırdanma bir şeyleri daha iyi hale getirebilir.
Aaa benmişim ve benim blogummuş :) "Mutlu anılar koleksiyoncusu" demene bile alışmıştım, ama bu sefer epey başkalaşmış :) Bakalım bir dahaki sefer nasıl olacak :)
SilCesaret çok değerli. Kararın veya kararların güzel kapıların aralanmasını sağlayacak gibi hissediyorum ya da öyle temenni ediyorum :)
Sizin yorumunuz benim yazımdan uzun olmuş:) bir iç hesaplaşma var adeta. kendi içinizdeki karmaşa bu durumdan haberdar olmanız bambaşka bir şey.
YanıtlaSiluzunca zaman farkına varmama rağmen yokmuş gibi davrandığım bir duyguydu. ortaokuldan mezun olup lise seçiminden tutunda üniversite meslek seçimine kadar herşey bir rüya gibiydi hani gidişatı izleyiverip dokunamadığınız ne zaman ciddi anlamada iş tecrübesi edindim o zaman kendime söylebildim bu benim istediğim değil ki keşke o ilk şüphe düştüğünde içime karşı çıksaymışım diyorum.
öyle tüm bu modern dünya karmaşasının içinde beklediğim tek şey yeryüzünü daha iyi hale getirebilecek bir şey üretmek. bir söz bir cümle ne olursa artık.
nette müthişli tarkovksi belgeselleri var, nasıl film çektiğini anlatıyor. tarkovski öğretmen sinemacı. yani filmin nasıl çekileceğini gösterenlerden. bergman, bresson, angelopoulos gibi :)
YanıtlaSilaziz nesin'in badem ağacına şiiri var, çok severim.
YanıtlaSil