Bu fotoğrafı daha iyi bir açıyla
farklı bir Iso ayarı ile daha güzel çekebilirdim muhakkak. Fakat artık bir
şeylerin en hoş yerlerini çerçevelenip en doğal yerlerinin dışarıda kalması
yetti de arttı! Doğrusu tek sebep bu muydu yoksa kulübeye yaklaşmaya
mı erindim bilmiyorum. Ama çay ocağı yazısında ki sıcaklık içimi sardı
bu sebeple dahi olabilir. -saçları uçuşan palmiye
ağaçlarından da anlaşılacağı gibi fotoğrafı çektiğim gün oldukça
fırtınalıydı.-
Bu hafta Can yayınları kısa klasikler serisinden
aldığım kitaplar geldi. Farklı konularda yaklaşık 10 kitap. Daha onları
okumaya başlamadım Şimdi Maistre'nin Odamda yolculuk kitabını okuyorum. Oldukça
maceraperest yazarımız bir düello ceza sonucu 40
küsür gün evde mahzur kalınca evin odalarına bir yolculuk düzenler ve
ortaya odamda yolculuk kitabı çıkar. Biraz Hüseyin rahmi'yi anımsattı bana
muziplik ve sivri dillilik çeviride kullanılan kelimeler beni böyle
düşündürttü zannımca.
Geçen hafta bir mum ve bir fincan aldım.
Mumla kitap okumak çalışmak popülerizmin bir ürünü gibi geldiği için itici
gelirdi. Ama sonra dedemlerde kaldığımız zamanlar kullandığım bir mumun
benzerini bulunca aldım. Krem rengi uzun ve kıvrımlı mumlardan. Köyde
çok sıkılırdım ve lambalar kapanıp dedemin yatağının yanında serilmiş
döşeklerde yatarken dedem o mumun ışığında bir şeyler okurdu. Bize değil kendi
kendine. Belki çok kez tekrarlamasa da bu sahne çocuk aklıma boğucu
karanlıktan kurtulmanın bir kitapla mümkün olabileceğini kazımış.
Bu aralar hedonik davranışlar sergiliyorum.
Gün sonunda gözlerim balon balığına dönmüş ve elime geçen tek şey var
olmamış zamanda var olmamış alemlerde yaşayan insanların uydurma hikayeleri
olan çin işi pembe dizilerle geçirmek olunca tüketiyor muyum tükeniyor muyum
bilmiyorum.
Bence en tehlikeli sınıf karl max'ın
tabiri ile proletarya sınıfı. Hani şu bir mekana gidince
garsano bir taksiye binince şoföre isteidği gibi davranma
hakkına sahip olan insanlar. Tabi bu proletarya sınıfına mahsus
haller değil elbet. Demek istediğim, mesala bir çocuk kafasını dolaba
çarpıyor ve öğretmenim kafamı yere bakarak yürüdüğüm için çarptım diye bana
koşuyor, aile öfkeyle okula gelip kamera kayıtlarını verin ulenn diyor. Yani
ben 7 aydır hergün seninle iletişim kuran senin çocuğun her türlü ruh
halini seninle paylaşan, gelişimin destekleyen biriyim de mi ?Ben çocuğun
kafasını çarpıp korkuyla bana açıklama yapmaya çalışmasını yadsıdım ilk
başta ama sonra anladım. Aile çocuğu cam bir fanusa katmış ve çocuk
fanusun dışarlarına çarpınca korkmuş. Keşke yoğurt kovasına koysalarmış çocuğu.
Elbette ki bende çok üzüldüm çocuğa ama çocuk
bu demi yüreyen bir çocuk düşebilir, çarpabilir. Ailenin takındığı
o saygısız ve güvensiz tavır beni üzdü.
Bugün baya başımı ağrıttı bu olay. Bir çok
dizilişte kısa, anlamda ağır laf işittim. Annem ben o kadar para verip özel
okula göndersem böyle bir şey olsa benim de canım sıkılır dedi. Yahu
anlıyorum şu kahrolasıca para için türlü çileler çekiyorsunuz tamam Ama
azıcık paranız olunca her şey mübah gibi niye davranıyorsunuz? Bilmiyorum
keşke insanlar çocuk yapmadan önce bir dizi ebeveynlik ile
ilgili sınava tabi olsalar. Doğrusu o sınavlarda
torpille olur ve parasız kalan alt sınıfın nesli tükenir.
Gerçi alt sınıfın nesli tükenmez bir şekilde en aşağıları dolduracak biri
bulunur.
Bazen böyle su içmek gibi devamlı
okumayı sevdiğim distopik eserleri bir kenara bırakıp yahu zaten şu an
dünya bir distopya diyorum. Ama işte yeryüzüne dayanmak için bir şeyler ihtiyaç
duyuyor insan.
2 temmuz okul sezonu bitecek. Ben beş
parasız ve bahtiyar olacağım. Bakıp mavi göğe ve yeşil yerküreye işte
Nazım'ın şu dizelerini mırıldanacağım;
Bugün pazar.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
Bu kadar benden uzak
Bu kadar mavi
Bu kadar geniş olduğuna şaşarak
Kımıldamadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum,
Dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
Bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben...
Bahtiyarım...
Mesela çocuğunu cam fanusa
sıkıştıran bayan
Benim zamanımı ve ilgimi satın alabilirsiniz çocuğunuza
fakat onurumu ve haysiyetimi
yahut dürüstlük ve doğruluğumu
ne kırışmış paranızla alabilir
ne cam fanuslarınıza katabilirsiniz.
Ne çok şey yazabilirim bu yazının altına ve aslında yazasım da var, ama çokluk içinde tutunmak istediğim noktalardan hangi birine öncelik vereceğimi şaşırdığımdan yorumu genişletemiyorum. Çok şey yapmayı düşünüp, planlama safhasından öteye geçemeyen bir gün yaşarı gibi. Yoksa "yaşayanı" mı demeliyim; neyse, bu kısmı netleştiremedim :) Anlamsal açıdan keyif vermeyen bölümleri (velinin davranışı gibi) olsa da maalesef, genel olarak iyi bir yazı okuduğum için mutluyum :) Neşeli sevgilerle :)
YanıtlaSilBenimde çocuğum yaklaşık bir aydır gidiyor okula. Özele değil elbet ama tek başına kaldığı ilk zamanlar. Birde çekingen çocuk. Şimdi anaokulu. Içim biraz rahat. Seneye ilkokul olacak. O hali ile yapabilir mi diye bazen düşünüyorum.
YanıtlaSilÇocuk düştü de bir yeri mi kırıldı da kayıt istiyorlar. Hani çocuğun başına Mazâallah daha feci birşey gelir, nasıl oldu diye görmek istersin de düşmüş kalkmış bir çocuğun görüntüsünü görünce ne olacak? Belkide bizim çocuğumuzda düşebiliyor bey hanım diyecekler birbirlerine. İkna olma çabası.
:)
Biraz keyiflenin diye şakaya vurayım dedim.
Sözün bittiği yer derler ya, ben demem aslında, ifadeyi de sevmem açıkçası. Neden kullandın o zaman dersen bu cümleyi, derim ki çaresizlikten! Ben de ne yazacağını bilemeyenlerdenim an itibariyle, işte o zaman halimi yazıp sıyrılıyorum bazen:) Güne güzel başlarım, erken kalkarım, blog listemde beni bekleyen dumanı üstünde yazılara dalar, gündeme göz atarım. Bazılarını görür ama mesela sevlen bir pastayı sona bırakıp onunla başbaşa kalmak gibi, sona bırakırım. Bir nevi ritüel işte. Öyle yaptım. Her paragrafta "Bu "okur" ya!" dedim. Gülümsedim, hayat bakışı, duruşu, ve bunu ifade edişi, derinliği ve daha neleri neleri alkışladım. Hatta muhtemeldir ki bundan önce olduğu gibi bundan sonra da aynı sözcükleri kullanarak ve -olsun- tekrara düşerek, hep alkışlayacağım bu genç yazarı ve güçlü karakteri:) Sıkıntı yok:)
YanıtlaSilmum ışığında okumak mı ilginç bu deniycem :) çin işi pembe dizileri mutlu eder tabii üzme kendini sen de insansııın :) ooooo sondaki şiir iyimiş, yoğurt kaseli çocuk şiiri :) okul kapanınca da işallah başka kapılar açılır :)
YanıtlaSilvalla yeni nesil türk çocukları acaip kıymetli varlıklar ben onu gözlemliyorum :))) hadi inşallah kıymetleri hep biline....
YanıtlaSil