9 Mart 2021 Salı

geç kalmış bir haftanın anatomisi

Şubat ayı çok verimli geçmişken bu ay yine varoluşsal krizlerim nüksetti.Beni bu varoluşsal sancılar mahvetti. Hatta öyle ki kitap bile okuyamadım. İçimdeki zehri kusmak için bile yazamadım. İnsan ne olursa olsun kendini kandıramıyor bir yerde bir şekilde patlak veriyor içinde tuttuğu şeyler. Pazar günü kalktım sevdiğim bir vlogger'ın bir Rus pankek tarifini denedim. Birde reçel yapasım var. Hiç mutfakta bir şeyler yapmayı seveceğim aklıma gelmezdi. Yemek tarifi defterime deneyip tutturduklarımı yazıyorum. Bir yandan şiir dinletileri açıyorum hoşuma gidiyor şiir yapar gibi kurabiye yapıyorum.

.

Jose saramago bi acaip sevgi duyduğum yazarlardan. Ama sadece kırmızı kedi yayınevi basıyor ve sarı cırtlak renkli kitapları kütüphaneme koyasım gelmiyor. E kitap üzerinden okuyorum. Bir şiir kitabı var. Belki de neşe diye. Bir dize rastladım onda ne çok sevdim

 Zamanın kucağında tortop oluyorum: Günler geçip gidiyor uyuklayarak 

Bu dize yıllar yılı içimde dönüp duran Ahmet Hamdi'nin şu dizelerinin yerini aldı. Ne içindeyim zamanın ne içindeyim zamanın, ne de büsbütün dışında; yekpare, geniş bir anın parçalanmaz akışında. 

1984 ile Cesur yeni dünyayı çapraz okumaya başladım. Neil postman tv öldüren eğlence kitabında bu iki kitabı güzel bir şekilde karşılaştırmıştı. O zamandır aklımda.

Bir çalışma grubuna üye oldum. Kütüphaneler gidemediğim ve sevdiğim şeylere zaman ayırmakta zorlandığım şu günlerde baya iyi geldi. Zoom üzerinden pomodoro tekniği ile çalışıyoruz. Pomodoro sadece kendimi bir şeylere zorladığım zamanlar iyi oluyor. Onun dışında sevdiğim bir şeyse zaten bir başlayınca bırakamıyorum.

En yakın arkadaşımın  yazın düğünü var. Şimdiden bir şeyler bakmaya ve kaliteli ve zamansız bir şeyler aramaya başladım. Kuzenler, komşular, arkadaşlar farklı alanlardan eşin dostun düğününde ne giyeceğim derdi yaşamak istemiyorum. Kalay kombinlenen moda olmayan kült parçalar almaya karar verdim. Rengin bile modası olur mu? oluyor işte. Rüzgar Mira Okan'ın bir kitabını okuduğumda bir aydınlanma yaşamıştım. Bir başkasında yahut vitrinde güzel görüp alma eylemine son vermiştim. Boyum pek uzun olmadığı için çok sevdiğim oversizeların içinde kaybolup gidiyordum. Ama internette bir şey gördüm topuğun altına takılan silikon bir şey. Ay aman çok heyecanlandım. Hemen alacağım. Umarım rahattı. Lensler gözlükleri sevmeyen ben için 21.yüzyılın en iyi icadıydı. İkincisi bu oldu. Tabi kitaplar ve yazı  yüzyıllar evvel icat edildiği için onu bu altın kızlar muhabbetine dahil etmiyorum.

 

Özdemir Asaf'ın çokça felsefi bir kitabı olan kırılmadık bir şey kalmadı kitabını şaşkınlıkla okuyorum. Nasıl oldu da rastgelemdim diye şaşırdım eh tabi çokta sevdim. Kendim varoluşsal sancılar çektiğim yetmez gibi bu acıyla kıvranan bu acıyla konuşan yazan herkesi zevkle izlerim

 Yaşamak, benim gerçekten yitireceğim bir şeydir.. Ya da, beni kesin yitirecek bir şeydir.

Yarın okulda nöbetiyim erken yatmalı çok yol almalıyım. Müdire ile konuşup gelecek dönem devam etmeyeceğimi söyleyip kafamda bir şeyi bitirmek istiyorum. çocukları elbette ki seviyorum ama sadece kendime keşke daha önce bir iş tecrübesi yaşasaydım keşke başkalarının gürültüsünün kendi iç sesimi bastırmasına izin vermeseydim diye hayıflanıyorum. Annem sigortan var maddi imkanın var diyor. Aklıma Hüseyin Rahmi'nin  Ben Deli miyim? kitabında annesiyle tartışıp duran Şadan geliyor .

Ve soruyorum kendime acaba ben delimiyim?

Akıllı olmak ne büyük ahmaklık, ne yürek yakan sıkıntı ya Rabbi'm.

 



6 yorum:

  1. Mutfak son zamanlarda benim terapi alanlarımdan biri oldu. Bir şeyler pişirdiğim zaman sakinleşiyorum. Kendimi dinliyorum. Ve gereğinden fazla düşünüyorum. Saramago'yu seviyorum. Sarıyı da :) Pomodoro tekniği hiç bana göre değil. Ruh halim o kadar değişken ki,hiçbir teknik ben de işe yaramaz. Okumalarımı dağınık bir şekilde yapıyorum. Rengin modasından nefret ediyorum. Benim sevdiğim renkler belli, eğer onlar moda değilse alışveriş benim için işkenceye dönüyor. Iş hayatında iyi şanslar.
    O soruyu ben de kendime çok soruyorum. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. O sarı kapaklardan eğer alırsan, ıslak elle sakın dokunma! Islanırsa bir şekilde de; kesinlikle silmeye kalkma, sadece bir havlu ile emdir suyu, çünkü altındaki beyaz çıkıyor. Başıma geldi de:) Ne yazık ki kitabı dokunarak okumayı seviyorum ve ben gibiler için bir uyarı olsun bu:) Hımmm yazın mı? Okuması yine çok keyifliydi:)

    YanıtlaSil
  3. İşten istifa etmeyi düşünüyorsunuz sanırım, doğru anladıysam. Ben kendimi ait hissetmediğim yerde hiç duramıyorum. Yaa Totoro detayına bayıldım 💜

    YanıtlaSil
  4. sarı cırtlaklardan bende de var, aslında renk geldi kütüphaneme. hep kahveler baskındı.

    YanıtlaSil
  5. Hepimizin yürüdüğü yollar.
    İş konusunda, insan ait hissettiği yeri bulana dek farklı alanları denemeli diyorum demesine de, ben ilk denemede aşk olunca kalakaldım :) İş değiştirenleri heyecan ve saygıyla izlerim hep.
    Sarılar iyidir ya, yanyana durunca biraz göz alıyor ama..

    YanıtlaSil
  6. ya gerçekten niye Mart böylesi can sıkıcı geçti ki, oysa dediğiniz gibi Şubat iyi gelmişti sanki :( Bu arada bu bloğunuzu listeme ekledim ama siz hangisini eklememi tercih edersiniz diye de aklıma takılı kalmadı desem yalan, aydınlatırsanız :D Bu arada bundan sonra her iki bloğunuzla da tanıştığıma çok memnun oldum :D

    YanıtlaSil