24 Nisan 2022 Pazar

Yemek Perileri, Marekeş'te sesler

                                                
Bir adamı düşlüyorum, yeryüzünde konuşulan bütün dilleri unutuyor, sonunda hiçbir ülkede konuşulanları anlamıyor. Nedir dilde olan? Neyi örtüp gizliyor dil? İnsandan neleri alıp götürüyor?
Elips canetti- Marakeşte Sesler
Bu hafta kuş gibi hafiftim. Beslenmeme dikkat edince yaşam ne kadar güzel oluyor. Yemyeşil elmalar, taptaze kefir, bolca su. Bu haftayı güzelleştiren bir diğer şey Çocuk Bayramıydı. Çocuklar musmutlu olsun diye oyunlar hazrıladık. Okulun karşısında olan yeşilliğe gittik. Orada oyunlar oynadık. Dans ettik. Küçükken 23 Nisanlarım o kadar güzel ve mutlu geçti ki. Çocuklara bunu yaşatmak istedim. 
Normalde yemek yapmak bana zaman kaybı gibi gelirdi. Böyle alelacele yapıverirdim.  Ama bu aralar bir şey oldu. Bana yemek perileri geldi. Kafamda durmadan tarifler, baharatlar dönüyor.  Cumartesi full mutfaktaydım. Beyti kebabını yaptım. Annemler çok beğendi. Normalde sebze yemekleri yaparım. Hiç et yemeği yapamam. O kadar lezzetliydi ki. Gece uyanınca bile tadını anımsadım. Birde parfe yaptım ki. Hem hafif hem de sıcaklar için birebir. Bir vlog kanalı var. Onu izliyorum. O ne yaparsa onu yapıyorum. Ama bir yandan Ntv radyoda yayınlanan Acı, tatlı, mayhoş programını dinlemeye başladım. Şöyle lezzetli işler çıksın istiyorum elimden. Annem haftanın başında hasta olunca neşesizdim. Neyse ki uzun sürmedi. Anneme öğretmeye çalıştığım bir şey var. Yaşamını işlerine göre şekillendirme kendine göre şekillendir. Mesala ortada bir sorumluluk varsa annem canını dişine takar ve onu en kısa zamanda bitirmeye çalışır. sonunda kendi tükenir. Hasta olur. Mutsuz olur. Bense bazen sorumluluklarımı asıyorum. Canım ne zaman isterse o zaman yapıyorum. Yahut 3 günde değil 3 haftada bitiriyorum. Kendimi koşu bandında hissetmek istemiyorum. Mesela kütüphanemizi temizleye başladım. Her pazar belli bir kısmı temizliyorum ayırıyorum, bunun gibi şeyler işte. 
Bu haftanın iyi geçmesinin bir sebebi çok fazla bana iyi gelen insanla görüştüm. Görüşmek dediğim telefonda hatta bazısıyla sadece mesajlaşarak. Ama çok iyi geldi. Bir kitapta geçiriyordu. Adam koleksiyon olarak insan biriktiyordu. Çok fazla iletişim kurduğu kişi vardı. Dolayısıyla pek fazla bağlantısı vardı. Bazen içime dönüp aynı evde yaşadığım insanları bile çekemediğim zamanlar oluyor. Fakat bu aralar tam bir sosyal kelebek oldum. İlkokul arkadaşlarıma kadar hepsi ile görüşmek istiyorum. Yaşadığım şehrin tüm kafelerini görmek tüm sokaklarında yürümek istiyorum. 
Bugün bir aile dostunu ziyaret ettik. Bekir Dede okumayı çok sever. Çok mu çok yaşlı. Onu hep arada sırada ziyaret ederdik. Bana okuduğum kitaplardan sorular sorardı. Kendi okuduklarını anlatırdı. Bugün onu ziyaret ettik. Zihnimin tüm odalarında ışıklar açıldı, tozlar üflendi gibi hissettim. Bazı insanlarla konuşunca yüreğimin tüm kıvrımlarını hissediyorum. Ama çok az insan aynı şeyi zihnim için yapabiliyor. Bekir Dede çok mutlu oldu. Kaldı kitaplarını gösterdi. Fikirlerimi sordu. Onu bu kadar mutlu görmek güzeldi. Hatırlat bana dedi. sana bir kitap seti alacağım. Ama unuturum arayıp hatırlatman gerekir dedi. O kadar tatlıydı ki. Yaşlılar ve çocuklar ne çok benziyor dedim.  

Kitabı kütüphanede görüp yayınevine güvenip almıştım. Nitekim hoşuma gitti. Marakeş'i anlamaya çalışan bir batılının anlatısı. Gördüklerine şahit oluyoruz. Heyecanına, şaşkınlığına ortak oluyoruz. Bir batılının gözünden doğuya bakışını görüyoruz. İran gibi Fars gibi yerler hep ilgimi çekmiştir. Eskiden gazete küpürlerinden kestiğim İran resimleri vardı. İran edebiyatı, İran devrimi, İran sineması bir şekilde beni içine çekiyor. Aynı müziğin tınısı ile hipnoz olan yılanın bilinçsiz hareketleri gibi. Bir şey beni içine çekiyor.


 

5 yorum:

  1. Ben de annen gibiyim, bitireyim de kafam rahat etsin derim ve kendimi tüketene dek soluksuz çalışır bitiririm :) Üstelik on derece başarılı biten işe, sonunda da sevinemem çünkü çok yorulmuşumdur. Bizim kuşakla sizinki arasındaki en temel fark bu ve biz sizi anlayamıyoruz, siz de bizi. Biz sizi "yaydıkça yayıyor, bir iş bu kadar sürer mi" diye didikliyoruz, siz bizi "ay kasma rahat ol sürece odaklan keyif al" diye uyarıyorsunuz :) Ama bu yazıda biraz anladım sanırım, bakış meselesi. Biz sonuç, siz süreç odaklı nesilleriz.. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Ceren, gerçekten bu iki nesil arasındaki farkın en barizi bu. Geçen yıl zor bir eğitim döneminin ardından işimi bırakmak istemiştim. Müdirem veliler çocuklar çok memnun güzel bir ilerleme kaydettik neden bırakmak istiyorsun demişti. Bende süreç o kadar yorucu be keyifsizdi ki sonuç beni tatmin etmedi demiştim. Şimdi sen öyle söyleyince bu ayrımın farkında vardım. :D

      Sil
  2. Ne guzel bir insansiniz.Gercek Dunya ile insanlarla bagini koparmadan artisiyla,eksisiyle yuzlesmeye cesaret edebilen genc insanlarin sayisinin artmasini dilerim.Insanlar bu kadarcik seylerle mutlu olabiliyor genci yaslisi.Herkes birbirinden bir sey ogrenebilir, bir selam bir alo, bir yaranin pansumani olabilir.Esirgememeliyiz.Bekir Dede de, siz de sanslisiniz boyle bir iletisiminiz oldugu icin.
    Kadinlarin cogu maalesef Syssiphos iskencesine dondurdukleri ev sorumluluklarini kendilerinin onune koyuyorlar.Koyde bir komsu teyzemiz var ona hayranim.Maasallah o yasta badanasini da yemegini de yapiyor, kucuk bahcesine ektikleri ile ilgileniyor ama yoruldugu an isi birakip hemen yatip dinleniyor.Sonra devam ediyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel iltifat için teşekkür ederim. Dediğiniz gibi sindirella sendromu da deniliyor. Kadınların kendi içlerine dönüp dış dünya ile bağlantıları kesiliyor. Köydeki teyzeyi takdir ettim. İnsanın kendine bir ekosistem oluşturması önemli

      Sil
  3. Yine de keşke değil de iyiyim kelimesini kullanmak yahut umarım kelimeleri daha yapıcı geliyor bana. Pişmanlık yeryüzünde en sevmediğim duygulardan birisi. Filmlerde mekan olarak doğunun kullanılması benimde çok hoşuma gidiyor.

    YanıtlaSil