İstemek, kavuşmanın müjdesidir.-İmam Rabbani
Oturdum ve düşündüm ben bu yıldan kendimden ne istiyorum. Yaşamım için neler umuyorum...28 Aralık 2023 Perşembe
2024 girmeden
18 Aralık 2023 Pazartesi
Geldi Geçti 2023
2023 Acıları
Bu yılın başında ailemin isteği ile biri ile görüşmüş ama tüm ısrarlara rağmen o kişiyle bir bağ kuramamıştım. O yüzden yılın başında ailemle soğuk savaş sürecine girdim. Yine de bunu bir kenara bırakıp bir yandan çalışmaya bir yandan da okuluma odaklandım.
Derken Şubattaki deprem tüm mekanizmamı yerle bir etti. Deprem için sosyal faaliyetlere katıldım. Bu konuda elimden geleni maddi manevi yapsam da süregelen cahilliğimize karşı bir iç kırıklığı oldu.
Seçim hangi aydı hatırlamıyorum ama seçimden sonra tekrar bir umutsuzluk sürecine girdim. Tabi tüm bu süreçte parttime işlerime devam ettim. Trendyol'dan tam iyi bir iş tutturduk derken ve yatırım yaparken artan kargo ve komisyon ücretleri küçük işletmemi çok etkiledi. Kapatıp başka mecralara yöneldim.
baharda bolca okudum kızlarla buluştum. bir yandan stajımı bitirip ikinci üniversitemden mezun oldum. çalışma ortamını sevmedim. bir şey de beğenmiyorum diye kendime kızdım. kabul edildiğim programa katılmadım. akademik olarak bir şeyler yapmayı bıraktım.
haziran ortasında ani bir kararla üç aylığına doğuya gittim. doğuda babamın arkadaşının özel bir anaokulunun açılmasına işlerin ve düzenin kurulmasına yardım ettim. çokça gezdim yedim içtim. parası da iyiydi. ama insanlarıyla- kendilerince çok cana yakın olmalarına rağmen- ben bağ kuramadım. adetleri, düşünce tarzları çok ilginç geldi. yaz bitince döndüm. sonra bir aylığına tekrar gittim. geldikten iki gün sonra dedem vefat etti. kendimi kaybolmuş hissetim.
bir arkadaşımın tanıştırdığı biriyle görüşmeye başladım. başlarda tam istediğim gibi biri imajı çizdiği için etkilendim. fakat sonra kendi kişiliği oturmamış maço ve ana kuzu biri olup beni ve ailemi kıracak davranışlarda olduğu için ayrıldık. etimle kemiğimle böyle saçma bir ilişkinin içinde olduğum için nefret ettim. hem kendimden hem beni bu işin içine sokan "kaç yaşına geldin yok mu biri" baskısından.
uzun bir süre akşamları netflix izleyerek beynimi yok etmeye çalışarak geçirdim.
2023 tatlıları
Bu yılın en güzel dönemi stajım bitirip doğuya gitmeden önceki iki haftaydı. Ben denizsiz nasıl bir yaz geçireceğim diye ağlayıp durduğum için durmadan denize gittik. Sahilde saatlerce kitap okuyup, suda sonsuz düşüncelere daldım. Çok ama çok huzurlu hissettim.
Her ne kadar açtım işin bir kısmını batırsam da bu yıl altın ve euro olarak iyi bir birikim yaptım. Doğudaki süreçte maaşımın bir kısmını altına yatırdım. Baharda hafta sonları çalıştığım turistik pazardan aldığım ücreti biriktirdim.
Eğitim olarak sanatsal yönümü geliştirecek bir adım atmadım. İngilizcemi geliştirdim. Almanca öğrenmeye başladım. Okulumu bitirip ilginç bir staj deneyimi yaşadım. Excel ve on parmak klavyede ilerleme sağladım.
Yemek konusunda doğuda olduğum dönemde farklı yemekleri denedim ve yapılışına eşlik ettim. Kendi başıma alıştığım tariflerimi ilerlettim bolca da yemeği berbat edip çöpe attım. Üç farklı Kore yemeği yedim. Ama çokta bana hitap etmediğine karar verdim.
Her fırsatta farklı arkadaş grupları ile bir araya geldim. Kendimi gençleşmiş ve yenilenmiş hissettim. Uzun zamandır planladığımız pizza gecesini deniz kenarında yapıp akşam sahilde uzun vakit geçirdik.
Yeni insanlarla tanıştım. Sevdiklerim veya sevmediklerim de olsa hepsi bana bir hayat tecrübesi sundu
Sağlığıma daha çok dikkat etmeye iç sağlığımın cildime yansıdığını bilerek buna göre hareket etmeye karar verdim. Çok yürüdüm çok su içtim. İçgüdüsel tüketimi bırakıp bedenim için gerekli olan şeylere yönelmeye başladım. Zeytin toplamaya, ejder meyvesi budamaya ot yolmaya gittim. Zihinsel olarak yorulduğum ve bedenimin hareket etmek istemediği süreçlerde bu tür aktivitelerin çok iyi geldiğini gördüm. Ne olursa olsun yerinde saymadan hareket etmenin ruha çok iyi geldiğini müşahede ettim.
Her ne kadar yılın üç ayı ekran başında geçse de kalan aylarda hiç okumadığım kadar kitap okudum. Az kitap aldım ama daha çok kütüphaneye gittim. E-kitap okumaya alıştım ve storytel aboneliği aldım.
Ablamlar geldiler ve bize çokça neşe getirdiler. Yeğenimle güzel vakit geçirdim.
Almanya'daki kuzenlerle daha da yaklaştık ve güzel anılar biriktirdik.
Çalışma ortamımı hayal ettiğim tarzda döşedim.
Sevdiğim uygulamaları premium olarak aldım.
Olumlamalar yapmayı, kendi iç sesimi iyileştirmeyi öğrendim.
Şehrimde açılan yeni kafelerin hepsine gidip tadım yaptım. Her ne kadar sağlıklı beslenmeye dikkat etsem de sürekli yeni tatlılar deneme hevesim yüzünden çok şeker tükettim.
Romantik ilişkiler açısından berbat, aile bağları açısından güzel bir yıldı. Giyime az para harcadığım daha çok yemeye ve gezmeye para harcadığım bir yıldı. Cilt bakımı konusunda ilerleme kaydettiğim ama fitness açısından gerileme yaşadığım bir yıldı. Okumaya bolca vakit ayırdığım bir yıldı. Filmleri ve dizileri genelde zaman geçirmek ve kafamı dağıtmak için izlediğim için kayda değer ve ruhuma dokunan bir yıl değildi. Kültürel faaliyetler olarak hiç sinema yada tiyatroya gitmediğim bir yıl oldu. Ama çokça tarihi yer ve doğal güzellik gördüm. Ekosisteme fazla atık çıkarmadığım bir yıldı. Kendime çok hoyrat davrandığım dönemler olsa da yılın sonlarına doğru içsel huzuru yakalayabildim.
Yazmaya başlamadan önce bomboş bir yıl geçirmiş gibi hissediyordum. Ama yazınca beni gerçekten üzen olayları yaşadığımı, sürekli olmasa da dönemsel olarak bu olayların beni etkilediğini fark ettim. Bununla beraber güzel anılar biriktirdiğimi, yeni yerler keşfettiğimi anımsayıp mutlu hissetim. Bana iyi gelen ve gelmeyen olayları fark etmemi sağladı bu yazı. Her ne olursa olsun yaşamaya devam etmenin gerekli olduğunu bir kere daha anladım. Gelecek bölümde, yeni sezonda bizi bambaşka sürprizler bekleyebilir. Bu yüzden her ne olursa olsun ilk günkü heyecan ve coşkuyla devam etmem gerektiğini öğrendim. Yaşam bize istediklerimizi vermezken bambaşka güzelliklerle donatabilir etrafımızı. Yaşama ne kadar çok minnetle yaklaşırsam o kadar daha mutlu olacağımı anladım.
Geçen seneden bu yıla bakıldığında çok ilerlememiş gibi gözüksem de büyük küçük iyi kötü çok şey geçirdim. Yaşadığım her şey için minnettarım.
8 Aralık 2023 Cuma
Sonbahar Dökümü '23
18 Kasım 2023 Cumartesi
ne olurdum bilmem
kitap kulübüne geri dönmek zihnimin tüm parçalarını toparlıyor.
canım arkadaşlarım beni denize götürdüler ve zihnimi öylesine güzel tesellilerle doldurdular ki. üzülmem elde değil.
sonbahar öylesine güzelsin ki. yağmur yağdı bolca kışlıklarımı çıkardım. önceden krem renklerde giyinirken bugünler vintage kazaklar hoşuma gitmeye başladı. bi kaç kazak aldım.
suyumun içine İngiliz karbonatı atıp içiyorum. yüz yogasına başladım. sabahları sabah sayfalarını yazıyorum dedemin yasını tutamadan saçma sapan bir durumun içine girdiğim ve insanları soktuğum için kötü hissetim. ama çevremden öylesine güzel destek gördüm ki. ne kadar şanslı olduğumu anladım. insanların ne kadar kötü olabileceklerini gördüm. kötülüğün iyi insanların zihinlerinde var olandan daha büyük olduğunu anladım. iyi olsam da başıma kötü şeylerin gelebileceğini bir kez daha hatırladım.
paramı Euro olarak biriktirmeye başladım. Almancamı ilerlettim. İngilizce kitaplar okumaya başladım. hala yeterli değilim ama iyi bir gelişim gösterdim.
tamamen kendimi vererek bir yemek yaptım ve güzel oldu mutlu oldum. işlerimi ayarlayıp yağlı boya kursuna gitmek istiyorum. eskiz defterime çizim yapmaya devam ediyorum. programımı ayarlayıp bir kaç atölyeye yazılmak istiyorum.
bu ay çok ağladım. zaman durdu kaldı akmayacak sandım.
olumlu düşünmeye ve güzel niyetler ile hareket etmeye karar verdim. güzel para kazanıp bir güzel harcadım. dedemi özledim. öldüğünü unuttum. hatırlayınca tekrar üzüldüm.
yaşam dolu bir aydı. yaşam bir tahterevalli gibiydi bende bir aşağı indim bir yukarı çıktım.
2 Kasım 2023 Perşembe
içimde biriken tüm o göz yaşları
Bence aşık olmak yokuştan aşağı son sürat giden ve frenleri patlamış bir bisiklete binmek gibi. Direksiyona söz geçiremiyorsun, nerede duracağını ve canının ne kadar yanacağını kestiremiyorsun. Korkunla karışmış o özgürlük hissinin eh ne kadar olursa o kadar tadını çıkarıyorsun.
Benim de lanet olasıca frenlerim patladı ve ben son sürat giden bisiklette bunu inkar ederken bir yandan da canım ne kadar acır bunu hesap etmeye çalışıyorum.
…………….
Bir kadını öldürdüler. Bir çilek tarlasında. Cesedi kanlara bulanmış bir halde. İçim ilk defa bu denli acı doldu. Ekranlardan, haberlerden acı bir nebze geçiyormuş. İçimiz haberleri duyunca acısa da içimizde hiç bilmediğimiz bir yerlerde acı çekebilen daha nice kıvrımlar varmış ve o kıvrımlar yanı başımızda birinin başına bir şey gelince daha çok acırmış.
Kadını hatırlamıyorum ben. Ama çocukken bayramlarda şeker toplamak için çaldığımız açılan bir kapının ardındakilerden biriydi. Yüzü yok zihnimde. Kapıyı çalıyoruz şeker şeker var mı bayramınız mübarek olsun diyoruz o da billur tabakta şekerleri uzatıyor. Biz badem şekerlerini seçerken gülümseyerek bekliyor.
Sonra o kız büyüyor evleniyor anne oluyor. Yemek yapıyor ev temizliyor çocuk bakıyor birde üstüne bağa bahçeye işe gidiyor.
Görmüştüm işe gittikleri bahçeleri o denli güzeldi ki . nizamla ekilmiş çilek bahçeleri. Güneş o denli güzel batmış bulutlar o kadara ahenkle süzülmekteydi ki. O anın içinde sonsuza kadar kalmak istedim. O bahçenin önünde boylu boyunca durmak ve o bahçenin sonsuz güzelliğine şahit olmak istedim.
O bahçeye gitmiş kadın. Yevmiyeye. Kocası ne bileyim bir sebepten kızmış gitme oraya demiş. Gidersen seni öldürürüm demiş dediler. Çok önceden bile öldürme planı yapardı dediler. Aslında adam boşa sıkmış ama kadın düşerken elindeki bıçak önemli bir damarını kesmiş kan kaybından ölmüş dediler. Adam çocukları arayıp ben ananızı vurdum gidin dedenize deyin demişte dediler. çocuklar anasını çilek tarlasının ortasında kanlı bulmuşa dediler.
Bir kadın öldürüldü. Akdeniz'in en güzel bahçelerinin birinde. Kırmızı kanlar içinde.
Bir kadın öldürüldü.
Kocasının istemediği bir şeyi yaptı diye.
Bir çocuk gördü annesini
Çilek bahçesinde kanlar içinde
Bir baba kucağına kızını aldı
Ve koşarak arabasına taşıdı
kan ter içinde.
sonra ilk kez bu kadar çok yönetmen olmayı diledim. açılış sahnesinde sonsuz güzellikte bir çilek bahçesi. yakın çekimde küçük bir kız bahçede ağzından yüzünden kanlar akmış. annesi ona sesleniyor duymuyor. annesi defalarca seslenip cevap alamayınca endişeleniyor. bahçeyi boydan boya arşınlıyor. annesini görüyor otlar üstünde. gözü pek seçemeyince korkuyor kızı öldü zannedip korkuyor. sonra kız gözlerini açıp kıkırdıyor. kadın anlıyor kanlar meğer çileğin kıpkırmızı lezzetli sularıymış. annesi oh deyip gözünü kapatıyor.
küçük bir kız annesine sesleniyor. defalarca seslenip cevap alamayınca endişeleniyor. bahçeyi boydan boya arşınlıyor. annesini görüyor otlar üstünde. gözü pek seçemeyince çilek yedi zannedip kıkırdıyor. yaklaşınca kırmızı suların kan olduğunu görüyor. kızı içten içe acı dolu bir ah deyip sımsıkı gözlerini kapatıyor.
Filmin sonunda da başında da gözlerini kapattıkları bir sahne birincide anne neşeli sesle gözlerini açıp kızına sarılıyor. ikincideki karanlık ayak sesleri ve feryatla bölünüyor.
...
Bugünlerde içimde o kadar çok birikmiş göz yaşı var ki. Bu cinayet dedemin vefatından iki gün önce oldu. İki gün sonra vefat etti. Dedem ölünce onun sadece dedem değil babam da arkadaşım da olduğunu fark ettim. Onu hatırlamak içimi acıtıyor. Anneannemin ilk eşi gölde boğulmuş cenazesini hiç görmemiş. Hep bir yerlerden çıkıp gelecek gibiydi demişti. Ben gördüm dedemin cenazesini ama yine de hep bir yerlerden çıkıp geliverecek gibi.
....
haberlere bakamıyorum bile. soykırım soykırım diye ortalığı yıkanlar dünyanın gözü önünde soykırım yapıyorlar. canım acıyor tek savaşımız dünyadaki tüm çocuklar çikolata tattırmak olmalı. büyümez ölü çocuklar şiiri geliyor aklıma Nazım Hikmet'in
....
ablamlar geldi yeğenimde geldi. bir kedi var bizim mahallede gip gri çok güzel bir kedi. mama su verirken asla yaklaşmazdı yanıma kendini sevdirmezdi. yavruları olmuş üç tane. bugün yeğenim onlara balık verdik hiç ayrılmadı bir kaç tane daha verdik. yanımıza girdi sokuldu. aldığı bütün balıkları yavrularına götürdü kendi hiç yemedi. annelik nasıl böyle evrensel olur dedim. nasıl tüm canlılarda bu denli tezahür eder. o kedi öyle yiğit geldi ki gözüme. çünkü biliyorum kişiliğinden ödün verip sokuldu bize. sonra balıkları anneannemlerde pişirdik. annemle dalga geçtim erkek kardeşim çok sever balığı. ne zaman o olmadan balık yesek üzülür. ay keşke A. da olsa der. bende anneme takıldım biraz yemek bitince kılçıkları eve götürebilir miyiz dedim. annem güldü senin yaptığınla benim yaptığım arasında hiç bir fark yok dedi. güldüm. herkes sevdiğine balık taşıyor.
11 Eylül 2023 Pazartesi
karnımdaki endişe yumakları
Bir de, mektuplar yazıldıktan sonra mutlaka unutulurlar. Çünkü niye yaşadığımızı anlamadığımız bir dünyada yaşıyoruz ve galiba sonsuzluğun sınırı diye bir şey yok. Bu yüzden bütün mektuplar, eninde sonunda eski bir ayakkabı kutusunun içine sığarlar...
Sabah huzursuzca uyandım. Yine karnım endişe yumağı olmuş. Bir ucunda tutup sökmeye başladım. Kahvaltı hazırladım. Cilt bakımı yaptım. Kitap okudum. Yumak hafif hafif söküldü. Biliyorum bir anda mideme yerleşen devasa yün dolu, keder ve endişe karışımı o yumağı sökemeyeceğim. Belki zaman geçtikçe iplikler parçalara ayrılır ve kendiliğinden çözülüverir.
Ne zamandan beri bilmiyorum üniversitede final haftasıydı. sınavlardan ödevlerden yorulmuştum. bir edebiyat dergisinde bir nihilistin sözlerini okumuştum. o sözler beynimdeki tozu dumanı alıp götürdü. o günden beri içimde ne anlamı var bulutu dolaşıyor. ne anlamı var işe girip çalışmanın para biriktirmenin ev almanın kariyer yapmanın. sadece kitap okumak, uyumak, uzum yürüyüşlere çıkmak. dedemler köyde yaşaydı alıp başımı oraya giderdim. ya da bir kır evi olsa.
terapistim kaybetmekten, başaramamaktan korktuğum için istemekten vazgeçmiş olabileceğimi söyledi. çok mükemmeliyetçi bir annede yetiştim. okulda elde ettiğim hiç bir başarı beni mutlu etmezdi. iş hayatında patronnum "böyle baktıkça hayatta hiç bir şey sana tat vermez yeterli gelmez." demişti. sabahları uyanıp dünyayı kurtaran bir insan olmak mı istiyordum. gerçi bir çocuğu değiştirdiğinde dünya değişir. bir hitleri evcilleştirdim belki de. bir katili dönüştürdüm.
isteklerime ulaşmaya başladım ama garip bir şekilde. hayalim hep köy okulunda öğretmen olmaktı. babamın doğuda bir arkadaşı vardı. arada bizde kalır babam yanına gider. adamın anaokulu varmış. öğretmen ihtiyacı olmuş. yaz için gider misin dediler ben pek istemedim. zaten yeni belediyede stajımı bitirmişim. kafam bir milyon. en son bir şekilde hazırladım valizi geldim. güzel bir deneyimdi. gezdim, gördüm ilham aldım. sadece derslerden adını duyduğum şehirleri görmek, orada yaşayan insanlarla tanışmak ilginç bir deneyimdi. ama oraya gidince anladım ki ben onların deyimi ile tam bir batılıyım. konuşmaları vurgulamaları beni gerçekten çok yordu. başkalarınca doğal samimi gelebilecek durumlar zaten özel alanına hassasiyeti olan beni çileden çıkardı. ama çocuklarla çok güzeldi. okulun çok güzel bir bahçesi vardı. hayal ettiğim güzellikte bir okuldu. veliler düşmelere yaralanmalara daha rahat yaklaştığı için, çocuklar nispeten daha az ekran başında kalıp sokak kültürü olduğu için çocuklarla iletişim kurmak, sınıf düzeni oluşturmak kolaydı. zorlandığım şeyler olsa da sevdim.
tabi geri dönünce orayı ne kadar kanıksadığımı bir daha gitmek istemediğimi fark ettim. şimdi yine veliler ve çocuklar beni çok sevdiği için gelmemi istiyorlar. ev kiraları daha ucuz olduğu için kendi evime çıkabilirim. sabahları bisikletle işe gidip gelip göl kenarında vakit geçirebilirim. ama tüm bunları yapacak aksiyonu alacak enerjiyi kendimde bulamıyorum.
biriyle tanıştım. kalbimde hiç bilmediğim yerlerde çiçekler açtı ve kuşlar öttü. vay canına dedim. bazı şeyler gerçekmiş ve kitaplar satılsın filmler izlensin diye uydurulmamış. ama şu an bir belirsizlik içindeyiz.
kafamı dağıtmak için tabi ki bolca kitap okuyorum. Byung chul han'dan iki kitap okuyorum. Yazın Türk edebiyatı klasiklerinden yaklaşık 5 eser okudum. Aşırı etkilendiğim ve sevdiğim bir kitap olmadı. Önümüzdeki günlerde Pavese'nin kitaplarını okumak istiyorum.
Geçen yıl keşfedip sevdiğim Ercan Kesal'ın kitaplarını okumaya devam ediyorum. Rastgele alıp okuduğum Agota Kristof'un dün kitabı güzel bir okuma deneyimi sağladı. Eğer kitapla ilgli yorumumu okumak isterseniz tık
Üç arkadaşımla beraber bir kitap kulübü kurduk. Kitabın kısa ve akıcı olmasını istediler. Bende biraz araştırdım ve Stepford Kadınlarını buldum. Bir solukta okunuyor. Ama kitaptan istediğim etkiyi alamasam da yazılıdığı döneme nazaran oldukça başarılı bir eser. Kitapla ilgili ayrıntılı bilgi için tık
Yıllardır kedi sahiplenmek istiyordum annem astımı bahane ediyordu. sonra garip bir şey oldu ve bir kedi bizim eve gelmeye başladı balkondan tırmanıp koltuğun kenarına yatıp sessizce uyuyor. biraz yaşlı bir kedi. bir aydır geliyormuş. abimin haberi varmış ama anneme dememiş. annemde kediyi gece görmüş cin sanmış.(annem bir keresinde kendine cin musallat olan bir kadına yardımcı olmak istemiş. ona daha sık banyo yap temizliğine dikkat et demiş. bu kadın köyde yaşıyormuş annemde 15 yaşlarında falan kadınla konuştuktan sonra gece köyde kalabalık bir odada uyuyorlarmış. herkesin kafası kedi kafasıymış. sabahı zor etmiş.) haliyle aklı çıkmış. kedi çok sessiz sakin sadece mama verdiğimizde bir kaç miyavlıyor o kadar. birde sevgi gösterisi olarak ısırıyor. bugün veterinere götürüp aşılarını yaptıracağım. ona biraz alışveriş yapacağım.
3 Temmuz 2023 Pazartesi
24 Yaşımda Okuduğum 24 Kitap
Geçen Sene 116 Kitap okumuşum. Büyük bir kısmı Japon edebiyatından. Ama üzülerek söylemeliyim ki favori listemde sadece bir tane Japon Edebiyatı var. Onun yerine rastgele okuduğum Kore Edebiyatı daha çok ilgimi çekti. Bu yıl Kore Edebiyatından eserler okumak istiyorum. Ayrıca Japon edebiyatından okuduğum manga serisi hoşuma gitti. Bu yıl başka mangalara da bakmak istiyorum. Onun dışında çok verimli bir yıldı çok fazla sevdiğim tüm kitaplarını okumak istediğim yazar keşfettim. Bu yıl en çok Matt Haig,'in kitabını okumuşum. Onun dışında Aylin Balboa, Ercan Kesal, Nilay Örnek ve Haydar Ergülen bu yıl 2 tane kitabını okuduğum yazarlardı. Yeni Türk yazarlar keşfetmenin sevinci içindeyim. Gelecek yıl için okuma planım kalan Japon Edebiyatı okumalarımı bitirmek. Kore Edebiyatından eserler okumak. Farklı dünya edebiyatlarına yönelmek. Bir yandan klasikleri eritirken bir yandan yeni yazarları okumak. Ah iyi ki şu okuma sevdasına düşmüşüm. Kitabı tuttum. Tuttuktan sonra öptüm. Okumasam deli olacaktım.
Daha önce kitap blogum olan Bacon'un Bastonu'nda yorum yazdığım kitaplar için tekrar yorum yazmadım direkt kitap ismine tıklayıp ilgili yazıya gidebilirsiniz.
1-Unutmanın Genel Teorisi /Jose Eduardo Agualusa
Angolalı bir yazarın yaşanmış olayları baz alarak yazdığı kitap. Ana karakter Ludo bağımsızlık savaşı başladığında kardeşini kaybeder ve dış dünya ile olan tüm bağlantılarını kurduğu dış kapısına bir duvar örer. Hem yaşamın bir o kadar içinde hem dışında savaşın seyrine, bir ülkenin siluetinin değişmesine tanık olur.
Kitabı okumaya başlarken kitabın içeriği hakkında bir bilgim yoktu. Bir yerlerde görmüş o an içim ısınmış ve almıştım. Kitabın beni bu denli içine çekeceği aklıma gelmedi. Özellikle b kaç yerde kalbim yırtılacakmış gibi bir keder hissettim. Kendi coğrafyamızda olan biten her şeye tanık olmasak bile savaşları ve acıları azda olsa biliyoruz. Oysa sadece ismen bildiğim bir ülkenin kitabını okumak bana yeryüzünde ne kadar çok acının olduğunu hatırlattı. Garipti. Onu acısına tanık olmak ve savaşın caniliğini masum bir kadının ellerinde görmek çok çarpıcı geldi.
-Sadece kitaptaki tüm karakterlerin birbiri ile bağlantılı olması bana Charlens Dickens'ı anımsattı. Bir zaman sonra bu kadar çok bağlantı gerçeklikten uzaklaştırıyor anlatıyı. Gerçi bakıldığında belki de gerçekte kişiler arasında daha sıkı ilmeklerle örülmüş bir bağlantı imkan dahilinde
2-Bir Dinozorun Anıları/Mina Urgan
Mina Hanım'dan okuduğum ilk kitaptı. Tam olarak ne bekleyeceğimi bilemeden okumuştum. Ama çok güzel ve beklenmedik bilgiler eriştim. Edebiyat camiasından Yahya Kemal, Necip Fazıl ve Sait Faik gibi isimlerinde hayatlarına küçükte olsa bir bakış atıyorsunuz. Ayrıca bir eğitimci olarak kurduğu cümleler beni canı gönülden etkiledi.
3-83 Yaşındaki Hendrik Groen'un Gizli Güncesi
2.El kitap alırken sepeti doldursun diye alıp atıvermiştim. Renkli bir kapağı garip bir adı vardı. Ama kitabın yazarı o kadar içten yazmış ki her şey gerçek gibi geliyor. Yılın başında bir günlük alan ve senenin sonuna kadar her gün yazmaya karar veren 83 yaşında bir adamın öyküsü. Hayata karşı ümidini kaybeden bu adamın kendini tekrar buluş hikayesi. Kitabı okurken bir insan kendini aradığı müddetçe nihayetinde istediğini bulamasa bile çok güzel şeyler buluyor bunu anladım.
4-Bir Katilin Güncesi Kim Young-Ha
Kitabın beni bu kadar etkileyeceğimi düşünmemiştim. Kitap öylesine akıcı, öylesine merak uyandırıcı bir dil ile yazılmış ki... Kitap boyunca neyin gerçeklik neyin hastalığın getirdiği sanrılar olduğunu anlamaya çalışırken sürekli bir tetik halindeydim. Biz normal insanlarca normal kabul gören olguların( gülmek, acı çekmek, havadan sudan sohbet etmek) bir sosyopat için ne kadar da zor olduğunu görmek ilgi çekiciydi.
Spoiler
Ana karakterin şiir yazması, yer yer edebi göndermeleri, kendine karşı bile olan acımasız eleştirisi dikkate değerdi. Özellikle yaşamı boyunca tek değer verdiği, insani duygular hissettiği, kendini sorumlu gördüğü kızı ile ilgili gerçek/son beni mahvetti. Öldürmediği her insanın bunu bir lütuf olarak görmesi ile ilgili cümle tüylerimi ürpertti. Boynuna ses kayıt cihazı asması ve anımsamaya çalışması mantıklıydı. Nietzsche göndermeleri çok yerindeydi. Kitap öylesine samimi bir dille duygulanmıştı ki gerçekten bir katilin güncesini okuyormuşum da az sonra odaya gelecek ve elimden çekip alacakmış korkusunu yürekten hissetim
5-Outliers Malcolm Gladwell
Barış Özcan'ın şu videosu üzerine okuduğum bir kitaptı. İyi ki okumuşum. İnsanın yerleşik bazı düşüncelerini bir daha gelmemek üzere kovalıyor. Pek bilinmedik araştırmalar ve insan psikolojisine dair çok güzel tespitler var.
6-Belki Bir Gün Uçarız/Ateş Sönene Kadar Aylin Balboa
Aylin Balboa bu yıl keşfettiğim ve sevdiğim bir yazar. Neşeli ve bir o kadar sivri dilli yazarımız bana yer yer modern bir Hüseyin Rahmi havası verdi. Okurken çok keyif aldığım bir yazar oldu.
7-İnsanlar/ Gece Yarısı Kütüphanesi/ Rahatlama Kitabı / Zamanı Durdurmanın Yolları Matt Haig
Popüler kitaplardan uzak durmaya çalışmak gibi bir eğilimim var. Harry potter okumadım. Star wars izlemedim. Kıyıda köşede kalan yahut az bir kitleye hitap eden şeyler bana daha çok hitap eder. O yüzden sürekli her yerde gördüğüm bu kitapları okuma istemedim. Kitap kulübü vesilesi ile Gece Yarısı Kütüphanesini okudum. Yazarın tarzını ve kendime çok yakın gelen uydurmacalarını çok sevdim. En sevdiğim kitabı İnsanlar oldu.
8-Bir Sanatçı Gibi Araklayın/ Devam Edebilmek Austin Kleon
İnsanın bunaldığı zamanlar çok iyi gelen iki kitap. Birinci kitap üretkenliğinizi kamçılar ve yeni pencereler verirken ikinci kitap çağımızın vebası Tükenmişlik Sendromu gibi dertlere deva. Kütüphanemin vazgeçilmez iki parçası olarak yerlerini aldılar.
9-Günaydın Yeryüzü Güzel Irmak/ İlhan Berk
İlhan Berk'in Günaydın Yeryüzü kitabını okumuş ve yalın diline, doğaya olan sevgisine ve bunu dile getiriş biçimine hayran kalmıştım. Fakat bu kitap beni şoke etti. Çocuk masumiyetini erotikleştirerek romantize etme nasıl bir zihniyet anlayamıyorum. Küçüğüm kelimesi ile kastı başka ne olabilir bilmiyorum. Çocuklar hakkında yazılan mahkeme yazılarında "küçüğün yüksek yararına" diye geçer. O yüzden benim aklıma sadece saf masum bir çocuk geldi. Kitap boyunca bu kakafoni devam ediyor. Buyurun kendiniz yorumlayınız.
"Küçüğüm, bu senin sesin, güzel ırmak Önce rüzgârın öptüğü, sonra benim öptüğüm Bu bitmemiş şiirler senin ayak bileklerin Soluğun, kokun, karnın, gölgeli gözlerin Bu böyle çözülü göğsün, enine boyuna dudakların Sabahlara kadar ki büyük gözlerin böyle Bu dal gibiliğin, saçların, kırmızı ağzın Tüylerin tay boynun, küçücük çocuk ellerin Bu üstünde onca seviştiğimiz yatak sonra Sonra bu benim anı artığı eski yüzüm Böyle yukarıdan aşağı gidiyorum seni Karışıyor, korkunç, ellerimiz ayaklarım
10-İvan Osokin'in Tuhaf Hayatı PDOuspensky
Okuma listemde bekleyen bir kitaptı. Bilim Kurgunun babası sayılan kitaplardanmış ve bir çok yazarı etkilemiş. Bu yıl bu mantıkta benzer kitaplar okuduğum için çok etkilenmedim. Hatta bütün kitabı okurken aklıma gündüz kuşağından bir dizinin sahnesi canlanıp durdu.
11-The Promised Neverland Kaiu Shirai
Okuduğum ilk mangaydı ve tam anlamıyla bir kitaptan isteyebileceğim her şey vardı. Beni aldı içine çekti. Maceralarına üzüntülerine dahil etti. Ben acıyla kıvranırken yazar son numarasını yaptı. Çok sevdim. Başka mangalarda okumak için heyecanlanıyorum. Konusu bir yetimhanede mutlu mesut büyüyen çocuklar bir anda acı bir gerçeğin farkına varırlar. Burası bir yetimhane değildir ve maceraları başlar.
Spoiler
Aslında her karakterin mutlu olarak bittiği kitaplar biraz havada durur. Aynı Türk dizilerinin finallerinde düğün sahnesi veya yemek masası gibi. Bana çok bayat gelir. Ama kitabın sonundaki son beni çok tatmin etti.
12-Onca Yoksulluk Varken Romain Gary
13-Yağmurlu Deniz/Başaklar Gebe Necati Cumalı
Kitap üç ana bölümden oluşuyor. Yağmurlu deniz, güneş çizgisi ve imdatla gelen. Her bölümün alt başlıkları var. Bir kompozisyon çerçevesinde yazılmış. Şiirler yalın ve duru. Okurken işte dedim bu adam şair. Bu adam her gün kullandığım kelimeleri eğmiş bükmüş ve ondan güzel mi güzel şiir yapmış. Ben süslü sözlerle değil de günlük dille şiir yazanları daha çok beğeniyorum. Böyle gündelik şeyleri hiç görmediğim yönüyle görmemi sağlıyor. Necati Cumalı geç keşfettiğim ve çok sevdiğim yazarlardan
Başaklar Gebe (Arka Kapak)Yalın bir söyleyişle şiire başlayan ve genellikle yaşamak sevinci ve aşk temaları üzerinde edebiyat yapmadan duran Cumalının bu eserinde, çoktan beri aranan ilk üç kitabiyle son şiirleri toplanmıştır. Yalın bir dille kimi zaman insan kimi zaman doğa aracılığı ile duygular tatlı bir şekilde ifade edilmiş.
Bazı şiirleri çok sevdim bana İlhan Berk'i anımsattı. Bazı şiirleri her şairin söylediği türden şeylerdi biraz yavan geldi. Yine de bazı şiirleri öylesine tatlı bir dille yazılmışken nasıl bir o kadar vurucu oluyor anlamadım. Edebiyat böyle bir şey herhalde
14-Buraya Bakarlar Mehmet Fatih Özbey
15- Felsefenin Tesellisi Alain de Botton
16- Bir Kedi, Bir Adam, İki Kadın Cuniçiro Tanizaki
17-Erteleme Sanatı John Perry
Kitap oldukça kısa ve insana ertelemek ile ilgili ilginç bir bakış açışı kazandırıyor. Ertelemek üretkenliğe faydalı olur mu? Kronik erteleyiciler nasıl etraflarından oldukça başarılı insanlar olarak anılır tarzında ertelemeye dair ilginç sorulara cevaplar arıyor.
18- İşin Aslı, Judit Ve Sonrası Sandor Marai
19-Tavana Bak Firdevs Ev
Çok ilginç bir kitaptı. Daha önce hiç bu tarz büyülü gerçeklikle yazılmış bir kitap okumamıştım. Pek bana hitap etmese de hikayeler derindi. Özellikle Derya'nın öyküsü beni kalbimden etkiledi. Ama işte böyle tam etkileniyorsunuz sonra garip bir şey oluyor. Sanki her şey bir rüyaymış gibi etkisini kaybediyor. Kitap hakkında ne düşündüğüm allak bullak. Fakat eklemeliyim ki ilginç bir deneyimdi
20-Göğü Delen Adam Erich Scheurmann
Bir tane söz vardır. Bir şeyi değiştiremiyorsan bakış açını değiştir diye. Çünkü herkes bilir ki bakış açısı gerçeklik algımızı etkileyen en önemli faktördür. Bu kitap alışageldiğimiz yaşama bir yerlinin güneşin çocuklarının gözünden bakmamızı sağlıyor. Sıcacık yuva dediğimiz evlere taş kutu diyen, şehirlileri yarık insanı olarak niteleyen, insanın taptığının küçük sarı demirler olduğunu ifade eden mükemmel kitap. Kesinlikle tüm insanların okuması gereken bir kitap. Dili kolay ve anlaşılır, anlatım merak uyandırıcı. Eve alıp istifleyip hediye diye her yere götürmelik bir kitap
21-Frankenstein Mary Shelley
Kitabın beni bu denli etkileyeceğini içime dokunacağını hiç düşünmemiştim. Derinden etkilendim. Çok düşündüm çok kafa yordum iyi kimdir? Kötü kimdir? Bir cani nasıl yetişir? Cani yalnızca üstü başı kana bulanmış olan mıdır? O caninin yetişmesinde etkisi olan kaç insan vardır?
Tarık Tufan'ın bir kitabın bir genç bir koltukta yalnız başına öldürdüyse kendini o ölüm yalnız başına olmamıştır onda bir çok insanın parmağı vardır tarzında bir söz geçer. Bir insan öldürüldüğünde de durum aynıdır. Onu öldüren yalnız başına mı öldürmüştür sahiden? Yoksa o ölümün içinde başkalarının parmağı var mıdır?
22-Aganta Burina Burinata Halikarnas Balıkçısı
Bu kitapla ilgili blog yazısı için tık
23-Her Umut Ortak Arar/ Bütün İyiler Biraz Küskündür Nilay Örnek
Nilay Örnek podscastleri ile tanıdığım ve sevdiğim birisi. Kitapları Storytel'de görünce dinledim. Yumuşacık çok tatlı bir radyo programı dinler gibi hissettim.
24-Peri Gazozu / Velhasıl Ercan Kesal
Peri Gazozu çok etkilendim kitaplardan biri oldu. Bu topraklarda anlatılmayı bekleyen ne çok hikaye var dedirtti bana. Okurken o an orada hemen yanı başlarında bende vardım sanki. Kitap insanı içine alan sarıp sarmalayan üzen düşündüren yapıda sıcacık samimi bir ülke anatomisi.
Bonus:
Kendini İyileştirme İşi Nasıl Yapılır Nicole LePera
Dağıldığım bir süreçte okudum. Katılmadığım bazı fikirlerle beraber genel olarak bana iyi geldi.
Bütün İnsanlar Ölümlüdür Simone de Beauvoir
24 yaşımın okuduğum son kitabıydı. Tek solukta okudum.
28 Haziran 2023 Çarşamba
24 yaşın dökümleri
Sevgili blog ben yirmi beş oldum. Vay canına kulağa ne kadar büyük geliyor. İnsanın yaşamak uğraşını 25 senede çözmesi gerekmez mi? Hala yaşamı anlamaya çalışıyorum.
29 Mayıs 2023 Pazartesi
Akıl tutulması yahut çok sesli monolog
Neymiş monolog tek kişinin dediği şeylermiş. tek bir kişiden oluşurmuş. peki bir koro gibi yüzlerce kişi aynı şeyi söylüyorsa o ne olur. çok sesli monolog mu.
- aman efendim ne gerek var düşünmeye. siz de katılmaz mısınız konvoyumuza. çalsın arabaların kornaları. atılsın havaya kuru sıkılar. aman aman geç kalmayın efendim. mazallah gece 00 da yasak var.
,,,,,,,,,,,,,,,,,
tabi efendim tabi mutluyuz. misal biz artık menemen soğanlı mı soğansız mı diye tartışmıyoruz. soğan fiyatları aya fırladığı için. hem soğan yiyince ağzımız kokar diş fırçalamak gerekir. yok efendim yok masraf olmasın şimdi.
............
tabi efendim tabi bilirsiniz. uzay araştırmalarında da çok ilerdeyiz. ama ben çok takip edemiyorum tabi ki. eh efendim ne olacak geçim derdi. her ay başını zor getiriyoruz. çok pahalandı hayat.
......
olsun olsun buna da şükür efendim. eskiden bu kadar çok çeşit mi vardı. tabi o çeşitler bizim soframıza uğramıyor ama olsun efenim olsun.
.....
yollar yapıldı. köprüler dikildi. ha ben mi. yok efendim yok nasıl gideyim trabzona, mardine. bir istanbula gitsem köprüden geçip boğazda bir çay içsem. nasip olmadı efendim. yok yok.
........
Yahu bu gençler nasıl öğrenemiyor ingilizce,rusça. bir gidin alanyaya her taraf rus ve ukranyalı. orada iki dili sökseniz az beriye sideye gelseniz. orada almanca ingilizce kaparsınız. birde doğuda öğrendin mi arapça farsça. tabi efendim polygot olursunuz. hem bir bahşiş veriyorlar ki. mesela bir euro verdiler geçen. çocuğum bir hafta cep harçlığı yaptı onu. 20 lira efendim az para mı.
...........
tabi efendim tabi. türkiyedekiler şükretsinler. bizim burda kurulu düzenimiz var diğer türlü biliyorsunuz mevzuyu. insanın vatanı gibi var mı yahu. bizde bu yaz tatile geleceğiz. ejder meyvesi burada 10 euro türkiyede 3euro çok ucuz efendim. şöyle bir smothee yapar içeriz. burada havalar kötü. orada güneş var kumsal var. ha siz hiç denize gitmediniz mi. olur mu efendim gezin görün canımız vatanımızı. buradaki kepablarda aynı tat yok biliyon mu. ha kepabta mı yiyemiyorsun. olur mu yaw yarım kilo kıyma kaç euro.
.....
tabi memnunuz efendim. eskiden annem kitap oku diye baskı yapardı artık yapmıyor. bir kitap olmuş 100 lira. onun yerine kıyma alırız yahu. hem oku oku diye de baskı yapmıyor. okusan ne olacak sanki diye vurdu kafama geçen. he ya ne olacak. ben mi?? ben büyünce (yardım alıp ekonomiye katkı sağlamayıp nargile tüttürüp, gelen geçenleri gözleri ile yiyenleri, huzur bozanları kasdediyorum.) suriyeli olacağım. Tabi efendim.
memnunum tabi. eskiden hangi gazeteyi okusam diye telaşe düşerdim yahu. şimdi Allah vere hepsi aynı şeyi yazıyor. biri okudum mu tamam.
..........
6 Mayıs 2023 Cumartesi
Aganta Burina Burinata!
Aganta burina burinata!
Uzun zamandır yazmamanın verdiği mahcupluğu üzerimden atabilirsem şayet anlatacak çok şeyim birikti. İlk olarak martın sonunda ailece çok zor dönemlerden geçtik. Hala bazı şeylerin etkisi geçmemiş olsa bile sanırım köklü bazı değişiklikler ve kopmalar oldu ve hala olmakta. Yüksekçe bir dağdan bir taş yuvarlanmaya başladı. Nerede durur önüne neyi katar götürür bilmiyoruz. Zaman gösterecek.
Sonra tam zamanlı bir işe başladım. Nefes alacak vaktim kalmadı. Paramla odamı dekore ettim, biraz birikim yaptım. Uzun zamandır almak istediğim kitapları aldım. Bahar gelince hiç almadığım kadar kıyafet alasım geliyor. Sanki bende bir çiçeğim de diğerlerinden geri kalmak için en hoş taç yapraklarımı takınmam gerekiyor.
Yakın zamanda Halikarnas Balıkçısı'ndan Aganta Burina Burinata'yı okudum. Bu kadar kıymetli bir kitabı geç okumanın verdiği üzüntü bir yana yeni bir yazar keşfetmenin verdiği neşeyle bu yazıyı yazmaya başladım. Deniz aşkı bambaşka bir şey. İnsana nasıl yaşayacağım ey deniz senden uzak dedirten bir şey. Hakikaten sadece yazın değil kışında severek ve aynı istekle gidiyoruz denize. Kenarına oturmak o sonsuz maviliğini seyre dalmak öylesine hoştur ki.
Kitap karakteri bir çocuk olunca daha bi seviyorum. Yaşamla ilk karşılaşmasını, afallaması; gayreti,kederi. Hepsi öylesine çekici geliyor ki.
Kitabın kapağı daha göz alıcı ve gençlerin dikkatini çekecek türde yeniden tasarlansa keşke. Ortaokulda okul kütüphanemizde Halikarnas balıkçısının kitapları vardı seri olarak. Ama kaç kere elime alıp alıp bırakmıştım. Bir türlü okuyasım gelmemişti. Şimdi de pek bir albenili gelmese bile çok sevdiğim Karavandaki Adam kanalının tavsiye listesinde gördüm. Hemen o listeyi radarıma alıp okumaya başladım. Liste için tık Okuyunca yazarın dili kullanışı, benzetmeleri; tasvirleri, karakterleri öylesine etkiledi ki beni.
Hep bir yatımın yahut en azından bir balıkçı teknemin olmasının hayalini kurdum gizliden gizliye. Sonra buna neden bu kadar uzak bir şeymiş gibi bakıyorum ki dedim. Geçen yıl ki öğrencilerimizden birinin annesi tekne ustasıydı. Kadının kokusu teni bile başka gelirdi bana. Kitapta insanların kimisinin deniz insanı, kimisinin toprak insanı olduğunu okuyunca onu hatırladım. Ne diyordum. Çokta uzak bir fikir değilmiş aslında. Zaten internetten satış işlerini güzelce bir rayına oturtayım baya rahatlayacağım.
Aslında almak istediğim ilk şey şöyle su yeşili yahut kıpkırmızı bir Vespa almaktı. Pasaportumu alıp en azından akdeniz kıyılarına sefer etmekti. Ah hayal kurmak ne hoş bir şey. İnsanın içi bile cıvıl cıvıl oluyor. Bir ara artık hayal kuramaz olmuştuk. Ama içimde bir ses Güzel günler göreceğiz diyor. Orhan Veli de derdi ''Güzel günler göreceğiz, Suda yüzen karpuz kabuğu misali.''
Eğer sıkılmazsam yaz hedefim Halikarnas Balıkçısı'nın kitaplarını okumak. Mayıs bitene kadar da listemdeki kitapları okuyacağım. Gezme planlarımda ülkemdeki Akdeniz kıyılarını görmek, su altı dalışı yapmak. Yamaç paraşütü yapmaktan üzülerek vazgeçtim. Çünkü lunaparkta ki 360 derece dönen alette bile kendimden geçtim. Gerçi belli olmaz son dakika kararıyla yapabilirim. Ama bu yaz okulda olmadığım yahut tam zamanlı çalışmadığım ilk yaz olacak. Tabi haziran ayı boyunca staj yapacağım ama olsun ziyanı yok onun içinde heyecanlıyım.
Ah ne güzel hayatımı böylesine kaygısız ve belirsiz geçirmek. Sürekli yarın yarın demekten bıktım usandım. Güzel hayaller kurup, onları durmadan silip ağartıp yalnızca onlara doğru yürüyeceğim. Ne toplummuş ne beklentiymiş kimin umrunda!
3 Mart 2023 Cuma
Bcp Şubat
Bu ayın teması şiir ve psikoloji idi. Şiir kitabı olarak Necati Cumalı'nın Başaklar Gebe kitabını okudum. Kitap daha önce yayınlanmamış ilk üç kitabı ve son şiirlerinin bir derlemesi. İncecik bir kitap. Necati Cumalı'nın yalın bir dili var. Okunması kolay bir kitap. Duygularını doğayı baz alarak ifade edişi çok hoş bana İlhan Berk'i anımsattı. Sonradan öğrendim ki hem bu iki yazarda çok sevdiğim Japon Edebiyatının bir ürünü olan Haikulara ilgi duymuş. Haikular kısacık, doğada bir anı anlatan genelde sembolik anlam taşıyan şiirlerdir. Bu şiirleri sembolik anlamları bir yana yaşama dair küçük ufak detaylara yer vermesi açısından çok seviyorum. Bu arada Orhan Veli de bu türden faydalanmış. Mesela Necati Cumalı'nın şu satırları:
Bir söğüdün dibinde Karpuz kestik yedik Yazın ışıktan seli Bıçağımın yüzünde
Bana çok hoş geldi kendimi gerçekten de tasvir ettiği türden bir yerin içindeymiş gibi hissettim.
Aşağıdaki şiiri neden yazdı bilmiyorum ama aklıma Sarıkamış Şehitleri geldi. Bir garip hissettim. Sade kelimelerle süslemeden acıyı anlatmak bana hep daha etkileyici gelmiştir.
Karda ayak izleri var Vurulup düştükleri yere kadar Yüzleri tanınmayacak bir halde Olduğu yerde kalmış cesetleri Onlar için hatıra yok Saat durmuş Onlar için değil Yıldızlar ve bu gece Onlar için değil gelen güneş Artık onların yok Uzak şehirlerde Sevdikleri Artık hepsi bitti Açlık, susuzluk ve kin Ne matara ne ekmek torbası lâzım Ne silâh Elbise ve düşen şapka da lüzumsuz Artık üşümezler ki
Bir ağaca seslendiği şu dizelerde pek hoşuma gitti açıkçası. Öyle yumuşak bir dili var ki.
Şimdi altında oturup dinlensem de Kalkıp gittiğim zaman Düşündüklerim bende kalacak. Seninle dost olamayız ağaç Nasıl günün her saatinde Yerini değiştirirse gölgen Deniz karışmazsa Balıkların kaderine Hepimiz ayrı ayrı yaşamağa. Ölüme mahkûmuz
...........
Şimdi eskisi gibi Güzel kâğıtlar Kalemler buldum Yeniden yazmaya başlayacağım Hatıra defterimi.
...........
Beni bir sabah bir mısra uyandırdı Bildiğiniz şiirlerimden birini yazdım Yere serili yatağımın içinde Sevgili kitaplarımın yanında
Şiirleri genel olarak sevsem de bazı dizeleri her zaman dile getirilen türden duyguları ve ifadeleri kullanış biçimden sıkıcı geldi. Ama diğer şiir kitaplarını okumak için de çok heyecanlıyım.
21 Şubat 2023 Salı
Merhaba Bay Winston
Bir yerde gerçek acının dilsiz olduğunu okumuştum. Gerçekten acı çektiğinde göğsünün ortasında bir kara delik oluyor. O kara delik tüm kelimeleri katran karası boşluğunun içinde yutuyor. siz göğsünüzde kocaman bir acıyla sessiz sedasız kalıveriyorsunuz. ağzınızı açsanız oysa ki, iki çift kelam etseniz her şey yaş dökecek. nehirde ki kunduzlar, yuvadaki saksağanlar. bir tek onların* gözünden yaş akmayacak. zaten kimse de onların tek göz yaşını istemez ki. onların göz yaşı suyu bulandırır. onların gözyaşı timsahı utandırır.
..................
eskiden çok üzüldüğümde kalbimde kırık cam parçalarının olduğunu hissederdim. pelte pelte olmuş bir kalp, kocaman cam parçaları mütemadiyen sızan kanın yoğunluğu. ama şimdi her yerimde hissediyorum o cam parçalarını. kafamda, elimde, yemek yerken dilimde. ayaklarımda, göz kapaklarımda. her yerimde...
..................
Keşke iki yakamı bir araya getirip dökebilsem içimi. Keşke çözebilsem boğazıma dolanan düğümleri. Zihnimdeki karmaşayı sustursam.
................
aslında bir haftadır kendimi topladım. işe başladım. Temiz hava aldım. ama Turgut Uyarı'n kalbim bozuk bir saat gibi hep sende durur dizesi gibi. Zihnim bozuk bir saat gibi durdu kaldı bu acıda. Haberlere bakmadım bir haftadır. Gidebildiğim kadar yardım faaliyetlerine katıldım. Bağış yaptım. Depremzede tanıdıklarıma, üniversiteden arkadaşlarıma ulaştım. Daha başka ne yapabilirim diye debelenip durdum.
...............
Nilay Örnek İTÜ'de yardımcı doçent Fatih Örnek ile çok bilgilendirici bir poscast hazırlanmış. İstanbul gibi olası deprem bölgelerinde yaşayanların depremden önce bina kontrolleri ile ilgili izlemesi gereken yol çok güzel anlatılmış. Dinlemek için tık
Barış Özcan'ın 100 saatlik deprem yayını oldu. Onlarca uzman, psikolog, youtuber katıldı yayına. Sorular sordular sorulara yanıtlar aradılar hep beraber. Elde edilen geliri depremzedelere bağışladılar. Podcast olarak önemli yerleri birleştirip yayınlamışlar. Çok bilgilendirici ve psikolojik yönden çok destekleyiciydi. Özellikle son kısmı bana çok iyi geldi. Podcast için tık
Yazıp yazıp sildiğim çok şey oldu. Yazarken kendimi Winston gibi hissettim. Hani şu 1984'te düşünce suçu işleyen.